Selamlar, umarım beğenirsiniz!
Keyifli okumalar.
Dejavu, yaşanılan bir olayın daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yerin daha önceden görmüş olma duygusudur. Benim şu an yaşadığım şey tam olarak bu değildi. Burayı daha önce hiç görmemiştim ya da yanımdakileri. Bir hafta öncesine kadar Alaz'ı hiç görmediğime emindim. Eğer görseydim de kesinlikle unutmazdım.
Yani bu yaşadıklarım Dejavu değildi. O zaman neden şu an yaşananları daha önce yaşamış gibi hissediyordum? Farklı bir yer, farklı insanlar ama aynı diyaloglar. Bu işin sonunun nasıl biteceğini biliyordum. Yolun sonunda uçurum olduğunu bile bile yürürken aklımda olan tek bir şey vardı.
Ya bu sefer o uçurumdan düşmezsem?
İşte bu düşünce ilerlememin tek sebebiydi. Hiç bilmediğim bir şehirde, yabancısı olduğum okulun bahçesinde bir bankta otururken aklımdaki tam olarak buydu.
Şebnem ise keyiflenmişti. Hızla ayaklandı ve "Hadi gel! Bunları yolda konuşuruz," diyerek beni çekiştirdi. Aklımdaki tüm düşünceleri de beraberimde götürmek üzere kalktım ve kalın ceketim yüzünden sürekli omuzumdan düşen çantamı düzelttim. Şebnem'i otoparka kadar takip ettim. Ben okula servisle geldiğim için bahçenin bu kısmına ilk defa geçiyordum.
Şebnem kırmızı bir Mini Cooper'ın önünde durdu. Tam onluk bir arabaydı. Ben araba kullanmaya cesaret etsem muhtemelen ilk kriterim trafikte dikkat çekmeyecek ama kazalara karşı beni güvende tutacak bir araba olurdu. Ama benim araç kullanma korkumu yenme gibi bir ihtimalim olmadığından sonsuza dek annemin siyah arabasının yan koltuğunda huzurla yolun keyfini çıkartacaktım. Şebnem anahtarını ararken daldığım bu düşünce annemi ne kadar özlediğimi fark etmeme neden olmuştu.
"Ah, işte burada!"
İnsanlara zor güvenen biri olmanın yanı sıra şoförlüklerine çok daha az güvenirdim. Buna rağmen arabasına bindim. Şebnem arabayı otoparktan çıkarırken sessizliği bozarak "Bir daha sakın yapma," dedim.
Hafifçe başını salladı ve "Aslında tam olarak neye kızdığını açıklarsan işim daha kolay olur," dedi. Derin bir nefes aldım. İnsanlara kendimi açıklamayı pek sevmezdim aslında. Bu yüzden çok fazla arkadaşım yoktu ve sahip olduklarımın hepsi de beni uzun yıllardır tanıdıkları için hiç öyle bir problemim olmuyordu.
"Kızdığım nokta şu; bana sormadan benim adıma kara verdin. Bundan hoşlanmam. Emrivakiden ve birinin bana bir şeyler yapmamı söylemesinden de hiç hoşlanmam. Ya da birinin bir şeyler için bana şart koşmasından. Bunlar beni deli eden şeyler!"
Sinirimin yeniden şahlanmıştı. Şebnem güldü ve "Vay be seni de sinir eden ne çok şey varmış!" dedi. Başımı çevirip ona dik dik baktım.
"Şaka yaptım! Bakma öyle."
Cevap olarak sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdikten sonra sakinleşmek için anneme mesaj atmaya karar verdim.
"Patronluk taslanmasından hoşlanmıyorsun, anlaşıldı,"
Onayladığına dair bir ses çıkarttım. Anneme dışarı çıktığıma dair bir mesaj gönderip, arkama yaslandım. Evdeyken anneme nereye gittiğimi, ne yaptığımı hesap vermezdim. Eğer beni arayıp ne yaptığımı sorarsa söylerdim ama onun dışında ona haber verme, izin alma gibi bir huyum yoktu. Ta ki buraya gelene kadar. Her yaptığımı, her dışarı çıkışımı anneme haber vermek zorundaymışım gibi hissediyordum. Belki de sadece onunla konuşmak için bahane üretiyordum, bilemiyorum.
Sosyalleşip arkadaş edinmemin onu mutlu edeceğini biliyordum. Kendimi yurda kapatırsam, buraya alışamayacağımı, dışarı çıkıp arkadaş edinmem gerektiğini söyleyip duruyordu. Dışarı çıkmak için bir fırsat bulmuştum ve çıkmıştım işte!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sert
Teen FictionÜniversiteye başlayıp, bambaşka bir şehre gelen Beril, ailesi ve arkadaşlarından uzakta, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Yabancısı olduğu bu şehirde karşısına çıkan Alaz, Beril'in tüm sınırlarını zorlamaya kararlıdır. Bir taraftan Alaz'ın...