Duyulmayan Şarkı ve Soluk Pembe

201 29 19
                                    


 Elimden hiçbir şey gelmiyordu, Trent'in düşüncelerinin zihnimi sarmaya başladığını hissediyordum. Onun karanlığının üzerime kapanmaya başladığını, bedenimi şuursuzca soluksuz bırakacağını biliyordum. Aynı şeyleri yapan bendim, kendi kendimi öldürecektim.

Yeniden eski halime dönmek için, Claire'ın yaşaması gerektiğine adım gibi emindim. Trent'in bir kez olsun yaptığının farkına varmasını sağlamalıydım.

Cinayeti nerede işlediğimi hatırlayabilsem, küçük kızı oradan uzak tutmam yeterli olacaktı fakat hayır, hiçbir şey hatırlamıyordum. Claire'ı nerede ve nasıl öldürdüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu, yalnızca arada bir tekrar eden puslu fısıltılar dönüyordu zihnimde.

"Derin bir nefes al..."

İstemsizce nefesimi tuttum, fısıltılarda hiçbir ipucu yoktu. Beni ürkütmekten başka bir işe de yaramıyordu. Akşama dek Jeff'in peşinde aylak aylak gezmiştim. Üzerimde bir tedirginlik elbette vardı fakat asıl sorunun akşam başlayacağını biliyordum. Trent kurbanlarını hep akşamları katlederdi.

En sevdiği müzikle birlikte.

Trent'e aslında o olduğumu söylemek aklımda dönüp duruyordu. Yalnızca benim bildiğim bir şeyleri ona sunarsam bana inanacağına emindim. En kötü kısım da buydu, o olduğumu bilerek beni öldürmek ona daha çok zevk verirdi. Benliğimin ondan giderek uzaklaştığını hissediyordum, bu küçük bedene hapsedilme nedenimi düşünüp dururken bunun bir lütuf olabileceği aklıma bile gelmemişti.

Akşama doğru Jeff'in yeniden bir toplantıya girmesi gerekti ve üstelik bu kez beni dışarıda bırakıyordu. Karanlığın üzerime iyice çullandığını hissedebiliyordum. "Seni sorumsuz baba! Henüz dört gün önce bademcik ameliyatı geçirmiş kızına kafeteryadan sağlıksız yemekler yedirmekle kalmayıp, korktuğunu gördüğün halde kapının önünde bırakıyorsun! Benim evde istirahat ediyor olmam gerekirdi! Ne kadar uykum geldiğinden haberin var mı? Seni anneme söyleyeceğim!"

Jeff'in kaşları ona karşı oldukça yüksek çıkan sesimle ağır ağır çatılırken boyumun hizasına dek eğildi. "Küçük hanım, bu bağırışının cezasını çekeceksin. Şimdi, gidip kendine bir yer bul ve ne yapıyorsan onu yapmaya devam et. Uyuyup uyumamak sana kalmış." Ses tonu fazlasıyla korkutucuydu fakat içimdeki korku daha büyüktü. Çenemi dikleştirdiğimde, Jeff'in kaşları da düzelmişti. "Mümkün olduğu kadar erken çıkmaya çalışacağım ancak unutma, babaya bağırılmaz."

Yanımdan öylece giderken neredeyse ağlayacaktım. Arkasından bağırdım. "Gloria beni öldürtecek! Olur da yarına cesedimi görürsen baba, bil ki bunun suçlusu o!" Jeff, büyük bir sinirle arkasını döndü ve gözlerimin ta içine baktı. İki büyük adımda yanıma ulaşarak kolumu kavradı, kulağıma fısıldadı. "Halan hakkında düzgün konuşmayı öğrenene dek seni odana kilitlememi istemiyorsan, annenden duyduğun saçma ve hiçbir dayanağı olmayan cümleleri kurmaktan vazgeç!"

Tüm gücümü toplayarak kolumu ondan kurtardım ve çoktan dolmuş olan gözlerimle ona baktım. "Göreceksin, baba. Haklı çıktığımı göreceksin, cesedimi göreceksin. O an,derin bir nefes al ve bunun Gloria'nın işi olduğunu hatırla. Bir çocuk olabilirim ama aptal değilim, kimseye çamur atmaya da çalışmıyorum."

İnanmayacağını bildiğim için geri dönerek koşmaya başladım, peşimden gelmeyeceğine emindim. Toplantıya girmesi gerekiyordu.

Derin derin soluklanarak kadınlar tuvaletine girdim. Birkaç kişi makyajını tazeliyorken kabinlerden biri boştu. Kendimi bir kabine girerek kilitledim, yapacağım en mantıklı şey kendimi Trent'ten korumak olacaktı. Claire'ın ölmesini istemiyordum.

Derin Bir Nefes AlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin