22' you are

1.9K 157 160
                                    

hiç yaşadınız mı bilmiyorum, günlük hayatınızda yaptığınız hataları fark ettiğiniz anlar vardır. suçluluk duygusunun midenizi bozduğu, utançtan kafanızı deve kuşu gibi yere gömmek isteyeceğiniz anlar. düşünce üstüne düşünce eklersiniz böyle anlarda, beyniniz patlayacak gibi olur. farkında olmadan dudaklarınızı öyle derin ısırmaya başlarsınız ki ağzınıza kan tadı gelir. ve bunların hiçbirini durduramazsınız.

heh, işte bakugou şu an bu kara deliklerden birine düşmüştü. sessizdi, alışılmadık bir şekilde sessizdi ve kimseyle kavga çıkartmıyordu. ve büyük ihtimalle kendisi farkında değildi ama kirishima fark etmişti; gözleri dolu dolu, burnu hafif kızarıktı. beyaz tenli olduğu için fark etse bile saklayamazdı zaten.

gün boyu bu hâlde olan bakugou için ise kirishima çok endişelenmişti. onunla konuşmayı, onu neşelendirmeyi hatta sadece sırnaşmayı da denemişti ama her denemesi aynı fen sınavları gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. bu yüzden son derslere doğru onu kendi hâline bırakmaya karar verip ona yaklaşmaya çalışan herkesi de geri göndermişti. biraz zaman istemesine saygı duymuş, o kendisine gelene kadar beklemeye karar vermişti.

dersler sonunda bittiğinde ise sadece küçük bir hatırlatma adına sınıftan çıkmadan yanağına oldukça sesli, kocaman bir öpücük kondurmuş ve neşeli bir şekilde ona veda etmişti. bakugou daha ne olduğunu anlayamadan ise koşarak okuldan çıkmış, yurta ilerlemek yerine yakınlardaki süpermarkete gitmişti.

belki, onu neşelendirecek bir yemek yapabilirdi?

büyük ihtimalle işi batıracak ve en sonunda ona verebileceği tek şey saf sevgisi olacaktı ama yine de denemeye değerdi.

biraz gezindikten sonra yapabileceğini düşündüğü tek şey olan hazır pasta paketlerinden aldı ve aynı hızlı adımlarla odasına döndü. malzeme eksikliğinden kendi için bile uzun sayılabilecek bir süre sonrasında ise biraz geceden kalma görünen muzlu- hindistan cevizli pastası hazırdı. özünde mini keklerdendi ama pasta diye geçiyordu paketinde, bu yüzden pasta diyecekti.

kirishima, kirikek'ini asıl sahibine vermek için sabırsızlanıyordu.

saat neredeyse dokuzunbulduğundan çoğunluk odalarında, bazıları ise, genelde kendi arkadaş grubu ortak alanda zaman öldürüyordu. emindi ki bakugou da tüm gününü yatağında düşünerek geçirmişti. ve ona yeterince zaman verdiğine inanıyordu.

bakugou, sabit bir kişi değildi. çok inatçı ve sabit fikirli olabilirdi ama konu sosyal çevreye gelince onu elinde tutacak birine ihtiyaç duyuyordu. bunun üzerine uzun uzun düşünmeye gerek yoktu, o ilgiyi severdi. sevilmeyi ve değer görmeyi. çok yalnız bırakırsanız güvensiz hissetmeye başlardı. kirishima biliyordu. hissedebiliyordu hatta daha çok. bazen, haftasonu tatillerinde ikisi pek görüşmezlerdi ve tekrar pazartesi olduğunda bakugou, soğuk davranırdı. ama bu tavır almak gibi değildi, refleksif bir olaydı bu. koruma gibi birazcık.

bu yüzden artık ikilinin kirishima'nın yaptığı pastayı yerken uzun uzun konuşmaları gerekiyordu.

gergin bir yürüyüşün ardından bakugou'nun odasına vardığında kapıyı iki defa çaldı kirishima. sevgilisinin sitemlerini duyduğunda ise tebessüm etti, onun yüzünü özlemişti.

bakugou ise tüm gün fiziksel bir acı hissedene kadar düşünmüş en sonunda ise örtüsüz bir şekilde uyuyakalmıştı. henüz uyanmıştı ve kapısının çalınması beklediği bir şey değildi. yine de aklına gelen değerli biri vardı.

beklediği kişi çıktığında ise gülümsedi; elindeki pasta ise onu hızlıca içeri almasına sebep olmuştu. bunun üzerine ikisinde güldüğünde kısa bir şekilde sarıldılar. bakugou başını yasladığı boynu hissettiğinde nefes alabildiğini hissetti. ve bu etkileyiciydi, biliyorsunuz, o ağırlığın yerini sevgiye bıraktığını görmek.

karşılıklı bir şekilde yatağa geçtiklerinde ise önce boş, gündelik bir şekilde sohbet ettiler.  kısa bir sessizlik sonrasındaysa bakugou günün sorusunu sordu.

"kiri, ben kötü bir insan mıyım?"

şiddetle başıyla reddetti onu kızıl saçlı. bu bakugou'ya yeterli gelmediğinde ise yavaşça kendini ona yaklaştırıp yanağını okşamaya başladı, bir yandan da konuşuyordu.

"kötü bir insan derken kabalıktan bahsediyorsan, evet bakugou, kötü bir insansın. nasıl konuşman gerektiğini bilmiyorsun, ciddi anlamda saygı ve öfke sorunların var. ve bazen, insanlar sana kırılabiliyor.

ama eğer gerçek kötülükten bahsediyorsan, hayır bakugou, sen hayatımda tanıdığım en iyi ve sadık insansın."

bakugou dalga geçer gibi cevap verdi.

"sadece on beş yaşındasın."

"ama seninleyken yaşın bir önemi yok. çünkü ancak otuzlarımda yaşarım herhalde dediğim şeyleri seninle yaşadım. ya biz seninle gerçekten sevgiliyiz, hani birbirimizi gerçekten seviyoruz falan. bunu kaç tane on beş yaşındaki insan yaşayabiliyor, biliyor musun sen?

ayrıca konudan sapma.

ne diyorduk?"

kirishima, bunu derken yüzünü okşayan elini yavaşça göğsüne indirmiş, oradan da karışık bir yol izleyip parmaklarına son bulmuştu.

"ah, senin iyi yanlarından bahsediyorduk. hayvanlara karşı senin kadar hassas birini görmedim mesela. özellikle köpeklere karşı. doğum gününde sana bir köpek almalıyız.

ya da, bir yemek takımı alabiliriz. çünkü benim için çok sık pişiriyorsun ve daha iyi malzemelerin olmalı bence. ve biliyor musun? bana karşı çok naziksin.

mutlu bir ailem var bakugou, sağlıklı bir çevrem var ve sen bana öyle güzel hissettiriyorsun ki, karşılaştıramıyorum. nankörlük gibi olmasın ama birinin beni sevdiğini en çok seninleyken hissettim. beni sakınıyorsun ya en çok da o hoşuma gidiyor. aşırıya kaçmıyorsun ama.

severken çok narinsin sen, sağlıksız bir ilişki istemiyorsun. beni üzmek, kendini de yıpratmak istemiyorsun. düşünüyorsun, belki de çok. mükemmeli istiyorsun. her şey benim olmalı diye geziniyorsun ama aslında paylaşmayı seviyorsun. dostluğun da sevgililiğin de rakipliğin de mükemmel bakugou.

sen kötü biri misin? asla. sen bir insanın başına gelebilecek en güzel şeysin."

bundan sonrası için kelimelere gerek yoktu. yirmi santimetre yeterliydi. iki çift dudak ve genç bir aşk yeterliydi. birbirine kenetlenen eller, düzensiz nefesler, acele hareketler, düzensiz kalp atışları yeterliydi.

ve en önemlisi, daha önlerinde beraber geçirecek yeterli zamanları vardı.


şu andan itibaren resmi olarak bana sövmeyi bırakabilirsiniz çünkü bu bizim için sondur dostlar.

buraya kadar bana katlandığınız, benimle beraber büyüdüğünüz ve güldüğünüz için teşekkür ederim. desteğiniz beni hep çok motive etti ve geç de olsa çok istediğim bu kitabı bitirmemi sağladı.

sizi seviyorum, görüşmek üzere.

I'LL KILL YOUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin