Bir anda Oğuz Whatsapp'tan çıktı.
E, yazacaksa, Whatsapp'ta durması gerekirdi. Öyle değil mi? Zaten, ne diye umutlanmıştım ki? Omuz silktim ve çözmeye devam ettiğim fizik testine geri döndüm. Fizikten hiçbir şey anlamıyordum.
Yarım saat daha fizik testi çözüp kitabı çantama attım ve kütüphaneden çıktım. Gerçekten çok yorgun hissediyordum ve hala bütün gün test çözmeye zorluyordum kendimi.
Eve doğru yürürken annem aradı, açtım.
"Efendim anne?"
"Nisan, yanında kredi kartım var mı?"
"Evet var," dedim çantama göz atarken.
"Gelirken yoğurt, süt ve 1 kilo şeker alır mısın?" Yine sırt çantam yetmiyormuş gibi 10 kilo daha taşıyacaktım.
"Tamam, alıyorum." Annem telefonu kapattı.
Markete doğru ilerlerken buralarda oturan kişileri düşünmeye başladım. Melisa burada oturuyordu, Zeynep de. Yaren de burada oturuyordu.
Sıkıntıyla yüzüme gelen saçı geriye ittim. Marketin önüne gelmiştim.
"Nisan!" Adımın seslenilmesiyle oraya döndüm. Yaren?
"Merhaba," dedim ona bakarken. "Ne yapıyorsun?"
"Oğuz'la dışardaydık da. Kütüphaneye gidiyordu, karşılaştık. Şarjı bitmiş salağın. Annesi beni aradı Oğuz yanında mı diye, eve çağırdı." Güldüm. Bana neden bunu anlatıyordu ki?
Şarj? Şarjı mı bitmişti?
Sormalıydım.
"Evden çıkmadan önce şarj etmemiş mi?"
"Şarjı bitince evden çıkmış sanırım. Kütüphanede daha iyi çalışacağını düşünmüş olmalı," Yaren kıkırdadı. "Sen ne yapıyorsun? Bir şeyler içelim mi?"
"Olur," dedim marketi boşvererek. Bir şeyler içtikten sonra da markete gidebilirdim.
Bu civarlardaki bir kafeye gittikten sonra Yaren'le arka masalardan birine geçtik.
Beni çağırmasında bir şey vardı. Beni sevmiyordu.
Südyen askımın çıktığını hissedince yerimde kıpırdandım. Ah, tanrım! Bu hep olmak zorunda mıydı? Yaren'den izin isteyerek lavaboya gittim ve düzelttim.
Masaya geri döndüğümde Yaren'in telefonuyla uğraştığını gördüm. Çantamın duruşu değişmişti. Umursamadan konuşmaya başladım.
"Yaren, lafı uzatmayı sevmem. Benimle bir şey konuşacaktın, öyle değil mi?" Yaren başını aşağı yukarı salladı ve telefonunu bıraktı. Gerçekten bir insan sarrafıydım.
"Nisan. Ben..."
"Sen?"
"Ben Oğuz'u seviyorum," dedi bir anda. Bu, tahmin edilebilir bir şeydi ancak Oğuz ona hiç bu gözle bakmadığı için düşünmemiştim. Ayrıca Oğuz onunla konuşmasının ekran görüntüsünü atmıştı ve Yaren ona kanka yazmıştı... Olaylar çok karışıyordu.
"Peki, ne yapabilirim bu konuda?"
"Oğuz'dan uzak duracaksın Nisan. Oğuz seni sevmiyor, eminim. Ancak senden emin değilim." Gözlerimi büyüttüm.
"Ben de onu sevmiyorum Yaren! Sadece arkadaşız."
"Geceleri buluştuğunuzda da mı arkadaştınız?" Gözlerimi devirdim. "Dediğim gibi Nisan, tehdit etmeyi sevmem."
"Hah!" dedim işaret parmağımı ona doğru tutarken. "Neyle tehdit edeceksin beni?"
"Oğuz'un bana geçen hafta anlattığı anonimle," dedi bir anda.
Yutkundum.
Eski telefonumu masanın ortasına koydu.
"Ondan uzak duracaksın Nisan. Yoksa, senin Güneş olduğunu Oğuz'a söylerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Not
Short Story3 yıldır birinden hoşlanan Nisan, bir gün ona açılmaya karar verir. Ona, hislerini açıkladığı kısa bir not yazar, dolabına atar. Ama bir sorun vardır, çünkü artık o dolabın sahibi hoşlandığı çocuk değildir. Ve bir sorun daha vardır ki... Onun hayatı...