Hello, yorum ve oylarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar dilerim 🥰
Ertesi sabah Sude'yle okulun bahçesinden girdiğimde kendimi çok daha iyi hissediyordum. Önceki sabah kötü geçse de sonrasında arkadaşlarımla çok eğlenmiş ve güzel bir akşam geçirmiştim. Kendimi yenilenmiş ve tazelenmiş hissediyordum.
A bloktan içeri girince Sude kendi sınıfına doğru ilerlerken, ben de kendi sınıfımın olduğu C blok koridoruna yöneldim. Yurdun servisi yine erken geldiğinden okulda sadece birkaç kişi vardı. Havalar henüz çok soğuk olmadığından, çoğunluk havanın tadını çıkartıyordu. Koridor tamamen boştu. En azından Yiğit köşeyi dönüp karşıma çıkana kadar.
Sessizce inledim. Günüm kötüye gitmeye başlamıştı bile... Onu görmezden gelerek yürüyüp yanından geçecektim ki önümü kesip "Alaz adını biliyor!" dedi. Yiğit'in, hatta Alaz'ın keyfimi bozmasına izin vermemek için umursamazca omuz silktim.
Yiğit hesap sorarcasına "Ama ben bilmiyorum!" deyince güldüm. Ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verirken "Vah vah ne yazık!" dedim.
Yiğit kolunu duvara yaslayıp önümü iyice kapatırken "Ama bu haksızlık!" diye söylendi. Yüzünü buruşturmuştu ve elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi tadı kaçmıştı. Onun bu tavrı ben, eğlendiriyordu. Durumu lehime çevirmeye karar verdim.
Omzumdaki çantayı düzeltim ve flörtöz bir tavırla "Alaz sana adımı söylemedi mi?" diyerek ona sataştım. Eğer Alaz ile arkadaşsa adımı ona sorabilirdi sonuçta. En azından ben olsam öyle yapardım.
"Söylemedi tabii ki!"
Sesini kalınlaştırarak Alaz'ı taklit etti.
"Git kendin bul Yiğit, öyle artist artist 'Seni bulacağım!' demekle olmuyor bu işler!"
Gözümün önünde Alaz'ın memnuniyetsiz suratı belirirken, sesi zihnimde yankılandı. Çok iyi bir taklit olmasa da beni gülümsetmeye yetmişti.
Yiğit yamuk bir sırıtışla "Bak işte seni güldürdüm!" dedi. Konuşurken yavaş yavaş bana yaklaştığının farkında olmama rağmen, bu asılışını görmezden gelerek konuştum.
"Umarım radyo televizyon ya da sahne sanatları gibi bir bölüm okumuyorsundur, çünkü oyunculuğun berbat!"
Bu sözlerim onu hiç de etkilememişti. Aslında kızlar tarafından terslenen biri olmadığına emindim, sözlerimin onun gururunu incitmesini beklerdim.
Yiğit omuz silkerek konuştu. "Merak ettiğim şey şu; Adını Alaz'a söylüyorsun ama bana söylemiyorsun. Neden?"
Ses tonundan konuyu gerçekten merak ettiği belliydi. Gülerek başımı iki yana salladım. Yiğit benden cevap alamayınca devam etti.
"Sana bir tavsiye; ben ondan daha güvenilir biriyimdir!"
Bunu ondan duymama gerek yoktu çünkü zor yoldan da olsa bu teoriyi daha evvel teyit etmiştim. Hem de acı bir biçimde. Gülümseyerek tek omzumu onun gibi duvara dayadım.
"Benim kimseye güvendiğim falan yok. Hele kendini beğenmiş erkeklere verecek hiç güvenim yok."
Boyu benden biraz uzundu, parmak uçlarım üzerinde biraz yükselip boylarımızı eşitledikten sonra "Ama eğer merak ettiysen söyleyeyim, ona adımı ben söylemedim. Görünüşe göre o beni bulmak konusunda senden daha iyi!" dedim sınıfta kendimi tanıtırken adımı öğrendiği kısmını es geçerek.
Yiğit şaşkın gözlerle bana bakarken tek elimi kaldırdım ve uzun parmaklarımı hafifçe sallayarak ona veda ettim. Yiğit'i koridorda bir başına bırakıp ilerlerken yüzümde keyifli bir gülümseme vardı. Yanılmıştım keyifli bir gün olacağa benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sert
Teen FictionÜniversiteye başlayıp, bambaşka bir şehre gelen Beril, ailesi ve arkadaşlarından uzakta, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Yabancısı olduğu bu şehirde karşısına çıkan Alaz, Beril'in tüm sınırlarını zorlamaya kararlıdır. Bir taraftan Alaz'ın...