Taehyung, Jeongguk'un sözleri nedeniyle hemen gözlerini kaçırdı ve titrek bir nefes aldı.
"Jeongguk, lütfen. Bunu sadece vicdanımın rahatlaması için yaptım, saçma şeyler yapmayı kes."
"Sevmemin neresi saçma Taehyung?"
"Sen beni sevmiyorsun!"
Jeongguk, yutkunarak sevgilisine baktı. Hemen ardından da kafasını salladı ve Taehyung'un beline kollarını sardı. "Hayır, güzelim. Ben seni çok seviyorum." diye fısıldadığında Taehyung'un gözlerinden birkaç damla süzülüverdi ve sert bir şekilde Jeongguk'u kendinden uzaklaştırdı.
Alay dolu irislerini, pişmanlık ile dolu olan irislere çevirdi ve burukça gülümsedi. "Artık yalan söylemesen olmuyor mu? Farkında mısın bilmiyorum, ama şuan ki durumumuzun tüm nedeni sensin. Ben affetmediğim için böyle değiliz. Nasıl böyle yüzsüz olabilirsin?" diye bağırmaya başlamıştı Taehyung. Jeongguk, korkuyla titrerken bakışlarını Taehyung'un gözlerinden kaçırdı.
"Yanlış anladın tamam mı? Anlatacaktım ben zaten sana, Jimin'i tehdit bile etmiştim. Bana karşı yumuşadığında daha iyi anlatabilirim diye düşündüm. İlk önce beni affet istedim, anlamıyor musun?"
"Sana güvenmiyorum artık, dediklerin boşuna!"
"Tae, bağırmayı kes tamam mı?"
"Senin yüzünden ya, tüm duygularımı mahvettin. Senden gerçekten nefret ediyorum ve bıktım artık. Seni kovmamı falan mı bekliyorsun? Otur oturduğun yerde ve benimle muhattap olma seni aptal."
"Buraya seninle konuşmak için geldim."
"Konuşacak bir şey yok Jeongguk, bitti artık."
"Bitirmek ne zamandan beri bu kadar kolay oldu Taehyung?"
"Tam şu anda kolay oldu. Sana olan duygularımı bir seferde silemem geçmişte olduğu gibi ama aramızda hiçbir şey kalmmadığına göre birbirimizden uzaklaşmanın tam zamanı."
Jeongguk, Taehyung'un önüne geçti ve Taehyung'a hüzünle baktığında kalbi titredi. Taehyung, yıkılmış gibi bakıyordu ve gözlerinde sadece üzüntü ve kırgınlık vardı. Kapkaranlıktı. Minik minik parıldayan yıldızlar vardı onun gözlerinde, şimdi ise tek görünen şey siyahlıktı. Biliyordu, Taehyung'un ışıklarını o söndürmüştü. Ancak tam karşısındaydı işte, elini uzatıyordu. Karanlık yolda yol göstermesi için her şeyi yapardı. Tabii bunun için de Taehyung kendi ellerini Jeongguk'un ellerine mühürlemesi gerekiyordu.
Jeongguk'un arkasında kalan mavi koltuklardan birine oturdu usulca.
"Beni hasta olmayayım diye içeri aldın Taehyung, beni seviyorsun işte. Sadece bana güvensen olmaz mı?""Benimle dalga geçiyor olmalısın, tekrar aynı şeyleri söyleyip duruyorsun. O hâlde söyleyeyim, benim de sana cevabım her zaman aynı olacak. Sana yine güvenmeyeceğim."
Jeongguk, sinirle elini saç tutamlarının arasından geçirdi ve yumruklarını sıktı. Ne hissedeceğini bilemez olmuştu, kendinden nefret ediyordu. Onu kendinden hem soğutmuş, hem de yeniden güvenini kırmıştı.
Taehyung, daha bir-iki gün önce yaşananları hatırlamış ve dudağını ısırmıştı. "Sana yeniden sesimi yükselttim, değil mi Jeon? Şimdi ne yapacaksın, yoksa öldürecek misin?"
Jeongguk'un kalbi fazlasıyla ağrıyordu, karşısındaki güzeli kelime kelimesine haklıydı. Zaten ona hiçbir zaman haksız dememişti ki.
"Yanlış anlıyorsun güzelim, sana asla zarar vermem."
"Jimin haklı. Sen gerçekten de iyi bir yalancısın Jeon Jeongguk. Şu zamana kadar sadece bana zarar verdin, başka bir şey yaptığın yok. Elinde olsa benim yapamadığımı yapıp yüzüme yumruklar savurursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want you ღ taekook
Fanfiction[ devam etmeyecektir. ] Güzel sesi, aynı benim gibi titrerken konuştu. "Kazanacağım." dedi kararlılıkla. "Seni de soktuğum bu oyunu kazanacağım; hem seni, hem de bu oyunu kazanacağım. Güven bana, Taehyung. Seninle olan rüyalarımı, hayallerimi, titre...