Medya: MoonMoon Paint
Kafanızın içinde bir şeylerin sizi sürekli sıkıştırdığını hissettiğiniz oldu mu hiç? Bitmeyen tükenmeyen düşüncelerin sizi bir yerlerden bambaşka yerlere sürüklediği? Sürekli aynı sorunlar ve sorular tekrar edip ruhunuzu daralttı mı?
Ben daralmıştım. Hem de çok.
Jimin denen çocuğu ilk gördüğüm anda içime giren daraltı farklı şekillere girip ruhumu ezmeye gün be gün devam etti.
Tam bir hafta, bir hafta önce onu gördüğüm güne lanet eder olmuştum.
Zaten hali hazırda kafamı yemekte olan takıntılara yenileri eklenmiş, aniden en çok düşündüklerim listesine zirveden giriş yapmıştı.
Annem ve Bayan Lee tarafından kararlaştırıldığı üzere geldiğim Çarşamba kütüphane seansında da yine o çocuğu düşünüyordum.
Her Çarşamba beni bir sürü insanın doluştuğu mikrop yuvası bu yere koyup burada diğer öğrencilerle iletişime geçmemi bekliyorlardı.
Bknz : Maruz bırakma terapisi.
Bu taktikler ne zamana kadar sürecek hiçbir fikrim yok ama tek bildiğim içten ayrı , dıştan ayrı baskıya maruz kaldığım.
Neyse biz konumuz olan kırmızılığa dönelim.
Kırmızılık diyorum çünkü hala yeni bir gözlük yaptırmadığım için siluetlerden öte bir şey görebildiğim söylenemez.
Burada geçireceğim zorlu 2 saati de o kırmızılığı düşünerek geçirdim. Dedim ya listeye zirveden giriş yapmıştı işte.
Önce ondan gereksiz yere kaçıp kalbini kırmıştım sonrasında da malum.
Aklımdan çıkmayıp beni deli eden çıplak görüntüsüyle karşılaştım.
Çok rahatsız edici ama gözümün önüne gelmesini engelleyemiyor yada onun yerine başka görüntüleri dolduramıyordum.
Yaşadığım şok yetmezmiş gibi birde sapık muamelesi görmüştüm bay kırmızı tarafından. Avaz avaz bağırarak önünü kapattığını ve kapının arkasından beni bay jung'a şikayet etmesini unutamayacağım.
Yüzünün aldığı o komik şaşkınlık ifadesinden bahsetmiyorum bile.
Acaba ben nasıl görünüyordum.
Off bunları neden ben yaşıyorum?
Sesli ofladığımı fark ettiğimde –görebildiğim kadarıyla- çevreme bakındım. Malum birilerini rahatsız etmek istemezdim.
Kitaplıkların arasında bir kırmızılık görünür gibi olduğunda ilk aldırmadım. Yaklaşık iki dakika boyunca raflar arasında gezindi durdu. Bir yandan saçıyla oynuyordu ve yanılmıyorsam yanaklarını şişire şişire ofluyordu.
Merakıma yenik düşüp tedirginlikle ayağa kalktım.
Yine hastalığıyla mı ilgiliydi acaba?
Onu gördükten sonra hastalığını oldukça araştırmıştım.
Ummm şey...
Bilirsiniz bir şeye taktım mı takarım.
Ben ayağa kalktığımda benim orada olduğumu fark etmiş olacak ki derin bir nefes alıp yanıma geldi. Şimdi karşılıklı ayakta dikiliyorduk ve birbirimizin yüzüne bile bakamıyorduk.
YOU ARE READING
Combination - Vmin
FanficFena bi kombinasyon sayılmazdık aslında. #disleksi #obsesifkompulsifbozukluğu