Evet millet ikinci bölüm sizlerle. Hikaye iyice karmaşıklaşacak. Umarım beğenirsiniz. Lütfen iyi ya da kötü kitapla ilgili eleştirilerinizi yapınız yorumlardaki ben de ona göre yazmaya devam edeyim. İYİ OKUMALAR.
Şu anda kocaman bir saçmalıkla karşı karşıyaydım. Bir çocuk hırpalanırken kimisi susup görmezden geliyor diğer kesimse izleyip dalga geçiyor ve hatta telefona çekiyordu gülerek. Bu şaka mıydı? Kardeşimin hayran olduğu öve öve bitiremediği okul bu muydu yani?
Ben böyle bir şeye susamazdım asla. Onların tarafına yönelip yürüdüm.
"Hey siz ne hakla..."
Daha cümlemi bitiremeden karşıma bir kız çıkmıştı. Bu kız az evvel bir çocuğa bağırıp çağıran kızdı. kara gözlerini benim kahverengilerime dikmiş endişeli bir şekilde bakıyordu bana.
"Sakın karışma."
Dediğiyle afallayıp kaldım.
"Nasıl yani? Sesimi çıkartmayayım mı bu duruma? Orada bir çocuk..."
"Bak belli ki sen yenisin burada. Okuldaki ilk gününün son gün olmasını istemiyorsan eğer bazı şeylere gözlerini kapatıp kulaklarını tıkayacaksın."
Gözlerimi kapatıp kulaklarımı tıkamak. Hiç benlik değildi. Özellikle bu durumlarda dilim sivrileşir yanlış yapanın üzerine kükreyerek yürürdüm. Ancak okuldan atılmak dedi. Okuldan atılmak... Önceden olduğu gibi şimdi de bu okuldan nefret ediyordum. Hatta gün geçtikçe de sebeplerim büyüyordu. Ama katlanmak zorundaydım. Buraya neden geldiğim ortadaydı. Kardeşimi bulmak bu olaydan daha önemliydi. Her ne kadar benim için zor olsa da ben de görmezden geldim. Çocuğun bağırışlarını ve diğerlerinin kahkahalarını.
Binaya yöneldim tekrardan. İçeri girdiğimde bir sürü koridorla karşılaştım. Ne kadar büyük bir okuldu burası böyle? Müdürün odasını nasıl bulacaktım ki şimdi? Biraz yürüdüm lakin karşıma yeni koridorlardan başka hiçbir şey çıkmıyordu. En iyisi birilerine sormaktı. Yanımdan elindeki telefonla meşgul vaziyette geçen çocuğu durdurup ona sordum.
"Üç kat yukarı çık. Koridorun sonunda" dedi.
Dediğini yaptım. Allah'tan ki asansör vardı. Yoksa o kadar katı asla çıkamazdım.
Asansör kapısı açılınca çıktım dışarı. Koridorun sonuna baktığımda dediği gibi orada olduğunu gördüm. Yaklaştığımda ihtişamı daha da bir göze çarpıyordu kapının. Diğer kapılar gibi sıradan değildi. Gerçi diğerleri de değildi ama bu daha da çok göze batan cinstendi.
Kapının üstünde Aylin Hanoğlu yazıyordu. Aylin Hanoğlu... Soyadları bile ihtişamlıydı. Gözlerimi devirip kapıyı tıklattım. İçeriden tok bir:
"Gel" sesini duyunca girdim içeri.
Ses tonu kadar görüntüsü de korkutmuştu beni kadının. Aslında asil güzel bir kadındı. Ama ürkütücü bir soğukluğa da sahipti. Bakışlarıyla adeta eziyordu insanları sanki. En azından ben öyle hissetmiştim.
Bana göz ucuyla bakıp:
"Sen yeni gelen burslu musun" diye sordu.
"Evet."
Bakmadan eliyle oturmamı işaret etti. Masanın önündeki koltuklardan birine oturdum o da önündeki evraklara döndü. Yaklaşık on dakika boyunca orada oturdum. Kadın sanki ben hiç yokmuşum gibi işleriyle ilgileniyordu. Kağıtlara bakarken kaşları daha da mümkünmüş gibi çatılıyordu. Sıkıntıyla yerimde kıpırdandım.
Bir süre sonra bana döndü. Gözlüklerini çıkardı ve gözlerini kısıp beni baştan aşağı inceledi. Rahatsız olmuştum kadının bakışlarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDEŞİMİN OKULU (Watty2020)
Teen FictionKurtlar sofrasına oturan bir kuzunun kurda dönüşme hikayesi...