-3-

48 4 1
                                    


"Merhaba?" Duyduğum sesle neredeyse yerimden sıçramıştım. Gece'nin duvara özenle çizilmiş resmine son kez bakıp bir şey söylemeden binadan çıktım. Gözlerim gördüğüm renklere kör olmak istedi. Başımı eğip hızlıca sokaktan ayrıldım. Hızlı adımlarla durmadan yürüdüm. Yol bitene kadar...

Ellerimi soğuk demire yasladığımda esen rüzgar bedenimi hazırlıksız yakalamıştı. Titredim, ama bunun sebebi rüzgar mıydı, hissettiklerim miydi bilmiyordum. Köpüren denizin sakinleştirici sesi kalbimi sakinleştirememişti. Derin bir nefes alıp elimle yüzümü sıvazladım. Aklıma üşüşen soruları kendime sormaya cesaret edemiyordum. Kafamı iki yana sallayıp evin yolunu tuttum.

Evden yükselen müzik sesi sokaktan duyuluyordu. Eren'in aşırı davranışlarına ne zaman alışacaktım bilmiyordum. Zile bastım ama duymuyor olmalıydı. Bu defa cebimde olan anahtarlarımla kapıyı açtım. Girdiğim anda neşe kokusunu almıştım. Bir kızın gülüşü ve yere bastıkça çıkan ayak sesleri duyuyordum. Biraz ilerleyip salonun kapısından kafamı uzattım. Eren uzun kızıl saçlı bir kızla dans ediyordu. Girişte dikildim ama ikisi de beni fark etmedi. Tam dönüp odama gidecektim ki, kız küçük bir çığlık attı. Eren refleks olarak kızı arkasına alıp telaşla yüzüme baktı. Beni görünce omuzlarını düşürdü ve rahat bir şekilde güldü.

"Hoş geldiniz majesteleri!" diyip eğilerek selam verdi. Kız da o sırada müziğin sesini kısıp yanımıza geldi. "Merhaba, ben Sude." İkisinin de yüzüne yapışmış koca gülümsemelere burun kıvırarak baktım. Bu kız da nereden çıkmıştı? Eren sevgililerini eve getirmemesi gerektiğini biliyordu. Garip tişörtü ve gereğinden fazla yırtık olan pantolonuna göz ucuyla baktım. Koyu renkli gözleri özgüven ve neşeyle parlıyordu. Hafifçe Eren'e dönük olmasından bile ondan çok hoşlandığı belli oluyordu. Bileğinin iç tarafındaki güneş dövmesi bir hikayeye sahip olduğunu belli ediyordu. Bu kızda ne bulduğunu az çok anlayabiliyordum. "Biraz daha incelemeye devam edersen bana ilk görüşte aşık olduğunu düşüneceğim."

Kahkahasına kaşlarımı çatarak baktım. Eliyle hafifçe koluma vurup, "Hey, sadece şaka yapıyorum. Eren'in senden neden yabani diye bahsettiğini anladım." dedi. Göz ucuyla Eren'e baktığımda salaş bir gülüşle bana baktığını gördüm. Tekrar Sude'ye döndüm."Rüzgar. Size iyi eğlenceler." Dönüp odama ilerledim. Bir şeyler söyleyip gülüştüler.

Hiçbir şey elde edemeden günümü öldürmenin tatsız hissiyle yatağıma uzandım. Kafa karışıklığımın sebebini aptallığıma yoruyordum. Sadece bilgi topla ve ödevini tamamla. Tek yapmam gereken buyken, neden anlamsız ve tutarsız davranışlar sergiliyordum? Yarın Özkan beyden bana başka bir ödev vermesini isteyecektim.

Aklıma gelen şeyle birlikte doğruldum. Bugün kafeye gitmem gerekiyordu. Hiç havamda değildim. Gitmek istemememle birlikte yapacak başka bir şeyimin de olmaması beni tatsız bir çelişkiye sokmuştu. Odamın bir köşesinde duran gitarıma baktım. Parmaklarım kulaklarım için herhangi bir melodi çalmak istemiyordu. Duymak istediğim tek sesi biliyordum. Asla duyamayacağımı da. Omuz silkip çalışma masama oturdum. Ders çalışacaktım.


Kapı tıklandı ve cevap vermem beklenmeden açıldı. Arkamı döndüğümde kapıdan kafasını uzatmış bana bakan Eren'i gördüm. "Yemek yiyoruz, katılmak ister misin?" Kafamı iki yana salladım. Sıkılmış bir ifadeyle odaya girip bana doğru yürüdü. "Hadi ama dostum, bazen uzaylı olduğunu düşünsem de, senin de yemek yemeğe ihtiyaç duyduğunu biliyorum." Gözlerindeki ısrarcı ifade kedimi boşa yoracağımı söylüyordu. Bir şey söylemeden kalktım ve ilerledim. Hareket etmediğini görünce arkamı dönüp ona baktım. "Pekala, bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim." Göz devirip içeriye ilerledim. Sude masaya tabakları yerleştiriyordu.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" Gülümsedi. "Sadece otur ve az sonra yiyeceğin eşsiz yemeğin hayalini kur." Eren gelip Sude'nin omzuna bir öpücük bıraktı ve mutfağa ilerledi. Sandalyeyi çekip oturdum.

Tabağımdaki garip soslu az haşlanmış sebzeleri görmek bana pek bir şey ifade etmese de Eren'in can çekişerek lokmasını çiğnemesinden başının dertte olduğu anlaşılıyordu. Dikkati yemekten çekmek için bir şeyler sormaya karar verdim. "Ne zamandır birliktesiniz?" Birbirlerine göz ucuyla baktılar. Kısa bir sessizlik oldu. "Henüz çok yeni ama kalbim uzun zamandır onun." Sude, Eren'in söyledikleriyle başını öne eğdi. Anlaşılan uzun bir hikayeydi. Yemeği devam etmeyeceğime göre onları yalnız bıraksam iyi olacaktı. "Anladım. Ders çalışmam gerekiyor, size afiyet olsun."

Hayatımdaki tek insanın hayatında neler olduğunu bilmemek beni biraz rahatsız etmişti. Ona neler olup bittiğini asla sormuyordum. Böylesi benim için daha kolay oluyordu. Hak ettiği gibi davranmıyordum. Ne zaman hayatımda olmaktan vazgeçecekti acaba?

KAN KUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin