Bıçak ve Hayal Kırıklığı

140 23 4
                                    

Karanlık, bir zamanlar usta bir ressamın mükemmel soyut tablosu gibi gelirdi. Gözlerimi kapatıp onunla dans etmeye bayılırdım. Her kurbanımdan sonra gerçekleştirdiğim ritüelde dinlediğim şarkıyla edilen bu dans, tehlikeyi en derinimde hissetmemi sağlıyordu. Tehlikenin bizzat ben olduğumu düşünüyordum, içimden kahkahalar atmak geliyordu.

Aynaya diktiğim iri mavi gözleri ve üzerini süsleyen kirpikleri inceledim bir süre. Bu beden bana ait değildi, öyleyse burada olmamın bir nedeni olmalıydı. Silkelenmeliydim, kendi bedenime dönmek için ne yapmam gerekiyorsa onu bulmalı ve yapmalıydım.

"Tatlım, günün iyi geçti mi?" Uykum vardı ve babam olduğunu tahmin ettiğim adamın gülümsemesi sinirimi bozuyordu. Gün içinde bir kez bile beni bulmayı denememişti, bu şekilde davranırsa tabi ki bir kiralık katil gelip beni öldürürdü. "Evet." Küçük kız sesimi daha çok duymak istemediğimden kısa kesmiştim.

Sonunda gözlerimi diktiğim camdan bakışlarımı çektiğimde, araba durdu. Adam inmek için hareketlendiği sırada, ona seslendim. "Hey..." Başını ilgiyle bana çevirdi. "Bugün ayın kaçı?"

Sorduğum şey çok garipmiş gibi birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra, bakışlarını elindeki telefona çevirdi. "11 Aralık. Ne için soruyorsun?"

7 yaşındaki kızların okula gittiğini ve Claire North'un üç gün önce geçirdiği bademcik ameliyatı yüzünden bir hafta okula gitmeyeceğini biliyordum. Jeff, eşi geri geldiğinde büyük bir azar yiyecek gibi duruyordu. Kızını gün boyu şirkette üşütmüş ve yeteri kadar ilgilenmemişti bile. "Okuldan bir ödevim vardı da, ne kadar zamanı kaldığını merak ettim."

"Pekala, hadi evimize girelim." Karnım toktu ve tek isteğim uyumaktı. Normal şartlarda başıma gelen olayları düşünüp mantıklı çıkarımlar yapmaya çalışırdım fakat hayır, bu minik kız bedeni soğuğa fazla duyarlı olmakla kalmayıp çok çabuk yoruluyordu da.

Eve girer girmez merdivenlere yönelip sabah çıktığım odaya geri girdim. Uyandığımda yeniden Trent olacağımı düşünerek yatağıma yattım ve pembe yorganı üzerime çektim. İşin aslı, Trent olmayı o kadar istiyor muydum, emin değildim. Trent buradan bakınca fazlaca ürkütücü ve acınasıydı.

Sabah uyandığımda yine ilk olarak pembe tüller bakış açıma girdiğinde kafamda kendiliğinden bir senaryo şekillenmeye başlıyordu. Gloria cadısı Trent'e bu küçük kızı öldürtecekse, öncesinde Claire onu öldürmeliydi. Hatta belki de Claire, Trent'i de öldürmeliydi. Acaba bunun için mi bu bedene gönderilmiştim? Kendimi öldürüp yaptığım kötülüklerden arınmak için mi? Tahminimce, Claire'ı öldürmemi engellemediğim müddetçe kendime dönemeyecektim.

Odanın kapısı hafifçe aralandığında Jeff'in siyah saçları görüş açıma girdi. "Claire, on dakika içinde hazır olabilir misin? Toplantıya yetişmem gerekiyor." Kapı açıldığı tempoda kapandıktan sonra kalktım ve öylesine bir şeyler geçirdim üzerime. Minik beden öylesine çelimsizdi ki, tek bir şınav bile çekemeyeceğini tahmin ediyordum. Nasıl Trent'i öldürecektim ki?

Jeff ile birlikte şirkete geldiğimizde Gloria'nın odasını bir önceki gün fark ettiğim için şanslı olduğumu düşünüyordum. Dün öylece gezindiğim yerlerin hepsi hafızama kazınmıştı, öğrenmeye aç bir beynin tek faydası bu olabilirdi.

Claire'ı nasıl öldürdüğümü hatırlamıyordum, bu en büyük eksim olabilirdi. Küçük kızın nasıl öldüğünü hatırlasam, kendime bir tuzak kurabilirdim. Gerçi, bunu yapmam gerekiyor muydu ondan bile emin değildim. Emin olduğum tek şey Gloria'nın bir kiralık katil tutacak kadar Claire'dan nefret ediyor oluşuydu. Bu yüzden onu öldürmeyi deneyip gücümün Trent'e yetip yetmeyeceğine bakacaktım.

Eskilerde bana bir tablo gibi gelen karanlık, şimdi neredeyse titrememe neden oluyordu. Dün gece pembe çiçek şeklindeki gece lambam açık bir şekilde uyumuştum. Bunu itiraf etmek ne kadar zor olsa da, bu küçük kıza yavaş yavaş alışıyordum. Kendi siyah dünyamdan onun pembe dünyasına bakmak öylesine garip ve alışık olmadığım hislere davetiye çıkarıyordu ki!

Jeff koşturarak toplantı salonu olduğunu bildiğim yere girdikten sonra, kendimce bir plan hazırladım. Öyle çok ahım şahım bir şey değildi, yalnızca bu küçük kızı deneyecektim. Gloria'nın ölümünde kimse küçük bir kız çocuğundan şüphelenmezdi.

Kafeteryaya giderek kalabalığı arasından tezgahların olduğu tarafa nasıl geçebileceğimi taradım. Arka tarafta bir kapı olduğunu tahmin ediyordum fakat oradan girersem dikkat çekebileceğimin de farkındaydım. Gerçi, küçük bir kızdan kim şüphelenirdi ki?

Arka kapıyı açarak sahte bir gülümsemeyle içeri girdim. "Merhaba, Claire. İstediğin bir şey mi vardı?" Yüzünde bıkkın bir ifade bulunan kadının tekdüze ses tonuna aldırmadan gülümsemeye devam ettim. "Hayır, sadece canım sıkıldı." Anlaşılan Jeff, Claire'ı kafeterya çalışanları onu tanıyacak kadar uzun bir süredir şirkette tek bırakıyordu.

Asık suratlı kadın işine geri döndüğünde gözlerimle diğer iki çalışanı da kontrol ederek ekmek kestirmek için kullandıkları bıçağa doğru yaklaştım. Bıçak pek iyi görünmüyordu fakat zaten o sinsi kadının ağır ağır, acı çekerek ölmesini istiyordum. Bıçağın tırtıklı oluşu kadının bedeninden dışarı çektiğimde organlarının parçalanarak bir daha tedavi edilememesini sağlayacaktı.

Bıçağı üç çalışan da yoğun olduğu bir sırada gizlice aldım. Hiçbir müşteri tezgahın arkasını göremiyordu, bu yüzden bıçağı kavradıktan sonra derin bir nefes aldım. Montumun iç kısmına gizlediğim büyük bıçakla birlikte çevremdeki insanlara gülümseyerek Gloria'nın odasına doğru ilerledim.

Şanslıydım ki kapının önünde tek bir kamera vardı, altından yürürsem bu minik bedeni seçmeleri imkansızdı. Gloria'nın üst düzey yöneticilerden biri olduğunu ve hisseler için çabaladığını da düşünürsek, odasında kamera olmaması büyük bir olasılıktı. Yine de bıçağı çıkarmadan önce kontrol edecektim.

Odaya kapıyı tıklatmadan girdiğim için, Gloria'nın telefon konuşmasının bir kısmına da şahitlik etmiştim. "Evet, en geç bugün bu işi halletmelisin Trent. Kız şirkette, senin için daha kolay olacaktır. Bu numarayı yok edeceğim, bu saatten sonra seninle asla tanışmadık, tamam mı?"

Gloria kırmızıya boyadığı dudaklarını tedirginlikle yaladıktan sonra, telefonu kırarcasına içini açarak küçük kartı çıkardı ve kırdı. Açık olan camdan atmak için ilerlediği sırada, orada olduğumu yeni fark etmişti. Anlık şaşkınlığından faydalanarak odada kamera olmadığına bir kez daha emin oldum. "Claire? Burada ne arıyorsun?"

"Trent Culver isimli kiralık katil ile beni öldürmek için yaptığın anlaşmaya tanıklık etmeyi ben de beklemezdim, Gloria." Kadının suratından anlık bir korku geçtiğine şahitlik etmiştim. Gülümsedim. O da kendini sıkarak gülümsedi. "Ne saçmalıyorsun sen?"

Bıçağı montumun iç kısmından çıkardıktan sonra ellerim küçük olmasına rağmen karşımdakini korkutabilecek kadar hızlı sallayabilmiştim. "Claire, sahiden, sen iyi misin?" Kadın yüzüne yerleştirdiği ciddiyetle camdan aşağı kartı attı ve adım adım üzerime gelmeye başladı. "Mesela, beni tehdit edebilecek kadar büyüdüğüne inanıyor musun?"

"Sen beni öldürebilecek kadar acımasızsan, ben de seni öldürebilecek kadar acımasız olurum. Bu tehdit sayılmaz, henüz o kadar büyümedim." Gelen eski bir alışkanlıkla kahkaha attım. Tabi sesim kalın ve ürkütücü çıkmaktan çok bebek ağlamasına benzemişti ya neyse.

"Ah, Claire! Bu kadar aptal olduğun için üzgünüm ama..." Dibime dek geldiğinde kadının ancak beline gelebildiğimi fark etmiştim. Onun benden daha güçlü olduğu apaçık ortadaydı. Uzanarak bıçağı kolayca elimden kaptı. "Ölen kişi ben değil, sen olacaksın." Göz kırparak bıçağı çöp kutusuna attı ve masasına doğru ilerledi. "Hadi, git buradan. Son gününün tadını çıkar." 

Derin Bir Nefes AlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin