Yılanların Efendisi

1.6K 137 90
                                    

Refleks olarak döndüler arkalarına. Karanlık kapladı mı ortamı Jimin hemen kapı aramaya başladı. Klostrofobi'si olduğundan dolayı endişelenmişti Jimin. Duvara vurup dururken onun bu hallerini izleyen Jungkook korkmuştu. Hyungunun bunu atlattığını sanmıştı ama meğerse değilmiş. Sonunda duran Jimin söylenmeye başladı. " Harika bir bu eksikti. Burda kaldık, nasıl çıkacaz şimdi? Sana buraya gelmememiz gerektiğini söylemiştim " dedi imayla. Jungkook göz devirdi. Sonra " bir keresinde böyle bir şey söylemedin yalan atma. Ayrıca biraz bekleyelim belki açan olur " demişti. Bunu duyan Jimin oflayıp çömeldi duvara. Dizlerini çekti ve sadece bekledi. Ortam çok sesizdi, kimse bir şey söylemiyordu. Jimin bir hışımla ayaklanıp sigara paketi aldı. Onu yakıp içmeye başladı. Jungkook ise " içme şunu zehirlenekceksin " demişti. Ama oda dayanamamış ve Jimin'den bir dal alıp içmeye başlamıştı.

Şimdi hem sigara içiyor hemde bekliyorlardı. Jungkook konuşmak amaçlı bir şeyler zırvalamaya başladı. " hiç bir zaman bu hastalığını yenemedin değil mi? " dedi. Jimin ise yan ağız gülmüş ve " evet sadece kendimi güçlü göstermeye çalışıyorum ama o kadar zayıfım ki... " devamını getirmedi Jimin. Ne yapabilirdi, bunca zaman sonra. Hiçbir zaman yenemeyecekti bu hastalığını.

Jungkook " yok böyle olmıcak, bizim ilerlememiz lazım " dedi. Ayağa kalkıp sigarasını söndürdü. Sonra sırt çantasından el feneri alıp ilerlemeye başladı. Jimin ise hala kararsızdı ama başka çare yok gibiydi. Şuan hazine midir yada para mıdır hiçbiri umurlarında değildi. Sadece burdan çıkmak istiyorlardı. Jimin de sigarısını söndürmüş Jungkook'un arkasından gitmeye başladı. İlerledikçe bir sürü yollara varıyorlardı. Her seferinde birisini seçiyor tekrar farklı yollar görüyorlardı. Tekrar bir yol ayrımına varacakları sandılar ama karşılarına büyük bir kapı çıktı. Kapının üstünde bir yılan sembolü vardı. Onlar birbirlerine baktılar. Sonra Jimin " açmalı mıyız? " demişti tereddütle. Jungkook ise omuz silkip kapıyı açmaya başladı. Tek başına halleyemedeceğini anladığında Jimin ona yardım etti.

Kapı açılır açılmaz odada ateşli meşaleler belirdi. Heryer aydınlığında yılan sembolleri ve yılan heykelleri gördüler. Ama onları şaşırtan yüksek bir tahtın üzerinde bir insan heykeli bulunmasıydı. ' şimdi sıçtık ' sözcüğü vardır ya. İşte tekrar kapı kapandığında bunu aynı anda söylemeleri gerçekten sıçtıklarının bir göstergesiydi. Etraflarına bakındılar, yine mi kapalı kalmışlardı. Ama hayır ne kapalı kalmışlardı nede yalnız değillerdi odada. Küçük misafirler yavaş yavaş onları karşılamaya geldiklerinde Jimin ile Jungkook put kesilmişti.

Yılanlar.

Jungkook yılanlardan hem korkar hemde nefret ederdi. Onların hiçbir iyi taraflarını görmemişti. Yoktu da zaten. İkisi aynı anda geriye adımlamaya başladı. Ne yapacaklarını bilmiyordular. Yılanlar onlara tıslayıp üzerlerine gelmeye devam ediyordu. Sonunda gidecek yer bulamıyınca kapı yaslanmış ölümlerini bekliyorlardı. Ama ordan gür ve kalın bir ses duyuldu " durun!! " diye. Bir anda yılanlar durmuş ve tahta çevirmişlerdi yönünü. Yılanlar saygıyla eğildiklerinde Jimin ile Jungkook ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Bir anda o belirdi gözlerinde. Tahta oturan insan heykeli canlanmış ve Jungkook'un gözünü alacak bir şekilde hayretle kalkmıştı tahtan. Sarı gür saçları, masmavi gözleri, esmer teni ve simsiyaha bürünmüş bir elbise, Jungkook'u almıştı çoktan. Çok güzel diye düşündü Jungkook. Böyle bir insan ne oldu nede yaşanmıştı.

Heykel çocuk adımladı onlara. Buraya hiç insan gelmemişti ve açıkçası dikkatini çekmişti. O yürüdüğünde yılanlar ona selam vermiş ve saygıyla eğilmişlerdi. Heykel çocuk onların tam önünde durduğunda " siz insanların burda olmaması gerekiyor, konuşun mazaretiniz nedir? " demişti aşalar gibi. Jimin buna kızmıştı tam bir şey söyliyecekken Jungkook onu durdurdu. " şey biz buraya bir kutu aracılıyla geldik " dedi. Heykel çocuk biraz afallamıştı. Sonra " kutu mu? Bakabilir miyim? " demişti merakla. Jungkook hemen sırt çantasından kutuyu çıkartıp heykel çocuğa gösterdi. Heykel çocuk çok tatlıca gülümsedi. Sonra " ahh, demek siz seçilmiş kişilersiniz " dedi. Sonra kutuyu alıp karton kağıdı çıkardı. Hiçbir şeyi anlamayan Jimin ile Jungkook  " seçilmiş kişiler mi? " dediler. Heykel çocuk " evet, şöyle anlatıyım. Biz en yüce efendileriz. Bazen sihirli güçlere bazen hayvanlara ve bazen de içinizdeki ruha taparız. Ben Yılanları Efendisi Kim Taehyung. Bana Efendi Taehyung diyebilirsiniz. Onun dışında Elementlerin Efendisi, Kötülüğün Efendisi, Aslanların Efendisi ve İyiliğin Efendisi olmak üzere beş kişiyiz bu hanedanda. Bu dağın içinde uzun zamandır hap solmuş durumdayız. Ve bu kutuyu biz gönderdik. Bizi kurtaran seçilmişler için " dedi.

Jimin ile Jungkook bunu dikkatle dinledi. Sanırım gerçekten seçilmiş kişilerdi. Jimin " peki para yada güç, kağıtta böyle şeyler yazıyordu " demişti merakla. Efendi Taehyung " onlar bir kandırmaca sizi buraya zorla getirmek için küçük bir yalan " demişti. Jimin somurttu Jungkook güldü. Sonra Jungkook " zaten buraya gelme amacımız meraktı. Para ve güç değil " dedi hyungunu gösterek. Taehyung gözlerini Jungkook'a dikti. Çok güzel gülüyor diye düşündü. Aynı zaman tavşana benziyordu. Sonra Jungkook ona dönüp " peki ne yapmamız gerkiyor? " diye sordu. Taehyung " mühür toplamalısınız. Bu kartona her bir efendinin mührü gerek " dedi. Jungkook kafa salladı. Sonra " sen vermicek misin mühür? " dedi merakla. Taehyung " o kadar çabuk değil. Bir karşılığı olmalı ki mührü vereyim " dedi. Tabikide karşılıklı olması gerekiyordu. Jungkook " ne istiyorsun? " diye sordu.

Taehyung gülümseyip " beni takip et " dedi. Sonra ilerlemeye başladı. Jungkook da arkasından. Jimin de ilerleyecekti ama yılanlar ona izin vermedi. Jungkook tam ne olduğunu sorucaktı ki Taehyung önce davrandı. " arkadaşın burda bekliyor " dedi. Jungkook son kez Jimin 'e bakıp Taehyungun arkasından ilerledi. Taehyung duvardan bir kapı açtı ve " içeriye gir " dedi. Jungkook da dediğini yapıp içeriye girdi. Bir yatak odasına çıktı. Jungkook ise olayları kavramaya çalışıyordu. Taehyung kartonu bir komidenin üstüne koyup çekmeceği açtı. İçinden desenli bir kutu çıkardı. Sonra Jungkook'a dönüp " adın ne insan? " demişti. Jungkook " Jungkook, Jeon Jungkook " demişti. Taehyung kafa sallamış ve ona ilerlemişti. Jungkook yerinden kıpırdamamıştı. Taehyung ona daha da yaklaştığında arasında mesafe kalmamıştı. Jungkook nefes alamıyordu. Ne oluyordu ona böyle? Taehyung onun kulağına " çok güzelsin Jungkook " demişti. Bunu söylemesiyle Junkook titremiş ve kızarmıştı. Taehyung bu haline kıkırdarken aklına gelen şeyle daha çok gülümsedi. Sonra ona " yılanları sever misin Jungkook? " demişti. Jungkook " hayır sevmem " demişti kısaca. Taehyung " gerçekten mi? Oysa bence yılanlar en değerli varlıklar. Bunu sana göstericem " demişti. Bir anda Taehyung'un elbisesinin içinden beyaz bir yılan çıktı. Jungkook bir adım geriledi bu sefer. Sonra Taehyung açıklama yaptı " merak etme zehirsizdir ve zararsızdır. İnsanları çok sever. Bu yılan sihirli güçlere sahip Jungkook. Bununla senin vücuduna bir iz bırakıcam. Bu iz sayesinde ben hep seni izliyor ve duyuyor olıcam. Aynı zamanda rüyalarında hep ben olıcam. Bu yılanı hep denemek iştemiştim. Ama hiç fırsatım olmadı. Şimdi izi nereye bıraksam? " diyip Jungkook'u izledi. Jungkook hala olayları hazmetmeye çalışıyordu. Ne yani sahiplenme gibi bir şey mi yapıyordu? Taehyung " üstünü çıkar " dedi direk. Jungkook ilk başta istemesede dediğini yaptı. Üst tarafı tamamen çıplak olduğunda yılan harekete geçmiş ve Jungkook'un belini sarmıştı. Tam karın kasının kenarını ısırınca Jungkook küçük bir inilti çıkarmıştı. Destek olarak Taehyung'u tutmuş ve kendini sıkmıştı. Taehyung " çok az kaldı biraz daha dayan " demişti ona motive olarak. Sonunda yılan ordan ayrıldığında Jungkook oranın yandığını hissetti. Hemen bir boy aynasını bulup ısırağa baktı. İki diş göz önünde olunca bir gülümseme girdi içine. Çok güzel duruyor diye düşündü. Taehyung onun arkasından " çok güzel duruyor " diye tekrarladı içindekileri. Jungkook 'un yüzü yine kızarmıştı. Buna Taehyung yine kıkırdamış ve hemen kominedeki kutuyu açıp mührü almıştı. Mührü kendisinin olduğu daireye bastırıp çıkarmıştı. Mührü yerine koymuş ve kartonu çoktan giyinmiş olan Jungkook'a uzatmıştı. Jungkook kartonu alıp odadan çıkmışlardı.

Jimin hala bekliyordu, hem endişeli hemde kaygılıydı. Sonra duvarın açıldığını gördüğünde ve içinden Jungkook ile Taehyungun çıktığını gördüğünde bir oh çekti içinden. Sonra Jungkook Jimin'in yanına geldiğinde Jimin onu sorgular bakışları atıyordu. Jungkook ' sonra anlatırım ' demişti sadece ağzını oynatarak. Sonra kartonda mührü görünce ilk görevi tamamladıklarını anladı Jimin.

Taehyung eliyle duvarı göstermiş ve iki saniye kalmadan duvardan bir kapı açılmıştı. Jimin ile Jungkook tekrar Taehyung'a döndüklerinde hemen açıkladı Taehyung. " bu kapı sizi diğer efendiye götürecek, dört mühür daha toplamalısınız. Mühürleri topladıktan sonra ne yapacağınızı son efendi anlatır size " diyip tekrar kapıyı gösterdi. Jimin ile Jungkook sadece kafa sallamış ve ilerlemeye başlamıştı.

Taehyung'un son cümlesi ise " bol şans maceracılar " olmuştu.





















Güzel gidiyorum bence skndkskdjks🤣🤣🤣

Okuduğunuz için teşekkür ederim💕

Hoşçakalın🤗

İki Maceracı // Yoonmin & Taekook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin