2.BÖLÜM- SEVGİ'NİN HAYATI

3K 389 110
                                    

SEVGİ

3 AY SONRA

Uykumdan terler içinde uyandım. Umut aylar sonra ilk kez rüyama gelmişti. Ama gülmüyordu. Sinirliydi, öfkeliydi. Onu hiç böyle görmemiştim. O hep gülerdi. -Ben güldükçe...

“Kalk artık,” diye bağırıyordu bana. “Geleceğim zaman beni böyle mi karşılayacaksın?” diyordu. “Benim kanatlarım kırık, benim sana ihtiyacım olacak, yaralarım olacak, böyle mi saracaksın beni?”

Gözlerimi yumdum, “Neydi şimdi bu?” ağladım, ağlamalarım çığlıklara dönüşünce, kız kardeşim sesime koştu.
“Abla, abla iyi misin?” dedi ve içeri seslendi, “Anne koş! Ablam uyandı.”
‘İyi misin?’ bu sözü çok duysam da cevabım hep sessizlikti. İyi miydim? Nasıl iyi olabilirdim ki? Sarı saçlarımla yüzüm aynı renk olmuştu sanırım? Kahverengi gözlerimdeki ışık sönmüş, hüznümün adresi olmuştu. Nasıl görünüyordum, aslında bilmiyordum da.

Annemin sesi geldi kulağıma, “Çok şükür sana Allah’ım. Sevgi kızım uyandın mı?” şaşkın sorusuna anlamayarak baktım sadece. Ne zamandır uyuyordum?
“Rüyamda onu gördüm. Ondan uyanmak istemedim.”
Annem bana sarıldı, kız kardeşim de.
“İki gündür uyuyorsun. Üç aydır odadan dışarı çıkmıyorsun. Toparlan artık. Ayağa kalk.”

‘Ayağa kalk!’ Umut da bunu bana demişti rüyamda.
“Kızım bak Umut da böyle olmanı istemezdi. O seni mutlu görmek isterdi.”
Gözlerimi kapattım. Karşımda onun gülen yüzü vardı. Elini bana uzattı. Ben de gülümsedim ve o ele uzanıp, kalktım.

Düşecek gibi olduğumda gözlerimi açtım. Annemle Sevda beni odadan çıkardılar.
Ilık bir duş aldım, her damla tenime değdikçe rahatladım. Banyodan çıktığımda annemle kardeşim beni kapıda tedirginlikle bekliyorlardı.
Aylar sonra onlara istediklerini verdim. Gülümsedim ve “İyiyim,” diye mırıldandım. Kahvaltımı da yaptıktan sonra hazırlandım.

“Nereye?” diye telaşla sordu annem.
“Tamamlamam gereken bir emanetim var anne,” dedim ve evden çıktım.
Yolda Uğur abiyi aradım. Hemen açtı.
“Sevgi?” dedi şaşkınlık ve sevinçle, “Abim sen misin?”
“Merhaba Uğur abi, evet benim.”
“Nasılsın?”

Duraksadım, ama “İyiyim,” kelimesi ağzımdan çıktığında huzurluydum. Çünkü Umut böyle olmamı isterdi. “Bugün çok iyiyim. Ben yuvaya gidiyorum. Haftaya orayı açıyoruz. Arzu ablayı da alıp, gelir misiniz benimle?”
“Tamam. Hemen geliyoruz. Bekle bizi.”

Telefonu kapattım ve dakikalar sonra yuvanın önündeydim. Uzun uzun baktım. Demir kapısına ellerimi dayadım ve tüm gücümle iterek açtım.
Uğur abi ile Arzu abla da yanıma geldi. Biri sağımda biri solumda duruyordu.
“Tabelacıyı ara abi. Buranın adı ‘UMUT EVİ’ olacak. Herkese umut, herkese sevgi verecek.”

Uğur abi elini omzuma koydu. “Umut seninle gurur duyardı.”
“Duyuyor. Biliyorum.”

***

İşte açılmıştı, ‘UMUT EVİ’ umudu biten tüm çocukların yeni yuvası, yeni umudu olmuştu. Herkes buradaydı. Balkondan kalabalığı izliyordum. Gözlerimi kapadım ve başımı gökyüzüne kaldırdım, “Biliyorum, sende buradasın,” diye mırıldandım.

Bir rüzgar esip, saçlarımı savurduğunda tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. O’ydu... Dakikalarca gözüm kapalı o rüzgar kendimi kaptırdım.
Omzumdaki ele başımı çevirdim. Annesi yanıma gelmişti.

“Tebrik ederim kızım seni. Umut’um seninle gurur duyuyordur,” dedi gözyaşlarını silerek.
“Biliyorum anne, biliyorum. Onun için açtım. O istediği için.”
“Evet, öyle olsun isterdi. Senin de hayatına devam etmeni isterdi Sevgi.”
Yanımda duran sevdiğim adamın annesine baktım. Benim ikinci annemdi. Ne demek istediğini anladım ve ona gülümsedim.

“Benim hayatım artık burası anne. Buradaki küçük yürekler... Sevgimi ancak onlarla paylaşabilirim. Benim başkasına verecek başka türlü sevgim yok. O Umut’la beraber sonsuzluğa gitti. Ona verdim ben ve bir gün olsun pişman değilim. Sevgim, aşkım onun yanında, güvende.”

Annesi bana sıkı sıkı sarıldı, “Kendine bunu yapma kızım. Bunun için kimsenin seni suçlamaya hakkı yok.”
“Ben birilerinin suçlamasının derdinde değilim annem. Ama benim kalbim de, hayatım da bir tek kişiye aitti, başka kimseye ait olamaz.”
Bana nişanda taktığı yüzüğü sol parmağımdaydı ve hayatımın sonuna kadar orada kalacaktı.

***

Dokuz ayı doldurmuştuk. Çocuklar benim arkadaşım, can yoldaşım olmuşlardı.
Yine her sabah ki gibi çocuklar uyanmadan mezarlığa gittim, bugün onu kaybedeli tam bir yıl olmuştu. Mezarının başına oturup uzun uzun baktım ve Umut’a ‘Günaydın’ deyip çocuklarla bir önceki gün yaşadığım maceralarımı anlattım. Onunla konuştum, onunla dertleştim.

Mezarlıktan dönüp, yürümeye başladım. Köşeyi dönünce bir bebek ağlaması duydum. O tarafa doğru koştum. Hava buz gibiydi. Kundaktaki bebeği bizim yuvanın yakınına bırakmışlardı. Kucağıma aldım. İki aylıktı en fazla. Kim buraya bırakmıştı ki?

Üzerimdeki montu çıkarıp, onu sardım. Soğuktan yanakları kızarmıştı. Onu daha fazla sararak, içeri geçirdim.
Kendime yukarıda oda yapmıştım. Çocuklarla burada kalıyordum. Koşar adım çıktım merdivenleri. Kapıyı açarak içeri girdim. Onu yatağıma bıraktığımda ilk kez gözlerine baktım ve donup kaldım. Onun gözleriyle aynı renkti. Masmavi...

Yanına oturdum ve parmağımı onun avuçlarına götürdüm. Hemen tuttu parmağımı, gözlerindeki pırıltılar beni şaşkına uğrattı.
“Hoşgeldin Umut,” diye mırıldandığımda, hoş bir kaç ses çıkardı. “Sevdin mi sen de bu ismi? Gerçi kız mısın erkek misin bilmiyorum, ama Umut ismi sana çok yakıştı.”

Kapıdaki kıpırtıları duyduğumda, başımı kaldırdım. Arzu ile göz göze geldim.
“Bu kim Sevgi?” dedi şaşkınlıkla.
“Bilmiyorum Arzu. Hemen mama yapalım. Ne zamandır aç bilmiyoruz.”
Arzu hemen aşağı indi. Bende diğer çocukların dolaplarından bir bez ve temiz kıyafetler aldım. Altını değiştirirken erkek olduğunu gördüm ve güldüm. “Doğru tahmin ha,” o an günlerden, aylardan sonra ilk kez içten gülümsediğimi fark ettim.

Sonra üstündeki kıyafeti çıkardığımda, ufak bir kağıdın boynuna asıldığını fark ettim. Hemen açtım.
“Emanetime iyi bak.”
Derin bir nefes alarak, tekrar tekrar okudum.
“O mu gönderdi seni bana?” gözümden yaşlar aktı.

Evet, Umut geri dönmüştü. Yalnızlığıma ilaç, tutunacak dal olmuştu. Yapılan aramalara rağmen hiçbir ize rastlanmadı. Ne annesine ne babasına ne de her hangi bir kişiye ulaşamamıştık ve Umut bizde kalmıştı. Uğur abinin uğraşları ile ona soyadımı vermiştim. Benim umudum, benim bebeğimdi o. Onu uyutuyor, yediriyor, oynatıyordum ve tekrardan gülümsüyordum.
Onun için...

Bir yerlerden beni gördüğünü biliyordum ve bu bebeği o bana göndermişti. Yeniden sevmem, yeniden hayata tutunmam için. Büyüdükçe ona Umut’u anlatıyordum, hep de anlatacaktım. Yıllar çabuk geçiyordu ve bugün onun ölümünün altıncı, Umut’un da beşinci yaş günüydü.

“Anne, babama gidecek miyiz bugün?”
“Gideceğiz, eminim doğum gününü kutlamak isteyecektir.”
Elini tuttum ve o yolda yine Umut’un anılarını, yaramazlıklarını anlatarak, gülüşerek birlikte yürüdük.

Unutmayın, içinizdeki sevgi var olduğu sürece umudunuzun ışığı asla sönmez.

🎉 BİR ÖLÜNÜN GÖZYAŞLARI - UMUT VE SEVGİ (KISA HİKAYE) hikayesini okumayı bitirdin 🎉
BİR ÖLÜNÜN GÖZYAŞLARI - UMUT VE SEVGİ (KISA HİKAYE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin