-Baş Belası-

62 7 0
                                    

Medya:Başımızın tatlı belası J-Hopeee

Suga ve ben otururken diğerleri evi temizlemişti. "Dışarı mı çıksak? Çok sıkıldım ben". "Olabilir". "Ben gelmesem". "Olmaz geleceksin". "Uykum var". "Sence bu benim umrumda mı?". Tae'nin dediğine göz devirdim. "İyi tamam". Tam bu sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan kişi Kai idi. "Kim?". "Kai". "Hoparlöre alsana". Göz devirip dediklerini yaptım. "Efendim". "Ne yapıyorsun Hoseok?". "Hiç. Öyle oturuyorum sen ne yapıyorsun?". "Aynı. Şey... Dışarı çıkalım mı?". Onaylamak için ağzımı açmıştım ki yanımda oturan Suga telefonu elimden alıp kapattı. "Ne yapıyorsun ya?". "Bize söz vermiştin"
"Ama-". "Suga haklı. Bize söz verdin". "Telefonu niye kapatıyorsun ki?!". "Bir daha rahatsız etmesin diye". "Kalkın hadi".

Küçük bir dükkana gelmiştik. Hepimiz bir masaya oturunca çevremizdekiler bize 'Ciddi misiniz?' bakışları atıyordu. Gayet normal bir şekilde oturuyorduk. Altı üstü Jimin ve Jungkook aynı sandalyeye oturmuştu. Jin de Namjoon'un kucağında oturuyordu. V de masadaydı. Tamam 4 kişilik bir masaya oturmuş olabilirdik ama o kadar da garip değildi. Yani bize göre garip değildi.

"Üniversite bitince ne yapacaksınız?"
Ben konuştum. "İş bulacağım". Jin "Ben yemek yiyeceğim" dedi. Suga "Ben uyumayı planlıyorum" dedi. "Ben de evlenmeyi düşünüyorum ama bilin bakalım ne eksik?". Suga hariç hepimiz "Sevgili" dedi. "Nasıl bu kadar çabuk bildiniz?". Omuz silktim. "Hyung sen evlenilecek birini buldun mu?". Suga bana bakarak cevapladı. "Hayır". "Biz yanlış anlamadan Hoseok'a bakmayı bıraksan diyorum"
Hızla gözlerini elindeki bardağa çevirdi. "Dalmışım". "Hıı anladık zaten biz". Suga Namjoon'a öyle kötü baktı ki bir an hızlı bir şekilde burayı terketmem gerektiğini düşündüm.

"Hoseok Hyung bence daha fazla içme. Sonra seni biz çekiyoruz". "Sanane ya". "Tamam iç. Zaten gitmiş senin kafan". "Yoo. Gayet de yerinde. Bak" diyip başımı gösterdim. Hepsi aynı anda göz devirdi. Bende gülmeye başladım. Tamam belki biraz sarhoş olmuş olabilirdim ama biraz. Az bir şey.

"Sizin yüzünden Kai'yi reddetmiş oldum. Şimdi eğlenceli şeyler yapabilirdik". Kendimi yere attım. "Hoseok ne yapıyorsun?". "Oturuyorum sen?". Jin göz devirdi. "Sen kimsin de bana göz devirebiliyorsun?". "Yoongi sana kolay gelsin. Biz kaçar". "Gitmeyin". "Sonra görüşürüz".

Suga'nın Ağzından

J-Hope sarhoş olmuştu ve hepsi beni onunla bırakıp gitmişti. "Kalk. Bizde gidelim". "Suga". "Ne var?". "Neden gerçek isminin Min Yoongi olduğunu söylemedin". "Sende Jung Hoseok olduğunu söylemedin". "Çok mu önemli?". "İçince o kadar gereksiz ve beyinsiz birine dönüşüyorsun ki anlatamam". "Sende". Gözlerimi devirme girişiminde bile bulunmadım. Sendeleyerek ayağa kalktı. Kolundan tutup çekmeye başladım. "Ya bırak" diyip kolunu çekti. "Ben bugün burda kalacağım". "J-Hope sinirlendirme beni". "Gitsene sen. Niye geldin ki zaten? Kai'yi ara o gelsin". "Başlatma Kai'ne". "Onu istiyorum". Gözlerimi kısarak ona baktım. Gerçekten kiminle birlikte olduğunu kendi bile bilmeyen birini seviyor muydu? Garip olduğu buradan belliydi zaten.

"O benim imkansızım" diyip yoldan geçen bir kıza beni gösterdi.
"J-Hope ne yapıyorsun?". "Şarkı söylüyorum". "Hadi ya. Ciddi misin?". Göz devirdi. "Senin her türün ayrı bir zevk". Bağırarak ve beni göstererek şarkı söylemek tam da J-Hope'a göre bir şeydi. "Yürü hadi başımın belası"
Hızla omuzlarımdan tutup apartmanın duvarına itti. Ellerini iki yanıma koydu. "Başının tatlı belası". "Gerçekten seni böyleyken çekemiyorum". "Ayrıca niye öpecek gibi duvara yasladın ki beni?". "Gerizekalı onu sen yaptın". Ellerini iki yanımdan çekti. "Aa hatlar karıştı"
"Artık şuradan siktir olup gidebilir miyiz?". "Ne kadar çok söylendin ya".
"İyi ben gidiyorum". Arkamı dönüp yürümeye başladım. "Bekle". Koşarak bana yetişti.

Bir anda yağmur yağmaya başladı. O kadar çok yağıyordu ki 2 dakikada sırılsıklam olmuştuk. J-Hope'a baktığımda. Ellerini açmış kendi etrafında dönüyordu. "J-Hope hadi". "Sen git". Yere oturdu ve başını yukarı kaldırdı. "Hasta olacaksın". Omuz silkti. Bende yanına oturdum.

"Bu kadar umutlu ve mutlu olmayı nasıl başarıyorsun?". "Hayattan zevk almayı biliyorum". "Mesela?". "Mesela en ufak şeylere bile seviniyorum. Sevdiğim insanlarla vakit geçiriyorum. Gülmeyi biliyorum". "Gülmeyi bana da... Öğretir misin?". Lanet olsun ki bu çocuğa yavaş yavaş bağlanıyordum. Bunu hiç istemesem de kendimi tutamıyorum işte. Güldü. "1. dersimize başlayalım". "Başlayalım". "Sevdiğin insanlarla hep birlikte olmalısın". "Öyle yapıyorum zaten". "O zaman küçük şeylerden mutlu ol. Mesela bana sevdiğin bir şey söyle". "Jelibon". "Biri sana onu alınca gülümse. Bir süre sonra bir çok şeye gülümsediğini göreceksin". Başımı salladım. "Artık gitmeliyiz". Ayağa kalktık. "Şimdi koşalım ve gülümseyelim". "Islak bir şekilde koşarken neden gülümseyim". "İşte küçük şeylerden mutlu olmak derken anlatmak istediğim buydu". "Koşalım ve gülümseyelim". Elimi tutup koşmaya başladı.

°°°°°

"Beni bu halimle çektiğin için thank you". "İlk olarak başımızın belasını çekmek görevimiz. İkinci olarak thank you ne mal?". "İlk olarak başının tatlı belası. İkinci olarak sanane" diyip kapıyı yüzüme kapattı. Kapıyı yumruklamaya başladım. "Aç şu kapıyı". Açtı. "Nasıl benim yüzüme kapıyı kapatırsın?". "Bak şöyle" diyip tekrar kapattı. "Seninle görüşeceğiz". Kapının diğer tarafından "Görüşelim bebeğim" diye bağırdı. Başımı iki yana salladım. Hızla merdivenleri inip kendi evime girdim.

Sigaramı dudaklarımın arasına koyup derin bir nefes aldım. Ne yapıyordu bana öyle? Ben hep bad boy tarzı takılan biriydim ama bugün onunla yağmur altında ıslandıktan sonra gülerek koşmuştuk. Bunlar bana göre şeyler değildi. Ona kızamıyordum bile. Bu iş iyice karmaşık olmaya başlamıştı...

S-S-Selam. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yanlışlarımız varsa kusura bakmayın. Okunmaları görüyoruz ama hiç vote ve yorum yok. Neden? Neden? Neden? Neden????

Sweet Neighbour ^SOPE^ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin