Uyandığımda karşılaştığım manzara beni bir hayli güldürdü. Abilerimle yanyana serili iki döşek üzerinde beraber uyuruz sekiz kardeş. Oğuz abim ise hemen yanımızdaki divan da uyur.
Uyandığımda sağ tarafımda Ali ihsan abim ayağını celal abimin omzuna,celal abimin kolları da onun bacağına dolanmış bir şekilde uyuyorlardı. Sol tarafımda mustafa abim kollarını belime dolamış, Bilgin abim ve Doğukan abim de birbirine sarılmış bir vaziyette uyuyorlardı.
Abilerime rahatsızlık vermeden dışarı çıktım. Sabah sabah beni ikinci kere gülümseten manzara ile karşı karşıya kaldım. Kış tam anlamıyla çalmıştı kapımızı. Etraf beyaza bürünmüştü, karşıdaki vadi adeta kardan görünmüyordu. Minik serçelerin yerini kargalar, yeşil ağaçların yerini çalılar almıştı.
Tuvalete doğru ilerledim. Döndüğümde o sıcak köy ekmeğinin kokusunu, taze kar kokusuyla beraber tenefüs edip tüm içimde dolaştırdım özenle. Sanırım en sevdiğim koku bu.
İçeri girdiğimde manzara bir öncekinden farklı abimler uyanmış,annem kahvaltı hazırlıyor, babam ise köşedeki divanda derin düşüncelere dalmış, kalan son den sigarasını içine çekiyor, ciğerlerini parçalamak istercesine. İki odalı minik evin içinde kovandaki arılar misali dolaşıyor abimler. Evimiz iki oda birde kulübeden oluşuyor. Kulübenin karşı köşesinde betondan lavabo tarzı bir yapı ve bir çeşme var. Beton kenarında bir sabun ve kirli bir havlu bulunmakta. Lavabonun yanında teneke minik bir soba hemen arkadasında tabak çanak koyduğumuz tahtadan raflar var. Yerde halı değil ince bir muşamba üzerine serili yamalı bir yolluk var. Kapı tam karşıda içeride iki eski çekyat karşı karşıya konulmuş. Ayakları ve altı olmadığından meyve kasalarıyla dik tutulmaya çalışılmış. Odanın geri kalanı minder ve yastıklarla oturmak için dizayn edilmiş. Giriş kapısının sol tarafındaki kapı diğer odaya açılıyor. Diğer odada köşede Oğuz abimin yattığı diva odanın büyük bir kısmı boş ve oldukça rutubetli. Köşede içi tıkabasa dolu eski bir elbise dolabı var. Evimizin bu şekilde dar oluşu annemler dahil herkesin canını sıkmakta nedense bu durum en az beni rahatsız ediyor. Belki de küçük olduğum için ev bana büyük geliyordur.
Kahvaltı masasına oturduk. Sofrada anneannemlerin gönderdiği bir tas peynir, köy ekmeği ve kuru soğandan başka bir şey göremedim. Annem Oğuz abime de götürdü kahvaltıdan. Babam istemeye istemeye oturdu sofraya. Suratı asık , ona karşı bir suç işlemişiz gibi. Teker teker süzdü hepimizi. Lokmalar boğazımıza dizildi. Ardından başladı söze:
-Eşek kadar oldunuz. Artık çalışma zamanınız geldi. Celal ve Reşat yarın şehre gönderiyorum sizi, Ali ihsan ve Doğukan siz de Abbas ağaların konağında hammallık yapacaksınız.
Ben, Yusuf, Bilgin ve Mustafa abime dönerek:
-siz de yarından tezi yok evin eksiklerini gidereceksiniz. Ormandan odun getirip kulubeyi tamir edeceksiniz. Anlaşıldı mı!Orduya emir yağdıran komutan misali sert, hedefine saldıran akbaba kadar acımasız çıkıyordu sesi. Payımıza düşen iki lokma da boğazımızda kaldı. Olanları kapı ardında izleyen anamın gözlerine baktım. Dolmuştu ama akmıyordu...
Kimse itiraz etmedi aksine haklı bulyorduk bu kararı fakat tek yakındığımız durum babamın bizi sevmemesi ve fazlalık olarak görmesiydi. Babam bu güne kadar hi birimize sarılmadı ya da bir gün olsun birimizi sevdiğini söylemedi. Ben hiç baba kucağı görmedim. Hiçbir zaman babasının dizine oturup başını okşayıp aslan oğlum dediği çocuklardan olmadım ne yalan söyleyeyim çok isterdim bunu. Ben de babamın beni sevmesini çok isterdim.
Sofradan kalkan Celal ve Reşat abim hazırlık yapmaya gittiler Mustafa abim çalışmadan önceki son gününğ de meydanda geçirmek için çıktı. Yusuf abim de son kez çayırda arkadaşlarıyla yapacakları maça gitti. Oğuz abimin tepsisini getiren annem babamın yanına oturdu. Bir şey söyleme niyetinde olduğu gözlerinden belliydi ama babamın sert bakışları altında susuverdi ve sofrayı toplmaya koyuldu.
Ben de hırkamı alıp dışarı çıktım. Bilgin abimden kalan eski yırtık lastiklerle vadiye doğru ilerledim. Botlarım yok bu zamana kadar da hiç olmadı zaten. Güneş çıkmış karın büyük bir kısmı erimişti. Her taraf çamur içinde. Vadiye doğru ilerlerken eriyen karların etkisiyle taşan dereden gelen suyun gürü gürül çağlayışı içime bir ürperti salıverse de çamurlu lastiklerimi yıkama istegide aklımı kurcalamıyor değildi. Burası köyden uzak bir yer çeşmeye falan rastlanmaz. Çamurlu ayaklarla eve gidip annemi de üzmek istemem.
Dereye doğru ilerledim sesinin yanı sıra cağlayışıda içimi ürpertti. Dere kenarındaki toprak eriyen kar etkisiyle çamurlaşmş ve oldukça kaygan bir hal almıştı. Yavaşça yaklaştım biraz su almak icin elimi suya uzatacakken,olaaaamaaaaz! Diye bir çığlık ve sonrasını hatırlamıyorum.
Gözlerimi açtığımda annemin yaşlı gözleriyle karşı karşıya geldim. Uyandı! Diye bağırdı. Tüm ev halkı başımdaydı. Doğrulamaya kalktım annem izin vermedi.
Akıntıyla sürüklenirken dere kenarlarında ki su değirmeninin sahibi serkan abi ve eşi çiğdem abla farkedip kurtarmış beni. Yuttuğum suyu çıkarmama yardım etmiş daha sonra eve getirmiş beni.
Babamla göz göze geldik. " Canım yavrum iyi misin?" demesini beklemiyordum zaten fakat en azından beni kaybetmekten korktuğunu düşünmüştüm. İyi olup olmadığıma dair ufacık bir kelime beklerken minik kalbim, asık sutatlı babamın dudağından dökülenleri hayretle dinledim. " Yarın bir gün seni çalışmaya, hayvan otlatmaya göndereceğim o zaman da böyle yaparsan halin yaman." dedi ve gitti. Boğazım düğüm düğüm oldu da sanki, bir de babamın beni sevmediğini bir kere daha anladım. Sağolsun canım babam içimde beni sevdiğine dair ufacık bir umut kırıntısı vardı onuda yitirmeme sebep oldu.
Ertesi sabah Reşat ve Celal abimi kurbanlık hayvanların olduğu tırda İstanbula uğurladık. Annemin gözleri yine nemliydi biz de çok üzüldük. Onlar yola koyuldular şimdi sıra bizde. Ben ve Yusuf abim odun kesmek için ormana, Ali ihsan abimle Mustafa abim de kulubeyi tamir için eve gittiler. Doğukan abim ise ev temizliği yapan anneme, ağır eşyaları kaldırmak için yardıma gitti. İş bölümü de yapıldığına göre babam kahvenin yolunu tutabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON NOKTA
Non-FictionDokuz çocuklu bir ailenin Anadolu'nun ücra bir köyünde yaşamın zorluklarına karşı mücadeleleri...