16.08.2014
Seni görünce böyle elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum.Sanki bedenim benden bağımsızlığını ilan ediyor.Garip garip davranıyor.Benden habersiz.Heyecanlanıyorum, titriyorum, utanıyorum ona bakmaya.Sana bakınca sarıyı seviyorum beyazı seviyorum, siyahı seviyorum ama gözünün siyahını ama saçlarının sarısını, gülüşünün beyazını en çokta. Seni ne kadar sevsemde yetmeyecek gibi geliyor.Seni iki kolumun uzunluğundan daha da çok seviyorum.Tabii bir o kadar da utanıyorum.Susarak sevmek benimkisi en içinden yaşıyorum seni, en kahverengisinden.Siyah beyaz yaşıyorum seni saf, sade, ferah bi o kadar da korkak.Gidersen benden diye korkuyorum.Çünkü ben senden gitmeyeceğimi biliyorum.Sen bana sabahsın, gecesin.Sabahım ve gecem gibi şükürsün bana.Hasılımsın, ekinimsin, yoldaşsın bana, hasretsin, vuslatsın, canımın içinin içisin.Bilmem sen gidersen ne olur, aynısı gibi dönmeye devam mı eder dünya, çocuklar yine mutlu olur mu, çiçek açar mı? ...mesela seviyor sevmiyor papatyası.Yoksa sen gittin diye sevmiyor yaprağı mı kalır emanet bana.Gün geç mi doğar.Sabahı uykuya mı dalar dünyanın. Bunca aşk niye, umut niye, kırmızı niye.Şimdi kuru bir gül yaprağısın kitapımın ilk cümlesinin.Tam da virgülün anlına koydum seni, onun kadar sonsuz ol diye.Ayrılığın ilk günlerdir.Akıl ve kalp destek çıkar birbirine.Unutmama hususunda,...başarırda! Şimdi ikimizde ortasından yırtılmış fotoğraflar gibiyiz.Şimdi ikimizde kırılan bir vazo gibiyiz, şimdi ikimizde günebakan çiceği gibiyiz ama güneşe küs olan.Kök salmışım yokluğuna.Eşelesen kökümden sökülürüm o denli.Şimdi yol var önümüzde.Koskocaman alabildiğine geniş.Ortasından bir nehir akıyor.Zıkkım kokulu bir mektup kağıdı sonra.Şimdi son durakta, köprüden önceki son çıkışta duruyorum.O kadar yersiz, bi o kadar yurtsuzum ki.Yere bakıyorum...Eğer yere ekmek parçaları bıraktıysam geri dönerim diye.Ama yok...Ya ben hiç bırakmadım arkamda ya da kalp kırıntısıydı onlar, pek bi aşina olduğum.Ayrılığın ilk günleridir.Aklın hevesi geçmiştir.Kalp didişir akılla hatırlatma maksadıyla.Akıl fazla takmaz kalbi ama yine de içten içe acır bir yanı.Ah bu elem, içimdeki mıh, kalbimdeki har, ah bu içimdeki beddualar...Ne biliyim,biri bana "Son gülüşün olsun" mu dedi anlamadım ki.Kendimden şüphe eder oldum.Ayrılığın ilk günleridir. Şimdi ikimizde 4 yapraklı yonca gibiyiz.Zor buluruz birbirimizi.Aklımız havadadır.Sendedir, bendedir.Belki bir gün kabak çiçeği gibi açarız ortasından.Ama yine ayrıyız.Yine birimiz ay birimiz güneş.Aynı anda görünmeyiz mi biz? Nedir bu ayrılık.Bitmedi elem.Geceyle yıldız gibiyiz.Ben senin gecen, sen benim saymak isteyip sonunda hep uykumun geldiği yıldızımsın.Hayır yani anlamadım ki !Besmelesiz sevdim diye mi doyamıyorum sana.Sen bu kadar yakınken bana, bu kadar içimken.Şimdi son yolcu bileti gibiyiz ikimizde.Son vapur gibi.Bi daha ki bilmem ne zaman gelir.Şimdi etle tırnak gibiyiz seninle.Sen etsin ben tırnak senin için. Ben uzadığında mütemadiyen kesilen sonra da hiç önemsenmeyenim.Bu kadarmış ömrüm. E kolay mı başlamamın yükü.Ben seni meğer ta eskiden beridir seviyormuşum gibi.Develer tellal değil iken.Daha önceden tanıyormuşum gibi. Dünyaya gelmeden önce belliydi sanki .Allaha söz vermişim gibi seni sevmeyi.Şimdi ikimizde ceza gibiyiz.Hemde bi ömürlük çekilecek. Müebbetlik suç işlemiş gibi sanki.Olsun ömürlük sevdiğim gibi ömürlük çilem de olursun.Sen benim canımsın, canıma can katansın.Allahtan sonra bana can bağışlayansın.Senden gelen her şeye varım ben. Ben seninle mutluluğa da varım mutsuzluğa da.Ölüme de varım sonsuzluğa da.Şimdi bir çan sesi gelir uzaklardan, sesi biraz hoyratça biraz da tatlı.En derinden hissediyorum sesini.Bir umuttur şimdi bu çan sesleri.Yeni bir başlangıçtır ya da bir son.Ya umuttur bana ya da umutsuzluk... biz hep ne derdik umutsuzluk gaflettir.İnsanın başına ne gelirse umutsuzluktan gelir.Umutsuzluk öyle bir şeydir ki insan ne kötü karar alırsa, ne kötü söz söylerse bu anında söyler. Çünkü umutsuz bir insan elinde hiçbir şeyi olmayandır.Yaklaşıyordu galiba sesler.Garipti... o çan seslerini içimde suluyormuşum gibi büyüyordu. Yaklaşıyordu...Şimdi tam hissediyordum ama garipti ne çan vardı ortada ne de ses.Kesildi bir anda.Kulağım çınlıyormuş meğer.En sol yanımdan.Kalbime inmiş sesler.Sağ kulağımdan kalbimin safına.Bu benim çan diye nitelendirdiğim kulak çınlaması umuttu benim için.Sağ kulaksa hemde...Neler geçiriyordum içimden...Belki de beni anmıştır diye.İşte küçücük bir olayı bile böyle neticelendiririm ben.Galiba bu huyum onu sevdikten sonra kök saldı içimde. Giderek büyümüşte bedenimi kaplamış meğer.Özlüyorum onu.Resimler siyah beyaza döndü.Tek renk oldu her şey...Kalbimin mürekkebi bitmek üzere. Daha fazla kıramayacağım onu.Başka bir nar-ı mürekkep gününde yine yazarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar-ı Mürekkep Günü
No FicciónSaklı bir sevdaya yazılan sonsuz mektup. Siz de bu günlükte saklı sevdanızı bulabilirsiniz. (Kitap Sadece 1 Bölümlüktür.) Beni İnstagram Sayfam @bisozle 'den de takip edebilirsiniz. Keyifli Okumalar.