• V •

762 104 154
                                    

Cehennemden neden korkulur? Acı çekeceğimiz için mi? Sonu gelmeyen ateşte yanacağımız için mi?

Ancak zaten ateşten yaratılmış birinin ateşten korkmasına ne gerek vardı ki? Çünkü korktuğu şey ateş değil, içinde yanan olacaktı besbelli.

Alıp verdiği nefesi ve sıcaklığını hissedebiliyordu. Buna kokusu da eklenince içinden çıkılmaz bir hal alıyordu, avını bekleyen kaplanın daha fazla sabrı kalmamıştı. Artık mesele sadece karın gurultusunu değil, kana susamışlığının azgın iradesini susuturma noktasına gelmişti...

Yüzleri arasında birkaç meltem vardı sadece. Soğuk meltemler...

Ona bu kadar yakın olmasına rağmen uzun zamandır kendini tutuyordu halbuki. Kendisi için net bir sınır çizmişti ve bu sınırı ne kendisinin ne de insanın geçmesine izin vermiyordu. Biricik meyvesi kendi iğrenç günahına bulansa nasıl vicdan azabı çekerdi tahmin edebiliyor musunuz? Ufak bir hatası cehennemlere mal olabilirdi. İnsan kendisine hem cennet hem cehennem olmuşken, kendinin ona cehennem olma fikri onu adeta çıldırtıyordu.

Bu yüzden oldukça sert bir duvar örmüştü kendine. Cennetin ortasında hapsetmişti kendini kendi iradesiyle...

Hafif bir umutsuzlukla gülümsedi, gözlerinden şevkat akıyordu resmen. Doğruldu ve üzerinden kalkmaya yeltendi, arkasını dönmüştü ki kolunda bir elin varlığını hissetti.

"Uyuduğunu sanıyordum." dedi. An itibari ile yüzüne bakmaya cesareti yoktu, neler geçmişti aklından öyle. Hakim olamasaydı kendine, uykusundan yararlanacaktı resmen!

"Sabrını sınıyordum." diyerek sinsice gülümsedi. Neler olup bittiğinin farkındaydı, baş meleğin utançtan yerin dibine girmek üzere olduğunun da tabii.

"Fazla acımasızsın."

"Belki." diyerek kestirip attı insan ve hala yüzü kendisine dönük olmayan baş meleğe arkasından sarıldı.

Birkaç küçük dakika bu şekilde durdular. Birbirinin sıcaklıklarını eşitleyip, kalp atışlarını bir ritme soktular. Şu birkaç dakikadaki huzurun keyfini çıkardılar... Kim bilir, belki de bir daha asla yakalayamayacaklardı böyle bir fırsatı.

"Kalbim sıkışıyor." diye devam etti insan. Kelimeleri diğerlerinin aksine daha sessiz ve titrek çıkmıştı.

"Sürekli yanımda olmana rağmen, bağlı olmamıza rağmen..." gözleri yanıyordu bu yüzden kapattı. Görmek istemiyordu aslında artık, baktıkça canı yanıyordu.

"Seni sevmeme rağmen..."

Baş melek hiçbir tepki vermiyordu. Boşluğa kilitlenmiş bakarken yüzündeki hiçbir mimik okunmuyor adeta taşlaşmış bir edala dayanabileceği noktayı hesaplamaya çalışıyordu.

"Neden hala sıkışıp kalmış gibi hissediyorum? Sanki kalbinin etrafında bir zırh var ve... bu zırhı geçemiyorum."

Kelimelerini istemli seçmiyordu, hatta aslında bu düşüncelerini asla dışarı vurmak istememişti ancak duygusal bir açık bunlara sebep olmuştu. Uzun zamandır dile getirmek istiyordu aslında ne kadar sıkıntı çektiğini bu konuda.

Aslında daha fazlasını bile söylemek istiyordu ancak izi vermiyordu göz yaşları. Bir yandan da daha fazla üzmek istemiyordu baş meleği, işte bu yüzden tutuyordu içinde.

"Bazen sorunu en azından kendi kafamda çözsem bir şeyleri halledebilir miyim diye düşünüyorum." derken göz yaşları baş meleğin nurdan kanatlarını ıslatıyordu ancak bunu önemsiyebilecek bir durumda değildi.

Baş melek için de bu durum pek kolay değildi. Korumak istersen daha çok mahvetmişti.

"Ancak sorunu bulamıyorum... Belkide bunun nedeni, sorunun ta kendisi olmamdır."

KUZRAK ||Kuroshitsuji - Black Butler Fanfiction|| SebaCiel ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin