-1-

510 8 0
                                    

Poyraz'la sahilde yürüyorduk, gün batımıydı. Muhteşem bir resime bakıyormuş gibiydim, üstelik yanımda o vardı. Sevdiğim çocuk. Daha ne isteyebilirdim?

Bakışlarımı güzel manzaradan alıp Poyraz'a çevirdiğimde yanımda yoktu. Aniden sert bir şekilde esen rüzgar üşümemi sağlamıştı, karşıdaki manzara artık hiç güzel değildi. Siyah bulutlar hüzün diye haykırıyordu. Poyraz'ı ararken ve adını bağırırken, bir kaç adım ötede bir kızla olduğunu gördüm. Kızı öpüyordu. Poyraz, sevgilim, sevdiğim, değer vermeye korkmadığım tek erkek.

Ağlarken bulmuştum kendimi. Poyraz'ın adını sanki içimdeki acıya ortak olmak istercesine dalgalanan denize doğru haykırmak istiyordum. Neden? Benim yapamadığım neyi yapmıştı o kız da sevdiğim çocuğu almıştı ellerimin arasından?

"Deniz." dedi bir ses.

"Deniz uyan yoksa gecikeceksiniz." dediğinde yine ayni ses, gözlerimi açmıştım. Rüyaydı, ama hepsi değil. Sadece zaman yalnıştı, olaylar değil. Sadece biz yalnıştık, anılar değil.

Sabah sabah bu rüyayla güne başlamak pek güzel hissettirmiyordu, ama alışmıştım ayni rüyaları, farklı şekillerde görmeye. Bu sadece, bu günkü fazla gerçekçiydi.

"Tamam anne, kalktım."

"Hadi hazırlan Deniz, iki saate yola çıkacaksınız." Kafamı sallamakla yetindim. Saate baktığımda altı olduğunu gördüm, sekiz gibi yola çıkacaktık ve güzel bir yaz geçirme ümidi ile doluydum.

Acele ederek bir saatlik banyo süremi yarım saatte hâllettikten sonra çekmecemden ten rengi iç çamaşırlarımı alarak üzerime geçirdim. Dün gece bavuluma yerleştirmeyip bu gün giymek için dışarıda bıraktığım, açık renk kot gömleğimi ve koyu renk bir şortumu giydim. Dalgalı saçlarıma biraz saç kremi sürerek, ellerimle şekil verdim ve açık bırakmayı tercih ettim. Sırt çantama bilgisayar, şarjerler, makyaj malzemesi gibi bir kaç gerekli şeyi koyduktan sonra valizimi de aldım ve aşşağıya indim.

"Günaydın kuzenlerin en kuzeni." diye saçma bir cümle bağıran, tanıyıp tanıyabileceğim en şapşal ve şakacı insan olan Eymen'i gördüm. "Günaydın Eymen." kolunu omzuma attı.

"Hazır mısın Çeşme'de hayatının en güzel yazını yaşamaya?" Eymen'in sorusuna karşılık ikimizde ayni anda bağırdık. "Sonuna kadar!"

Gülerek kahvaltı masasına oturduk, Eymen'in ablası, yani Eylül' de bizi masada bekliyordu.

"Günaydınlar Eylül." dedim Eymen'in ablası olan Eylül'e, o da ayni şekilde karşıladı.

Annemin de masaya oturmasıyla hep beraber kahvaltı yaptık. Babam biz kalkmadan işe gitmişti, klasikler. Evde zaten annem, babam ve bendik. Kardeşim falan yoktu, ama Eylül ve Eymen vardı, ve çok yakın arkadaşım Başak, onlar yetiyordu.

"Hadi be Deniz." diye söyleniyordu Eymen. "Tamam be geldim patlama."

Valizimi, sırt çantamı, kulaklığımı ve telefonumu alıp annemle vedaşlaşmak için evin içine doğru bağırdım.

"Anne biz gidiyoruz." Kapıya geldi.

"Peki canım hadi iyi eğlenceler. Dikkatli sürün. Vardığınızda da arayın ki merak etmeyeyim."

"Tamam anne. Hoşçakal, babama selam söylersin." Deyip yanağını öptüm.

Eymen ve Eylül Bubble'ı minik kafesine koyuyordu. Bubble onların köpeği. Küçük şirin bir şey, bazen aptallığı tutuyor ama benim köpeğim olmamasına rağmen benim için de değeri olan bir varlık hani, seviyoruz ailecek.

Arabayı Eylül kullanacaktı, çünkü tek ehliyeti olan oydu. Eymen gelecek yaz, ben ondan iki yıl sonra ekim ayında ehliyetlerimizi alacağımız için şimdilik şoförümüz Eylül'dü. İstanbul'dan İzmir'e, uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Arka koltuğa yayıldım, sırt çantamdaki kitabımı çıkardım ve kulaklıklarımı takıp bu yolculuğun tadını çıkarmaya başladım.

Lise ikinci sınıfa geçeceğim ve son sınıf kadar olmasa da bu yılın benim için öncekilere göre zor ve yorucu olacağını tahmin edebiliyordum, ÖSS öğrencisi olmak zor iş.

Bu sebeple ortak bir kararla bu yazı arada soru çözmek şartıyla da olsa Çeşme'deki yazlığımızda, ilk kez ailelerimiz olmadan geçirmeyi seçtik.

Güzel olacağını umuyordum.

Siyahlı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin