Jungwoo hala gülüyordu. Yukhei onun gözlerinin yaşardığını fark etti. Filmden çok ona gülmüştü fakat bu önemsiz bir ayrıntı zaten.
"Kaslarım ağrıyor gülmekten..." Atkısını boynuna doluyorken söylendi. Sonra "Bana geçelim." deyiverdi. Şimdi beklentiyle Yukhei'ye bakıyordu. Onun bocaladığını fark etti. Ve kararsız bakışlarını. "Tabii işin yoksa." diye ekledi hemencecik.
Yukhei sırıtmak için zorladı kendini. "Pizza sipariş edeceksek olabilir." Jungwoo rahatça bir nefes verdi ve gülerek otobüs durağına yürüdüler.
Hava kararmıştı ve çocuklardan hiçbiri ona ulaşmaya çalışmamıştı. Bu duruma biraz bozuktu ama Jungwoo'yla harika vakit geçirdiğinden takılmamaya çalışıyordu.
Ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalışıyorken "Kar bitti ama soğuğu yakamızı bırakmıyor." diye yakındı Yukhei. Diğerinin bakışları yumuşamıştı; gülüşü de. "Sıcağın aksine daha ait hissettiriyor ama." diye mırıldandı. Yukhei ona omuz silkti. "O dediğini hiçbir zaman hissetmedim sanırım." Şimdi duygusal konulara girmek gibi olmasın ama çocuk doğruyu söylüyordu. Her şeyi temelde size aileniz öğretirdi; hisleri bile. Yukhei hepsinden mahrum kalmıştı.
Daha sonra eve gidene kadar konuşmadılar. Jungwoo'nun bakışlarını ara ara üzerinde hissediyor ve bu birazcık gerilmesine sebep oluyordu fakat anlam da veremiyordu. Onlar sıkı fıkı dost olma yolunda olan iki kişiydiler. Ee, yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLEMME
Short StoryKafam iyi değildi ve bana nasıl baktığını görmüştüm. Çünkü ben de ona öyle bakmıştım.