Parti gecesi herkes gittikten sonra Merve, bahçede Kerim'in evini tam olarak görebileceği bir koltuğa geçip Kerim'in partide getirdiği şarabı içerken olanları düşünüyordu; Kerim onun hayatının aşkı ve en büyük pişmanlığının vücut bulmuş haliydi. İntikam almak için mi yoksa onu unutamadığı için mi gelmişti?
Ona eskisi kadar kolay güvenebilir miydi? Merve bunları düşünürken dalmış ve baya alkol almıştı. Yorgunluğun ve alkolün etkisiyle uyuya kaldı. O sırada Kerim partide olanlar hakkında konuşmak için Merve'ye doğru geliyordu. Kapıda Rashel'le karşılaştı, Rashel o gün izinli olduğu için evine gidiyordu. Kerim Merve'nin, geleceğinden haberi olduğunu söyledi. Evin içinde biraz Merve'ye bakınıp bahçede olabileceği geldi aklına. Bahçede koltuk yüzünden onu göremeyip tam gitmek üzereyken bir ses duyup geri döndü.
"Kerim..."
Kerim gelip baktığında Merve'nin sayıkladığını anladı. Uyurken o kadar güzeldi ki.
-Ah be Scarlett keşke uyanıkken de bu kadar masum olsan.
Yanına oturup biraz uyuyuşunu seyretti. Sonra üşüyor olabileceğini düşündü battaniye aramaya başladı. Yatak odasında olabileceğini düşündü. Uzun zamandır Serhan'ın eve uğramadığını bildiği için çok etkilemedi onu bu oda. Yatağın üzerinde duran bordo battaniyeyi alıp tam odadan çıkacakken yatağın kenarında bir şey gözüne çarptı. Yaklaşıp ne olduğunu gördüğündeyse mutluluktan gözleri doldu. Bir elinde Merve'nin onu terk ettiği günki gri hırkası, bir elindeyse kopmuş bir kaç günlük sayfası...
Tam okuyacaktı ki Merve'nin dışarıda üşüyor olabileceği geldi aklına. Sayfaları cebine koydu. Sevinçten ağlamak üzereydi. Merve'nin onu unutmayışının canlı ispatını elinde tutuyordu. O hırkayı 18 yıl saklayışını, belki de bazı geceler hırkaya, onun kokusuna sarılıp uyumuş olabileceğini düşünüyor ve özleminin karşılıksız olmadığını anlıyordu o kumaş parçasından. Düşünceli bi şekilde aşağı indi Merve'nin üzerini örttü. Yanına oturdu.
Dışarıda olan elini tuttu Merve'nin.
"Sen benim eş ruhumsun unutmuş olsan hissederdim, unutmuş olsan yanımda durmazdı her sabah hayalin. Unutmamışsın sevgilim... Unutamamışsın" kalkıp gitti. Merve'nin o sırada gözünden bir damla yaş süzüldü. Uyanmıştı duymuştu her şeyi. Kerim'in koltuğa bıraktığı hırkayı alıp yeniden sarıldı ona. Belki kokusu gitmişti artık ama onundu sonuçta ondan bir parçaydı. En son o dokunmuştu mesela...
O sabah ikisi içinde çok güzel bir sabahtı. Yıllar sonra geçmişi özleyerek değil ilk defa birbirleri hakkında hayal kurarak uykuya dalmışlardı. O sabah daha bi umutlulardı. Aralarındaki engelleri önemsemeksizin umutlanmışlardı bir kere. O sabah her şey çok güzeldi. Merve bahçe de kahvaltı hazırlıyor. Kerim de onu izliyordu yüzünde kedi gülümsemesiyle. Merve farketmişti ama belli etmiyordu. Ta ki Serhan gelene kadar. Merve'yi sürekli tersliyor ve aniden sert çıkışlar yapıyordu ona karşı. Bunları uzaktan izleyen Kerim bile farketmişti. Merve'nin sonunda bir peçeteyle göz yaşını sildiğini ve ona doğru baktığını farketti. Zaten yerinde duramayan Kerim daha da daleyana gelmişti. Merve'yi arayıp buluşmak istediğini söyledi. Merve'de bu bahaneyle Serhan'dan kurtulmuş olacaktı. Merve masadan kalktı
-Benim gitmem gerekiyor Serhan sen Mila'yı okula bırakırsın
-Tamam da sabah sabah nereye böyle?
2 saniye düşündü;
-Ayşe... Ayşe'yle buluşacaktım aklımdan çıkmış.
-İyi hadi git bakalım
Merve, Kerim'in evine varmıştı. Kerim kapıda onu bekliyordu. İçeriye buyur etti.
Merve hem yürüyor hem de konuşuyordu.
-Ne bu sabah sabah rüyanda mı gördün beni?
Kerim kısa bir kahkaha attı belki Merve mecazi anlamda demişti ama Kerim onu gerçekten de rüyasında görmüştü.
-Kötü mü ettim canım. Seni 'eşinle' olan hararetli konuşmadan kurtardım işte
-Gerçekten bunun için mi çağırdın beni?! Gidiyorum ben!
Kerim kolundan tuttu
-Dur!
-Bırak Kerim
Diyip silkelendi Merve
-Senden bir şey yapmanı istiyorum, şu çiftlik meselesini hallet
-Ne çiftliği? Hangi çiftlikten bahsediyorsun sen?
-O kadar kopuksunuz ki 'eşinle' tabii haberin olmaz. Anlatıyım şu Mehveş'in Çiftliği, kendi almaya çalışıyor. Aklınca bana meydan okuyor.
-Peki ne yapmamı istiyosun benden?
-Bir şekilde Serhan'ı ikna ediceksin. Teklifi geri alacak
-İkna etmezsem ne olacak?
-O zaman olacaklardan ben sorumlu değilim
-Ne yapabilirsin ki! Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın
-Gerçekten hiçbir şey yapamayacağımı mı zannediyorsun... Mesela işe Serhan'a ve beraberinde tüm Sarmaşık'a bizden bahsetmekle başlarım
Merve, Kerim'in bunu gerçekten yapacağını hiç düşünmemişti ama gözündeki o ateşi görmüştü. Unutmamış olsa da gözündeki o intikam ateşi hiç sönmemişti.
-Yapamazsın böyle bir şey
-Öyle bi yaparım ki!
-Eee bitti mi?
-Bitti!
O sırada Serhan'la Mila da evden çıkıyordu. Serhan tam Merve'nin Kerim'in evinden çıktığını görecekti ki, Ayşe'yi gördü.
-Günaydın Serhan Bey okula herhalde
-Günaydın... Siz Merve'yle buluşmayacak mıydınız?
-Merve mi yok ayol a-ah konuşmadık bile bugün. Size öyle mi dedi?
-Hmm... Sanırım ben yanlış anladım size iyi günler.
Serhan Merve'nin ona yalan söylemiş olabileceğini anladı. Peki nereye gitmişti sabah sabah?
"Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı
Severek ayrılanlar yaşarlar pişmanlığı
Çok uzak şehirlerde aynı çarpar iki yürek
Çok uzak bir şehirde beklendiğini bilerek"
————————————————————————
Biraz geç oldu sanırım ama sonunda bitirdim. Hikayeden çokta uzaklaşmayarak kendi hayallerimdeki sahneleri yazmaya çalışıyorum şimdilik ilerde ne isterseniz o şekilde şekillenir.
Aslında devam etmek konusunda kararsızdım ama bir önceki bölğme gelen yorum sayesinde devam etmeye karar verdim son kısım biraz aceleye geldi hatam olduysa affola umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz vote atmayı beğenmediyseniz de yorumlarda sebebini belirtmeyi unutmayın. Bir daha ki bölüme kadar See You! 💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anhelo De Amor
FanfictionYıllar önce birbirlerini deli gibi sevmiş ama yarım kalmaya mahkum edilmiş bir çift... Yarım kalan sadece hikayeleri değil, yarım kalan kendileri. Hayatlarındaki yapbozun bir parçası eksik her zaman. Bir parçası eksik bir yapboz hiçbir zaman tamamla...