Kış oldukça çetin geçti bizim için. Nihayet bahar yüzünü gösterdi. Kuş cıvıltıları çağlayan derenin sesiyle müthiş bir ahenk oluşturup yerleşiyor kulağımın bir köşesine. 'Bahar geldi' diyor, uçan kelebekten,fısıldayan arıya kadar her canlı...
Yine dirilmişiz kahvaltı sofrasına annem,babam,abilerim. Sofrada değişen pek birşey yok. Kuru soğan, peynirin yanına birkaç haşlanmış patates ekliyoruz sadece.
Sofra bezini dizime çektim. Elime ekmeğe uzatacakken kapı çaldı ve koşarak kapıyı açmaya gittim.Gelen Hamza amcaymış, elime bir zarf tutuşturup acelesi olduğunu söyleyerek kısa sürede gözden kayboldu. Elimdekini inceleyerek içeri geçtim.
Mektup abimlerdenmiş. Doğukan abim okumaya başladı:
Sevgili Anacığım ,Babacığım , kardeşlerim,
Öncelikle belirtmek isteriz ki hepinizi çok özledik. Şehir hayatı zormuş bu da anladığımız ikinci şey oldu. Buraya geldiğimiz ilk gün Abdülkadir abi bize iş bulmamızda yardım etti. İkinci güne anca bir nakliye şirketinde eşya taşıma işinde anlaştık. Aylık 500 tl veriyorlar. Kalacak yerimizin olmadığını söyleyince bodrum katında küçük bir yer ayarladılar. Geceleri çok soğuk oluyo burası ama geçen kış yamaladığın kahve rengi kadife hırka vardı ya o çok sıcak tutuyor ikimizi de. Ben yine de Reşata veriyorum üşümesin kardeşim. Yiyecek birşeyler de veriyorlar arada sırada. Ekmek, domates çok iyi gidiyor hamd olsun kolilerle kaplı depoda. Yiyecek vermediklerinde Reşatı deponun arkasındaki markete gönderiyorum. Kısacası biz iyiz merak etmeyin. Rabbim en kısa zaman da sapa sağlam köye gelmeyi nasip eylesin.
(Celal)Doğukan abim mektubu akumayı bitirip anneme döndüğünde göz yaşlarını dolup dolup taştığını gördü, hüngür hüngür ağlıyordu canım anam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON NOKTA
Non-FictionDokuz çocuklu bir ailenin Anadolu'nun ücra bir köyünde yaşamın zorluklarına karşı mücadeleleri...