Kim Taehyung
Yanağımdaki hafif baskıyı ve sıcak dudakları hissettiğimde gözlerimi açmaya çalışıyordum.
"Meleğim," deyip tüy kadar hafif öpücük kondurdu yanağıma.
Olayları yeni yeni fark ederken hızlıca gözlerimi kırpıştırdım ve şaşkınlıkla üstü tamamen çıplak– ve Tanrım, kasları gözüküyor!– olan Jeongguk'a baktım.
"Kahvaltı yerine seni yiyeceğim Tae." deyip alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında onu hızlıca ittim ve dudaklarımı sildim.
"Neden gitmedin?"
"Senden gitmeyeceğimi daha kaç defa söylemem gerekiyor?" deyip hayal kırıklığıyla bana baktı. Pişman olamazdım, o bana daha kötülerini yaşatmıştı.
"Kahvaltıyı birlikte hazırlarız diye düşünmüştüm. Tıpkı... Eski günlerdeki gibi." dediğinde yataktan doğruldu ve dibime kadar geldi. Ellerimi iki elinin arasına alıp öptü. Tanrı beni sınıyor olmalıydı. Etkilenmemeye çalışıyordum fakat elimde değildi, kendimi durduramıyordum. Hayır, bu Tanrının suçu olamazdı. Burada suçlu olan birisi varsa o da Jeon Jeongguk'tu.
"Sen de söylüyorsun, eskiden bahsediyorsun." deyip elimi zorlukla elinden çektim ve çalışma masama doğru ilerlediğimde telefonumu elime aldım. Birçok mesaj ve arama vardı.
"Oh, Yoongi hyung?" deyip kendimce mırıldandığımda Jeongguk, hemen bana dönmüştü. Sonra ise telefonuma bakmış ve kaşlarını çatmıştı.
"Şu saatte neden seni aramış?" deyip kaşlarını havaya kaldırdı ve garip bir ifadeyle bana baktı. Her an tetikte duruyordum çünkü sinirleniyordu. Sinirlenince bana bağırıyor ya da kırıcı şeyler söylüyordu, kısacası beni yıkıyordu ve sonra benden onu affetmemi bekliyordu.
"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."
İlkte ağzını açmış ve hemen ardından kapatmıştı. Yutkunup dudaklarını ısırarak, "Pekâlâ, güzelim. Ben aşağıda sana kahvaltı hazırlamakla meşgul olacağım." dedi. Ben de hafifçe başımla onu onayladım ve çıkmasını bekledim.
~
"Alo, hyung?"
"Ah, TaeTae..."
"Bana ulaşmaya çalışmışsın da, bir sorun mu var?"
"Nasılsın?"
"Şey, iyiyim. Sen?"
"Boş ver şimdi beni, buluşmamız gerekiyor."
"Ama... Evde Jeongguk var."
"Sikeyim, o hâlâ seni rahatsız mı ediyor?!"
"Y-yani," derin bir nefes alıp verdim ve dudaklarımı yaladım. "Sen, bu işe karışma hyung."
"Sen bilirsin. Sadece seni üzmesin yeterli."
"Ne konuşacağız?"
"Olanları Hoseok'tan öğrendim Taehyung."
"Lütfen Jimin'i tersleme, o gerçekten çok hassas. Tamam bize söylememekte haksız, ben de ona kırgınım ama yine de biraz anlayış göster hyung. Bir de şey, Jeongguk burada ve... Onunla ne yapacağım?"
"Şu sikik herifi kov hemen, ayrıca Jimin'e söylemem gerekenleri söyledim bile."
"Hyung, tehdit etmiş Jimin'i Jeongguk. Ne yapabilirdi ki?"
"Saf mısın yoksa salak mısın Taehyung? Neyle tehdit etmiş olabilir? Yoksa yine bizden sakladıkları mı varmış Jimin'in?"
"Hyung,"
Hemen ağzımı kapattım. 'Jimin seni çok seviyor ve şu an kalbi parçalara ayrılmış olmalı.' diyemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want you ღ taekook
Fanfiction[ devam etmeyecektir. ] Güzel sesi, aynı benim gibi titrerken konuştu. "Kazanacağım." dedi kararlılıkla. "Seni de soktuğum bu oyunu kazanacağım; hem seni, hem de bu oyunu kazanacağım. Güven bana, Taehyung. Seninle olan rüyalarımı, hayallerimi, titre...