Sıçtım.
Telefonu yatağıma fırlattım. Gerçekten bir kum torbasına ihtiyacım vardı.
Sinirle çantamı aldım ve dışarı fırladım. Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum. Yaren'in evine gidip onu öldürene kadar yumruklamak istiyordum sadece.
Sinirle hattımı aldığım bayiye gittim ve içeri girdim.
"Buyrun," dedi kadın oturmamı işaret ederek. "Yardımcı olalım."
"Hattımı iptal etmek istiyorum," dedim bir anda. "Pekala, bana numaranı söyler misin?" dedi bilgisayar başına otururken.
Numaramı söyledim, daha sonra birkaç şey daha sordu ve en sonunda cevap verdi. "Taahhütlü hat. Yani, hattı iptal ettirmek icin cayma bedelini ödemeniz gerekli."
"Ne kadar bu cayma bedeli?" diye sordum.
"Şu an hattının 2. ayındasın. 12 aylık sözleşme var, cayma bedeli 390 tl oluyor," Gözlerimi büyüterek başımı sağa sola salladım. Her ay 30 tl fatura ödeyebiliyordum ancak 390 tl'nin hepsini bir anda veremezdim. "Teşekkür ederim, iyi günler."
Bayiden çıktım ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Gerçekten, ne yapacaktım?
En yakın parka gidip oturdum ve saate baktım. 21:36'ydı. Saat geç olmuştu ve annem beni hala odamda sanıyordu.
Telefonum titreyince bakışlarımı çantama çevirdim. Annem arıyordu, büyük ihtimalle.
Oflayarak telefonumu çıkardım ve ismi okudum. Oğuz?
Allahım, sesini duyacaktım! Açmalı mıydım? Ya Yaren öğrenirse?
Umursamadım ve aramayı açıp telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim?"
"N'apıyorsun?"
"Evdeyim," Yalan. "Sen n'apıyorsun?"
"Dışardayım, takım elbise deniyordum," Gülümsedim, görememesi üzücüydü. "Balo var ya, biz de gidiyormuşuz hani."
"Evet, geleceksin değil mi?" Salak Nisan, takım elbise denediğine göre gelecek tabi ki!
"Evet, çok az kaldı. Heyecanlanıyorum!"
"Ben senin yerinde olsam Berfin'e hangi renk giydiğimi haber verirdim," dedim bir anda.
"Anlamadım?"
"Aynı renk giyinin diye, hani."
"Berfin ne alaka?" Ne? Berfin'in flörtü olduğunu kendi ağzıyla söylemişti.
"Berfin se-" Sözümü kesti.
"Ha evet, ama söylemeyeceğim. Öyle vıcık vıcık şeylere gelemem." Güldüm. Yanımdan araba korna basarak geçince sinirle nefes aldım. Oğuz yalanımı anlamazdı umarım.
"O ses ne? Sen dışarıda mısın?"
"Şey... Evet."
"Nerdesin?" Of, bunu yapacağını biliyordum! Uzak durmak istiyorum senden Oğuz! Bu neden bu kadar zor?
"Sen nerdesin?" dedim konuyu geçiştirmeye çalışarak.
Bana mağaza adı söyleyince bakışlarımı karşıdaki araya çevirdim. Bu yoldan gidersem, mağazaya çıkacaktım. Peki, gidecek miydim ki?
Gidecektim tabi ki. Ne olacaksa olsun artık, öyle değil mi? Zaten, Berfin'den hoşlandığı bariz belli. Ne diye saçmalıyordum ki?
"Geliyorum, bekle," dedim ve telefonu kapattım. Ah, umarım kıyafetini değiştirmiş olmazdı. Çünkü, onu takım elbiseyle görmek isterdim.
Mağazaya girince içeride kimsenin olmadığını fark ettim. Sadece birkaç adam vardı, kadın tarafı bomboştu.
Oğuz'u göremeyince kadın tarafına doğru yürüdüm. Bir, iki tane elbiseye baktıktan sonra Oğuz'un sesini duydum. "Nisan, geldin!"
"Evet," dedim gülerken. Üzerinde beyaz gömlek vardı. "Gel, çantanı koy," dedi beni sandalyeye oturturken. O da karşıma oturdu.
"Nasıl, şekil olmuş muyum?"
"Evet evet, maşallah, jilet gibi."
"Dalga geçme," dedi telefonunu bana uzatırken. "Al, fotoğrafımı çek bir tane."
Kamerayı açarken Oğuz'a Yaren'in mesaj attığını gördüm. "Nerdesin? Buluşalım," yazmış. Geri zekalı.
Oğuz'un fotoğrafını çekip ona gösterdim.
"Of, valla jilet gibiyim. Bakan düşer bana," dediğinde güldüm. "Buna filtre miltre bir şey yap da instagram'a atarım," dedi ayağa kalkarken. Aynaya doğru yürüyordu.
Telefonu bendeydi.
Hızlıca Yaren'in mesajını sildim ve Yaren'i Oğuz'un hesaplarından engelledim. Zaten Oğuz'un profil resmi yoktu, anlamazdı yani Yaren.
Filtre ekleyince telefonu Oğuz'a verdim. "Ben... Gideyim o zaman," dedim Oğuz'a bakarak. Oğuz cıkladı ve bir tane elbise gösterdi.
"Bunu, senin için beğenmiştim," Elbiseyi elime alıp ona baktım. Mavi - yeşil arası bir rengi vardı ve biraz da göğüs dekoltesi...
"Denemek ister misin?" Başımı aşağı yukarı salladım. Yanımda param vardı nasıl olsa. Öderdim.
Buradaki bir elbise ne kadardır ki? 100 tl, 200 tl? Çok mu fazlaydı?
Elbiseyi giyindikten sonra arkasındaki fermuarı çekmeye çalıştım. Yarısına kadar çekmiştim ama sırt kısmına elim yetişmiyordu. Kabindeki topuklu ayakkabıyı da giyip çıktım ve Oğuz'a bakarak etrafımda döndüm. "Nasıl, şekil olmuş muyum?"
Oğuz ayağa kalktı ve benim sırtımın ona dönmesini sağladı, daha sonra fermuarımı çekti.
"Evet, şekil olmuşsun," dedi gülerken.
"Gerçekten mi?"
Başını aşağı yukarı salladı.
"Evet Nisan. Çok güzel olmuşsun,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Not
Short Story3 yıldır birinden hoşlanan Nisan, bir gün ona açılmaya karar verir. Ona, hislerini açıkladığı kısa bir not yazar, dolabına atar. Ama bir sorun vardır, çünkü artık o dolabın sahibi hoşlandığı çocuk değildir. Ve bir sorun daha vardır ki... Onun hayatı...