Karşımıza çıkan şeyler, bizim veya bir başkasının yaptığı seçimlerden ortaya çıkış unsurlardır. VE sonuç olarak yaptığımız seçimler bizim elimizde olduğu için de kader aslında sanıldığı kadar sapmaz değildir.
Bu yüzden kelebek etkisini hafife almamak gerekir.
Baş meleğin başına gelenleri öğrendikten sonra onun yanına gelip sanki hiçbir şey olmamış gibi üstü kapalı bir veda etmesi insanı oldukça kızdırmıştı.
Evet, o gitse bile hala ona kızabiliyordu. Aynı o gitse bile hala onu seveceği gerçeği gibi.
Yine de elinden bir şey gelemediği için yapabildiği tek şey gözyaşları kuruduktan hemen sonra tekrar akıtmasıydı. Durmak bilmiyordu. Sadece birkaç günden yemeden içmeden kesilmiş ve oldukça hastalanmıştı.
Ciel ise, her şey onun istediği doğrultusunda gittiği için tanrıya minnettardı. Ancak insanın bu hale düşmesi onu üzmüyor da değildi.
Bu nedenle onu sürekli ziyaret ederdi.
Aynı baş meleğin yaptığı gibi.
Yanına gidip ona türlü yemekler ikram ekli çeşitli konulardan konuşarak insanı biraz da olsa eğlendirmeye, moralini düzeltmeye çalışırdı.
Aynı baş meleğin yaptığı gibi.
Ona sanki her an kırılabilecek ender bir porselenmişçesine narin davranırdı.
Aynı baş meleğin yaptığı gibi.
Ancak yaptığı her şey Baş meleğin ancak bir kopyası olabilirdi. Ve acı olan gerçek ise ne yaparsa yapsın onun yerini dolduramayacağı idi.
Bu gerçek başta onu pek rahatsız etmezdi.
"Zamanla onu unutacak." gibi bir düşünce edinmişti kafasında, öylesine umutluydu.
Ancak bir süre sonra yaptığı her şeyin insan için bir değeri olmadığını fark edince işler değişti.
Ettiği dua ile son hamlesini atıp insanı köşeye sıkıştırmıştı. Bunun zevkini yaşıyordu bir süredir ancak hamle hakkı kalmayan birine karşı oynamak sıkmaya başlamıştı. Artık son darbeyi de vurarak onu tamamen kendisinin yapmayı planlıyordu. Hayır, bunda kararlıydı.
Sonuçta tanrı onu bunun için yaratmıştı, değil mi? Tanrı insanı yönetmesi için yaratmıştı. Hatta insan da Baş meleği yönetmişti, değil mi? O zaman kendisinin de ipleri eline alması gerekirdi. Evet, böyle olması gerekiyordu.
İnsanın bu hastalıklı düşüncelerine tanrıyı alet etmesi onun sonunu hazırlamak için mükemmel bir bahaneydi.
Halbuki ever, tanrı insanı yönetmesi için yaratmıştı. Ancak bir söz vardır;
"Kendine hakim olan, dünyaya hakim olur."
Ciel'in bencil istekleri bu söze oldukça ters kaçıyordu.
Elinde bir buket beyaz gül ile insanın odasına girdi. Her zaman olduğu gibi yatağında bitkin bir halde yatıyordu.
"Bu gün biraz daha canlı duruyorsun" dedi Ciel ancak bir cevap alamadı.
Kapıyı yavaşça kapatıp aynı ritmini koruyarak insana yaklaşıp yatağının kenarına oturdu. Elindeki çiçekleri derince kokladı ve uzatmadan konuya girdi.
"Sana bu çiçekleri vermeden önce sormak istediğim bir şey var."
İnsanın ölü gözleri Ciel' döndü devam et dercesine.
"Baş meleği unutman için her yolu denedim. Tekrar gülümsemen için gecelerce düşündüm; acaba ne yapsam da gülümser diye."
Çiçeği yavaşça yatağa bırakırken derin soluklar alıp artan sinirini korumaya özen gösterdi.
"Yine de onun sendeki yerini asla dolduramadım."
Bir hışımla insanın üstüne çıktı ve onu kolları arasına hapsetti.
"Nedenini bilmek istiyorum."
Ciel insandan bir cevap beklerken her an atak yapabilir bir pozisyonda duruyordu. Ve insan Ciel'in sabrını taşıracak o cevabı verdi.
"Çünkü biz bir yemin ettik."
İnsanın cevabını duyduktan sonra korkunç bir sakinlikle kulağına eğildi.
"O zaman seni zorla benim yapmam gerek. Bu, tanrının isteği."
İnsanın kollarını tutarak hareket etmesini önledi ve boynuna gömülüp şunları fısıldadı.
"O şeytanın üzerinde bıraktığı pisliği temizleyeceğim."
İnsan kurtulmak için çırpınırken, Ciel kaçmaması için elinen geleni yapıyor; bir yandan da insanın üzerinde tek parça olan koca gömleğin düğmelerini teker teker açıyordu.
İnsan her ne kadar karşı koysa da üzerindeki yorgunluk ve hastalıkbunu yapmasını engelliyordu. Şu durumda Ciel'in karşısında oldukça zayıf kalmıştı.
İnsanın düğmeleri çözmesi uzun sürmemişti. Ellerini insanın cılız bedeninde dolandırıp, boynundan omuzlarına bıraktığı görünmez izlerle cinsel baskısını arttırıyordu.
İnsan yardıma muhtaç gözlerle Ciel'e durmasını söylese de kar etmiyordu.
Ve sonunda pes etti.
Hareket etmeyi kesmiş ve gözlerini kapatmıştı.
Ciel ise bir anlık galibiyet ile gülümsese de erken sevinmişti. Çünkü göğsünde hissettiği fiziksel acı ile birlikte şok oldu.
Ardından insan için getirdiği beyaz güllerin kendi kanıyla kızıla boyanmasını izledi.
İnsanın yanına yığıldıktan hemen sonra elini göğsüne götürüp kızıl acının sıcaklığını hissetti.
İnsan yastığının altından çıkardığı silahla birlikte dizlerinin üzerinde ayaklandı ve Ciel'in gözlerinin içine baktı.
"Oyun bitti, şah mat."
Ve insan, Ciel'in son nefeslerini izledikten hemen sonra birkaç hizmetli melek silah sesine gelerek insanı elinde silahla kanlı bir şekilde gördüler.
----------
Uzun bölüm anlayışına soxam dediğinizi biliyorum ama aslında hikaye bitti.
Yani yazdım her şeyi.
Ama defterime.
Ve buraya geçirmesi uzun zaman alıyor ve çok sıkıcı, şimdilik bu kadarı ile idare edin çünkü bir sonraki bölüm final bölümü ve çok yakında gelecek.
Oy verip düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın!
![](https://img.wattpad.com/cover/153058823-288-k41739.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZRAK ||Kuroshitsuji - Black Butler Fanfiction|| SebaCiel ||
FanfictionBu günahı tek başıma çekeceğim. Ta ki yasak meyve çüriyene, rüyalar kuzraktan kurtulana dek... Hikaye durumu: TAMAMLANDI. Dipnot: Kapak tasarımı bana aittir.