0.3

529 52 44
                                    

Bana fazlasıyla garip gelen ama Taehyung için çok doğal gözüken saate yan yan bakmaya devam ettim. Tamamı pembe ve mor renklerden oluşan saati bileğine takmış gülümseyerek bana gösteriyordu. Saati koluna takması bana çok anormal gelmişti çünkü bu resmen çocuk saatiydi.

"Saati beğendin mi Jimin? Nasıl sence?"

Saatten gözlerimi çekip Taehyung'a baktım ve hafifçe gülümsedim. "Harika, Taehyung. Gerçekten çok beğendim de bu taktığın saat çocuklar için yapılmamış mı sence?" Parmağımla saati gösterdim. "Baksana sadece mor ve pembe renklerden oluşuyor ve üstünde bir kız resmi var."

Taehyung saate bakıp gülmeye başladığında neden güldüğünü anlamaya çalışır gibi garip bir yüz ifadesi takındım. "Bu saatin çocuklar için yapıldığını biliyorum Jimin. Zaten kendime değil küçük bir kıza aldım." Bir süre durup kaşlarını çattı. Kes,nlikle ne düşündüğümü anlamış olmalıydı ve bana kızacağından emindim.

"Bu saati kendime mi aldığımı düşündün?!"

Otuz iki dişimi göstererek gülümsedim. "Olabilir."

En başta saati kendine aldığını düşünmüştüm ve bu çok normal bir düşünceydi bence. Taehyung'un ne alacağı ve özellikle ne yapacağı hiç belli olmuyordu. Bu düşüncemin doğru olduğunu kendinin de bilmesine rağmen şu an bana sinirli sinirli bakıyor, gözleri ile düşüncemin çok yanlış olduğunu ve beni kınadığını bağırıyordu resmen.

Kolumla hafifçe karnına vurdum ve arkadaş canlısı bir şekilde konuştum. "Hey Taehyung, üzgünüm. Beni affet olur mu? Bak bir daha böyle birşey düşünmem."

En başta dediğim şeyden hiç etkilenmemiş gibi dursada sonradan yüzü biraz yumuşamıştı. Benden birşey isteyeceğini asırlan öncesinden anlamış ve ne diyeceğini bekliyordum. Klasik Kim Taehyung'du işte.

"Eğer benimle saati aldığım kıza götürmeye gelirsen seni affederim." Bir süre düşünüp Taehyung'a baktım. Birşeyler karıştırdığı belliydi ve bunu sorarsam cevap vermeyeceğini biliyordum. Hem beni affetmesi hem de ne karıştırdığını merak etmem ve bunu öğrenme isteğim, evde oturup pazar günün tadını çıkarma fikrinden ağır basınca askılıktan montumu almak için arkamı döndüm.

"Peki, gidelim bakalım."

***

Evden yaklaşık yarım saat önce çıkmış ve bu buz gibi havada elli yedinci kez neden Taehyung ile gitmeyi kabul ettiğimi düşünüyordum. Evde oturup, sıcak yatağımın içine girip dumanı üstünde bir kahve eşliğinde kitap okumak varken ben, bir aptallık etmiş ve Taehyung'un peşinden sokağa çıkmıştım. Ne kadar iyi etmişim değil mi?

Kaşlarımı çatıp yedinci kez aynı soruyu sordum Taehyung'a. "Gelmedik mi hala?"

Göz devirerek bana baktı. "Az kaldı Jimin, biraz daha sabretsen çatlamasın ha? Hem benimle gelmeyi kabul eden sensin, ben değil. O yüzden lütfen mızmızlanmayı kesip yürümeye devam et benim güzel arkadaşım."

Haklıydı. Sıkıcı bir şekilde nefes verip yürümeye devam ettim. Yatağımı, hatta sımsıcak olan kafemizde bile masa silmeyi özlemiştim şuan. Onları düşünüp moralimi bozmamak adına gözlerimden ayaklarımdan çekip etrafı incelemeye başladım. İlerideki parkta oynayan çocukları görüp gülümsedim. Burunları kızarmış ve neşeli bir şekilde kartopu oynuyorlardı. Tatlı gözüküyorlardı.

Bir iki dakika sonra şarkı söyleyen ve beş gün önce çarptığım kızı ilk gördüğüm yeri, o büyük ağacı görünce adımları istemsizce yavaşlamıştı. Gözlerim ağacın etrafını inceliyor, onu arıyordu. Garip kişiliği ben de merak duygusunu uyandırmıştı. Ona neden böyle olduğunu sormak istiyordum.

Ben yerimde durmuş etrafı inceleyeme devam ederken Taehyung yürümeye devam etmiş ama kısa süre sonra arkasını dönüp bana seslenmişti. "Hey Jimin! Ne dikiliyorsun orda? Hadi gidelim." Ona aldırmadan alanı inceleyeme devam ediyordum. Taehyung'un bana doğru gelen adım seslerini duyduğumda ileride minik adımlar atarak ağacın altına doğru yürüyen birini görmüştüm.

Bu o kızdı.

"Sen neye bakıyorsun öyle?" Taehyung'un meraklı sesini duyduğumda gözlerimi kızdan kısa bir süreliğine ayırdım. "Benim bir işim var Taehyung. Sen bensiz git olur mu?"

Taehyung'un birşey demesine izin vermeden hafif bir tempoda koşarak büyük ağaca doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan seslendiğini duymuştum ama aldırış etmedim. Şu an o kızla konuşmak istediğim tek şeydi. Taehyung'a kendimi sonra da affettirebilirdim.

Banka bana arkası dönük bir şekilde oturuyordu. Yavaşça yanına yaklaşıp boğazımı temizledim. "Afedersin, oturabilir miyim?"

Kafasını afifçe kaldırmış ve baygın gözlerle bana bakmıştı. Beş gün önceki gibi yüzünde ağır bir makyaj vardı ve hüzünlü görünüyordu. Sorduğum soruya cevap vermeden hafifçe yana kaymış ve kafasını geri eğmişti. Bu iznimi aldığım anlamına geldiği için gülümseyerek yanına oturdum.

Beş dakikalık rahatsız edici sessizlikte o karşıdaki boş caddeyi izleyerek ben de onu izleyerek geçirmiştik. Aslında onunla konuşmak, izlemekten daha cazip geliyordu şu an ama ne diyeceğimi bilemiyordum. Söze nerden başlamalıydım ki? Ne sormalıydım? Sonuçta tanımadığım ve alakam olmayan biriyle nasıl bir konu bulup iletişime geçeceğimi bilmiyordum.

"Beni izlemeye son verde merak ettiğin soruları sor hadi."

Yanımda oturan ve hüzünlü kız, boş bir ses tonuyla konuştuğunda bir an irkilmiştim. Onu soru sormak istememi anlamış olmasına şaşırmamıştım açıkcası. Sadece o güzel ses tonu donuk çıkmıştı ve bundan rahatsız olmuştum.

"Ah, şey... bak seni bu üçüncü görüşüm ve neden bilmiyorum bana tuhaf geliyorsun." Kafasını hafifçe bana doğru çevirdi. "Ne bileyim, gizemli ve en çokta bu hüzünlü oluşunu merak ediyorum. Biliyorum tanımadığım biri beni ilgilendirmez ve birinin özel hayatına karışmak hakkım değil ama ne yapayım, meraklı bir yapım var."

Konuşmayı bitirdiğimde bir süre bana bakmış ve hafifçe gülümsemişti. Konuşmamı komik bulmuş ve birden böyle nasıl içimdekileri döktüğümü merak etmişe benziyordu. Aslında ben de merak etmiştim. Burdan eve gittiğimde bu dediklerimi saçma bulup kendi kendime binlerce kez rezil olduğumu haykıracaktım. Ama şimdi bunu düşünmek çok iyi olmayacağı için tüm düşünceleri aklımdan sildim.

Vücudunu bana çevirdi. "Açık sözlü olman beni mutlu etti. Genelde beni gören veya tanıdıklarım hep neden böyle biri olduğum hakkında azımdan laf almaya çalışır. Ama sen öyle yapmadın." Bir süre durup bana baktı. "Sana ayrıntılı olmasada anlatacağım."

Gözlerim şaşkınlıkla irileşmiş ve azım hafifçe aralanmıştı. Gerçekten bana neden böyle olduğunu anlatacaktı yani öyle mi? Hemen böyle ikna olup anlatmaya karar vermesine şaşırmıştım. Gerçekten değişik biriydi. Yani, şahsen ben onun yerinde olsam tanımadığım birine özel hayatıma anlatmazdım bence.

"Vay canına! Hemen ikna olacağını düşünmemiştim. Şimdi gerçekten bana neden böyle olduğunu anlatacaksın değil mi?"

Tek kaşını kaldırıp yüzüne yamuk bir gülümseme yerleştirdi. "Bence bu kadar şaşırmana gerek yok. Anlatacağım çünkü iyi birine benziyorsun ve seni bir daha görmeyeceğim." Önüne döndü. "İleride seni görmeyeceğime göre benle ilgili birşey bilmenin bana zararı dokunmaz."

İçimden gülüp kafamı iki yana salladım. O istemese bile görüşmeye devam edecektik.

***

Gangsta || pjm ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin