Medya :Liz
Bölüm Tema Şarkısı: Love Of My LifeUyandığı anda bir hışım ile tuvalete gitmekten nefret ediyordu genç kız. Zaten neden bu bebeği aldırmadığını da bilmiyordu. Zaten 2 aylık bir yumurcak ile uğraşırken birden nerden çıkmıştı. Neyse ki Hella bir kaç günlüğüne Emily'ye bakmakta ısrar etmişti. Normalde de bunu çok yaparlardı. Kim müsaitse bebekler ona giderdi. Gerçi o bunları düşünürken kusması durmuştu ve kocasını öpüp kahvaltı masasına oturup sokağı izlemeye başlamıştı bile.
Bu artık onun için bir ritüel gibi bir şeydi. Sokaktan geçen insanları ve muggleların hayatı çok değişikti ama bunu asla sesli söyleyemezdi. Ölüm Yiyenler muggleları ilgi çekici bulamazdı yalnızca öldürebilirdi. Derin bir iç çekti ve karşısında duran kumral oğlana bir öpücük verip onun ortadan kaybolmasını izledi.
Aradan biraz zaman geçmişti ve genç kadın bu süreyi değerlendirmek için biraz kitap okuyup yemek tarifi denemişti. Evet tatlı yapmakta üstüne yoktu fakat ne zaman normal bir yemek hazırlasa ya yanık oluyordu ya da kocasının yapmacık ifadesinden kötü olduğu anlaşılıyordu. Yine başarısız bir yemek denemesinden sonra ortalığı toplarken içeri ani bir şekilde bir patronus görünce elindekileri yere düşürmüştü. Ama asıl korktuğu patronus değil onun şekliydi. Mutfakta kocaman bir karadul örümceği duruyordu. Kızıl kız derin bir çekti ve konuştu " Ne var Bellatrix?"
Ama çıkan ses Bellatrix'in değil Rodolphus'undu " Liz neredesin? Hepimiz seni bekliyoruz. ÇABUK OL". Elbette nasıl unutmuştu. Göreve gitmesi gerekiyordu. Lord iki gün önce Bella, Rod, Rab ve ona bir görev vermişti. Çabucak hazırlanmaya gitti. Güzel Liz unuttuğu için kendine kızıyordu. Bellatrix kesin ona çok kızacaktı. Zaten geçen gün Lord ile aralarında ufak bir tartışma geçmişti ve Lucius'u bile susturacak kadar gergin ve stresliydi. Üzerine bir pantolon ve siyah bir gömlek geçirip saçını topladıktan sonra görev için gereken numarasız kemik çerçeveli gözlüklerini takıp ortadan kayboldu.
Koruyucu büyüler yüzünden malikanenin dışına cisimlenmişti ve koşması gerekecekti. Karanlık malikanede normalde yavaş yavaş yürümeyi ve etrafa bakmayı severdi fakat bu gün öyle bir vakti yoktu. Odaya ulaştığında nefes nefesiydi. Bir anda bütün gözler ona çevrilmişti. Kız bir şey demeden içeri girdi ve kafası ile özür dilerim işareti yapıp Rab'ın yanına oturdu. Oturduğu anda çocuk kızgın ama neşeli bir ton ile onun kulağına fısıldadı " Sana kaç kere koşma dedik bak mükemmel yeğenimi öldürecen". Ama kız sadece göz devirmekle ve kimsenin duyamayacağı şekilde onu sesini kalınlaştırarak taklit etmekle yetindi. En sonunda daha fazla dayanamayan koyu bukleli kız sesini yükselterek konuştu "Pardon Elizabeth sanırım sohbetini bölüyorum fakat halletmemiz gereken bir görev olduğunu hatırlatırım". Genelde ona çok fazla olmasa da karşı gelen Rod bile bu sefer ona katılmıştı. Sonuçta görev adamıydı.
İKİ SAAT SONRA
Genç kız oturduğu yerden çayını içerken nasıl yaptığını anlayamadığı bir şekilde genç ve kafasında bakanlıkta takılan türden şapkası olan adamı asilce baştan çıkaran Bellatrix'i izliyordu. Kıvırcık kız ve Rodolphus çok özlü iksir içmek zorunda kalmışlardı çünkü bakanlık onları yakalamakta ısrarcıydı çünkü ikisinin lordlarına en sağdık olan Ölüm Yiyenler olduğunu biliyorlardı. Rod geçen hafta öldürdüğü Rus bir muggle kökenlinin görüntüsüne bürünmüştü. Saçları sarıydı ve üzerinde kahverengi bir takım elbise vardı. Bellatrix ise Latin kökenli bir kadın görüntüsünü tercih etmişti. Kadının yüzü güzel olsa da adamı baştan çıkaran iki şey vardı. Bella normalde çok dikkat çekmeyi sevmezdi ama görev.
Biraz daha bekledikten sonra kız diğerine işareti verdi. Bellatrix adamı kravatından çekerek masadan kaldırdı ve zaten sarhoş olan adamı ayağa kaldırıp arka taraftaki depoya götürmüştü. Üçü oturdukları yerden kalkıp farklı yollardan deponun kapısına ulaşıp kadının kapıyı açmasını bekledi. O sırada kendi kendine şarkı mırıldanan Rab bir anda bağırdı '' ABİŞ SAÇIN NORMALE DÖNÜYOR''. Hepsi bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Aksiyon zamanı.
Sonunda geri dönmüşlerdi. Kızın karnına saplanan ağrı hafif canını yaksa da oturunca geçmişti zaten. Görevi başarı ile tamamlamışlardı. Adam ölmüştü ayrıca Rod gereken bilgilerin ve evrakların yerini öğrenmeyi başarmıştı. İlk başta zorluk çıkartıp, Rab'a bir iki sağlam yumruk atıp Bella'ya lanet göndermeye çalışsa da işleri çok uzun sürmemişti ve gerekenler kolaylıkla halledilmişti. Şimdi Rab karnına buz koyuyor Bella'da kızıl kızın sürmesi gereken merhemi kız sürmeyi reddettiği için adamın gözüne sürmeye çalışıyordu. Kız neden sürmeyi reddettiğini bilmiyordu. Sanırım sadece hormonlar diyordu kendi kendine. O sırada Lord Voldemort yavaşça içeri girip kendine bir bardak viski doldurdu.
Yavaşça şöminenin başındaki koltuğuna geçen adam konuşmaya başladı " Evet Rodolphus anlat". Rod kafasını sallayıp olanları anlatmaya başladığında kapıdan elinde bir kaç dosya ve kitap ile Severus Snape girdi. Konuşmayı böldüğünü anladığında özür dileyip kenardaki masalardan birine oturup okumaya başladı. Kız bu hareketini hiç anormal bulmamıştı. Severus Snape hayatı boyunca hiç değişmeyen insanlardan biriydi. Onu tanıdığı birinci sınıftan beri tavrı hiç değişmemişti. Hep aynı inek, sessiz, zeki ve anormal çocuk olmuştu. Aman ona neydi ki zaten. Çocuğa karşı nedensiz bir antipati besliyordu. Aslında bu düşüncelere devam edebilirdi fakat Lordun sesi bu düşünceleri bastırma konusunda ustaydı.
" Evet Elizabeth sana soruyorum neden bütün olay boyunca hiç bir şey yapmadın. Size hepinizin görevini çok net bir şekilde açıkladığımı hatırlıyorum. Senin görevin adamın çantasını bir lanetli çanta ile değiştirmek değil miydi? Öyleydi. Peki bana söyle bakalım senin bu görevini neden Rabastan yapıyor?"
Kız ne diyeceğini bilemiyordu. Adam haklıydı. Bu onun tek göreviydi ve bunu bile başaramamıştı. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. Ama bir şey demesine fırsat kalmadan Evan Rosier içeri bağırarak girmiş ve dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Evan Rosier garip ve soğuk bir adamdı. Kimse hiç bir zaman aklından geçenleri tam anlamı ile anlayamamıştı. Lucius onun kocasıydı ve çoğu kişi onun bile ondan korktuğunu söylerdi. Liz aslında bu korkunç psikopatın ondan nefret ettiğine yemin edebilirdi. Emily'ye hamileyken ona tehdit mektupları yollamıştı ve şimdi ikinci çocuğuna hamileyken bunun değişeceğini pek sanmıyordu.
'' HEPİNİZ YARIN O DEĞERLİ YOLDAŞLIK ARKADAŞLARINIZ İLE BİRLİKTE ROD'UN BARINA GELECEKSİNİZ YOKSA YEMİN EDİYORUM HEPİNİZİN KAFASINI KOPARIR KAYLA'YA İŞKENCE DENEMESİ İÇİN VERİRİM. Gerçi siz o kadar bile yapmazsınız ama neyse''. Bu söyledikleri diğerleri için aslında çok sıradan laflardı ama o odada başka biri daha vardı. Böyle bir saygısızlığa dayanamayacak olan lordları sinirli adam iki kelime söyleyip dışarı çıkardı. '' Rosier, dışarı.''
Sonunda evde olmanın rahatlığı genç kadını mutlu ediyordu. Bu evi seviyordu ve burada olmak ona hayatı boyunca sayılı kadar hissettiği güven duygusunu veriyordu. Saate baktı neredeyse on iki olmuştu. Kocasının gelmeyeceğini biliyordu. Bu akşam gelememe ihtimalinin yüksek olduğunu söylediğini hatırlıyordu. Bakışlarını karnına çevirdi. İlk hamile kaldığını öğrendiğinde çok mutsuz ve stresliydi. Ama şimdi o küçüğe alışmaya başlamıştı. İçinden bir his onun hayatının huzurlu ve mutlu geçeceğini söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Çapulcular Dönemi /A ''AMK-I MEMNU OOC RP'' STORY
FanficBu hikaye bilmeyenler için saçma gelebilir fakat bunu yazmamın asıl sebebi beni her koşulda dinleyen ve yardım eden, bana ikinci bir aile gibi olan arkadaşlarım ile eğlenmemiz için. O yüzden yazım ve imla hatalarına takılmayın.