-4-

30 2 0
                                    

Soğuktan korunmak için boynumu ceketime biraz daha gömdüm. Güneşi görmemek içimdeki hisleri rahat bırakmama ortam hazırlıyordu. Çokça bulutlu gökyüzüne baktım. Bunun hissizlik olduğunu düşünsem de, huzursuzluk olması daha muhtemeldi. 4 yıldır aksatmadan geldiğim okula doğru yürürken, içimde günden güne büyüyen gelecek kaygısını daha çok hissetmeye başladım. Ne yapacaktım? Hayatımın geri kalanında birisi olacak mıydı? Ya da kiminle olmak istiyordum? Bu şehirden kurtulacak mıydım, yoksa nereye gidersem gideyim aynı sokaklara mı çıkacaktım?

Merdivenlerden çıkarken kapının önünde sohbet ederek sigara içen grubun önünden geçtim. Bir yere ait olmak nasıl histi? Birilerine sahip olmak. Aklıma elimde aldığım ekmekle hızlı adımlarla eve yürüdüğüm bir an geldi. Henüz yaşadığımız yeri yeni keşfederken, annemin gizlice beni takip ettiğini fark etmemiş gibi yapmak en sevdiğim oyundu. Beni ekmek almaya gönderir, daha sonra da görünmediğini zannederek beni takip ederdi. Alnıma kondurduğu öpücüğün sıcaklığını düşündüm. Belki de hatırlamak istediğim tek güzel şeylerin bunlar olmasını istediğim için kendimi dünyaya kapatmıştım. Silik bir gülümseme dudaklarımda yer ederken karşıda bana şaşkınlıkla bakan bir çift göz fark ettim. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda başını iki yana sallayarak aceleyle yönünü değiştirdi. Anlam verememiştim ama yürümeye devam ettim. Özkan beyin odasına gelmiştim. Kapıyı tıkladım ve içeriye girdim. Beni görmeyi bekliyormuş gibi gülümsedi.

"Gel Rüzgar." Kapıyı kapatıp ona doğru ilerledim. Gözlüğünü çıkarıp ellerini masasın üzerinde kavuşturdu. "Sizinle tez ödevim hakkında konuşmak istiyorum." Gülümsemesi biraz daha genişledi. "Seni dinliyorum."

"Mümkünse başka bir konu vermenizi rica ediyorum." Başını hafifçe salladı. "Neden?" Ne diyeceğimi bilmiyordum. Düşünerek etrafa baktım ama verecek bir cevabım yoktu.

"Sadece, sizce de fazla derin bir konu değil mi?" Bu defa şefkatle güldü. Kısa bir süre gözlerime baktı ve devam etti.

"Bunun ağırlığını kaldırabilecek tek öğrencim olduğunu düşünüyorum. Dönem sonuna kadar zamanın var. Güzel bir iş çıkaracağını biliyorum." Omuzlarımı düşürdüm. Kaçışımın olmadığını görebiliyordum. Başımı sallayıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtım ve çıktım. "Beni yanıltma Rüzgar."

İsteksiz bir şekilde sınıfa ilerledim. İki saat dersim vardı ve ben şuan hiçbir şey yapmak istemiyordum. Her zamanki gibi arka sıralardan birine oturdum ve kitaplarımı çıkardım. Başımı kaldırdığımda aynı gözlerin beni izlediğini fark ettim. Ona baktığımı görünce telaşla önüne döndü. Omuz silkip dersin başlamasını bekledim.

Kendinden hiçbir şey kaybetmeden beni bekleyen soğuğun selamına titreyerek karşılık verdim. Cesaretimi toplayıp sanat kulübüne gidecektim. Gereğinden fazla düşünmeyecektim. Bu benim olayım değildi ve bunu kendi sorunum haline getirmeyecektim.

Çiçekli sokağa döndüğümde, her şeyin aynı olduğunu gördüm. Hızlı adımlarla koridoru geçtim. İçeriye girdiğimde kalbimde bir şeylerin açmasını sağlayan Gece'nin resmine kısa bir bakış attım ve kafamı başka yöne çevirdim. Etrafta kimse görünmüyordu.

"Merhaba?" Sesin geldiği yöne döndüm. Uzun kumral saçlı, yirmili yaşlarının sonlarında olan bir adam kibarca gülümsüyordu. "Merhaba." Doğrudan gözlerime bakıyordu. "Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Ben.." Derin bir nefes aldım. "...şey..." Öylece onunla Gece hakkında konuşmam tuhaf olurdu. Hala bir cevap bekleyen yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Aklına yeni gelmiş gibi kafasını saylayarak sordu. "Yeni enstrüman sınıfımız için mi geldiniz?" Bir süre durdum. "Ben, evet, evet enstrüman sınıfına katılmak için geldim." Gülümsedi. Eliyle içeriyi gösterdi. "Buyurun, sizi kısaca bilgilendireyim."

Başımla onayladım. İlerledi, ben de arkasından devam ettim. Genişçe bir odaya girdik. Bana anlattığı şeylerle pek ilgilenmiyordum. "Sen hangisini çalmak istersin?" Omuzlarımı 'bilmem' anlamında kaldırdım. Düşünür gibi etrafına baktı. "Üflemeli ya da tellilerden birini tercih eder misin?" Kısaca, "Gitar olabilir." dedim. Gülümsedi –tekrar- ve gitarların olduğu bölüme ilerledi. Ne yapıyordum ben?

"Aslında benim şimdi gitmem gerekiyor." Kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Oh, pekala. Derslerimiz her Perşembe-Cuma akşam 8'de." Başımı sallayıp kapıya yöneldim. Çıkışa kadar yanımda geldi. Arkamı dönüp Gece'nin resmine son kez baktım ve yürümeye başladım. "Derslere bekliyorum." Başımı çevirip kısa bir baş selamı verdim ve yoluma devam ettim. Tüm şu cesaret toplama işine ne olmuştu anlamıyorum.

Senin neyin var Rüzgar?   

KAN KUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin