"...bu yüzden tanı koymak oldukça zordur." Tek eli cebinde masasına doğru ilerledi. Hafifçe yaslanıp ellerini önünde kavuşturdu. "Dersi burada noktalıyorum. Ödev konularınız için lütfen odama gelin."
Doğrulup masadan kitabını aldı ve kapıya yöneldi. Hocanın çıkmasıyla rahatlayan sınıf uğultu eşliğinde dağılmaya başladı. Kitaplarımı sakince sırt çantama yerleştirdim ve her zamanki gibi kimseyle göz teması kurmadan sınıftan çıktım. Koridor boyu yürüdüm ve sağa döndüm. Sol üst tarafında Doç. Dr. Özkan Eflatun yazan ahşap kapıyı tıkladım. "Gir."
Koridora göre daha sıcak olan odaya girdiğimde Özkan Bey elindeki kağıtlarla ilgileniyordu. Göz ucuyla bana baktı. Gözlüğünü çıkardı ve hafifçe gülümsedi.
"Tez ödevi için senin kadar heyecanlı olan başka öğrenci yok sanırım." Cevap vermemem onu şaşırtmamış gibi sandalyesinden kalktı ve arkasındaki uzun, çokça bölmeli kitaplıktan kalınca bir dosya çıkardı. Dudak büzüp sayfaları gözden geçirmeye başladı. Biraz karıştırdıktan sonra duraksadı ve bana kısa bir bakış attı. Düşünceli bir ifadeyle çenesini kaşıdı, daha sonra emin bir şekilde dosyanın içindeki ince dosyalardan birini çıkardı.
"Bunun üstesinden geleceğini biliyorum Rüzgar." Bana uzattığı dosyayı aldım. "Konunun ağırlığının seni daha derinlere kaçırabilme ihtimali beni endişelendirse de," yumuşak bir ifadeyle bakmaya devam etti, "hayata bakışını değiştirebilme ihtimaline daha çok inanmak istiyorum."
Bana karşı ilk dönemden beri anlayışlı ve sevecendi ama bu onun profesyonel akademisyen kişiliğine tersti. Yıllardır bir şekilde bana ulaşmaya çalışıyordu ama bitirme tezim için yanına geldiğimde, çok yol kat edemediğini görmek zor olmazdı. "Sana araştırman için birkaç kişinin dosyasını vereceğim." Tekrar dolaba döndü ve küçük bir arayıştan sonra birkaç dosya daha çıkardı. "Birini seçip olayın nedenini araştıracaksın. Ne olursa olsun tamamlamalısın." Dosyalara uzandım ama hafifçe kendine çekti. "Bu senin için ödevden fazlası olacak Rüzgar." Gözlerine baktım ama bir şey söylemedim.
Küçük bir baş selamı verip odadan ayrılmak üzere kapıya yöneldim. Binadan çıkarken beni keskin bir soğuk karşıladı. Elimdeki dosyalarla yürümeye başladım.
Ceplerimi tekrar kontrol ettim ama anahtar yoktu. Umutsuzca zile bastım ama ses yoktu. Telefonumu çıkarıp Eren'i aradım. Üçüncü çalışta açtı. "Efendim güzelim." Gülüşü kulaklarıma dolunca gözlerimi devirdim. "Anahtarımı almayı unutmuşum. Eve gelmen ne kadar sürer?" Homurdandı.
"Ben de iyiyim kardeşim. Hastanedeyim şimdi, mesai bitimine daha 4 saat var. Buraya gel istersen." Oraya gitmek istemiyordum. "Eve gelince görüşürüz." Telefonu kapatıp cebime koydum. Etrafıma bakındım ama pek seçeneğim yoktu. Bazı akşamlar çalıştığım kafenin yolunu tuttum.
Bir yudum daha aldığım kahveyi masaya bıraktım. Sahneme henüz çok vardı. Gözlerim yanımda getirdiğim dosyalara takılınca önüme çekip incelemeye başladım. Gördüklerim beni şaşırtmıştı çünkü bana neden insanların dosyalarını verdiğini henüz anlamamıştım. Sayfaları karıştırdıkça her yaştan kadın ve erkeklerin fotoğraflı bilgilerinin olduğunu gördüm.
Hızlıca karıştırırken bir anda donup kaldım. Fotoğraftaki yüz benim aklımın alamayacağı kadar güzel bakan gözlere sahipti. Kısa mavi saçları, uzun kirpikleri, yanağındaki gamzesi ve iri ela gözleriyle kameraya rahat bir şekilde bakmıştı. Nefesimi kesen sadece güzelliği değil, yalnızca fotoğrafa bakarak bile hissedilen tuhaf enerjiydi.
Ne kadar süredir onu izlediğimi bilmiyordum. Aniden gelen merak duygusuyla bilgilerine baktım. İsim, Gece Özdemir. Gülümsedim. Böylesine derin bakan gözler daha güzel bir isime sahip olamazdı. Doğum, 21 Mart 1996. Benden daha küçük olması içimde garip bir şefkat duygusu kabarttı.
Gördüğüm şeyle yüzümdeki aptal gülümseme dondu. Ölüm, 21 Mart 2017. Vücudumdaki tüm kan parmak uçlarımdan akıyormuş gibi hissettim. Tuhaf bir sızı kalbime çöreklenirken sertçe yutkundum. Özkan Beyin bana verdiği ilk dosyayı alttan çekip çıkardım ve ödevimin konusunu okudum.
'İNSANLAR NEDEN İNTİHAR EDERLER?'