"Geçen Yukhei seninle konuşmuş ama durumu pek izah edememiş sanırsam. Utanmış da olabilir. Neyse. Kuzenine abayı yaktığını düşünüyoruz ben ve arkadaşlarım. Duruma el atmaya ne dersin?"
Bir nefeste konuşup cümlelerin berbatlığına içinden öğürdü Taeyong. Aynı zamanda aptalca bir gülümseme vardı dudaklarında. Çocuklar kibar olmasını ve başkanı endişelendirmemesini tembihlemişlerdi. Çabalıyordu çünkü genelde pisliğin tekiydi. Jaehyun da bunu bildiğinden —öğrencilerin geneli hakkında bilgi sahibiydi— ona ciddiyetle bakmaya devam ediyordu. En son dayanamadı ve "Özüne döner misin lütfen Taeyong?" dedi. Kaşlarını havaya kaldırmıştı beklentiyle.
İç çekip suratını her zamanki ifadesiz haline getirdi Taeyong. "Bak, yardımına ihtiyacımız var. Saçmalayan bir Yukhei artık görmek istediklerimin arasında değil."
Jaehyun gülümsüyordu. "Vizelerden sonra tekrar gelecek. Sanırım onları görüştürebiliriz."
Taeyong bu sefer ciddi ciddi sırıttı. "Hah, sonunda!"
"Ama bilmen gereken bir şey var," Ortam birden buz gibi olduğundan oturduğu yerde kıpırdanıp masada ona doğru eğildi. Sanki çok gizli bir sır paylaşılacaktı. Fakat Jaehyun omuz silkip "Jungwoo'nun şu an bir ilişkisi var." dedi. İlgiyle Taeyong'a bakıyordu.
"Ee?" Peki, bu kesinlikle beklediği tepki değildi.
"O gün Yukhei sadece takılmak istiyor sanmıştım. Jungwoo da yeni insanlarla tanışmayı sever. İyi anlaşırlar falan demiştim. Ama sen diyorsun ki abayı yakmış. Ciddi ve romantik bir ilişki mümkün değil demek istiyorum."
Taeyong derin bir nefes aldı. "Biz onları yan yana getireledim de, gerisi kendilerine kalmış."
Sessiz bir anlaşmayla önce Jaehyun sonra Taeyong kalktı masadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLEMME
Short StoryKafam iyi değildi ve bana nasıl baktığını görmüştüm. Çünkü ben de ona öyle bakmıştım.