018 ; toys

2.6K 234 47
                                    

Alışveriş merkezinin önünde beni bekleyeceğini söyleyen jennie'yi aradı gözlerim. Havalar soğuktu. Neden dışarıda beklemek istediğini anlamadım.

Sonunda kenarda duran minik bedeni bulmuştum. Üstünde siyah kot pantolon ve yine siyah şişme montu vardı. Ayağında adidas superstarları ile sadeydi. Burnu soğuktan kızarmıştı ve nefes alırken ağzından çıkan buharları izliyordu.

Onu daha fazla bekletmemek için hızlı adımlar ile yanına yürüdüm. Önünde durduğumda başını kaldırıp bana baktı. Kaşlarını çatınca azar işideceğimi biliyordum.

"neden ben seni sürekli beklemek zorundayım ya ? erkek kızı beklemek zorundadır niye ben seni bekliyorum ? bu kaçıncı ! sürekli geç kalmak zorunda mısın sen ! soğuktan burnumu hissetmiyorum."

"içeri girseydin o zaman."

gözlerini devirdi ve ofladı.

"hadi içeri girelim de daha fazla üşüme"

──

"jennie 3 saat oldu hadi ama!"

Beni umursamayıp mağazadan çıktı ve yürüyen merdivenlere yöneldi.

Tam 3 saattir şu lanet alışveriş merkezindeydik. Jennie bir sürü şey almıştı ve hepsini ben taşıyordum.

Jennie oyuncak mağazasına girdiğinde şaşırmadım. Odası oyuncak doluydu. Bu sanırım onda sevdiğim tek şeydi.

Ilk önce renkli kalem, kitap, kutular vs. olduğunu bölüme gelmiştik. Jennie neon pembe olan kalemi eline alıp beyaz kağıda 'jennie' yazdı. Birkaç kalemi daha test etti.

"jungkook, yandan alışveriş sepeti alsana."

Dediğini yapıp ona vermiştim. Bir tane neon pembe, bir tane neon yeşil, bir tane de açık mor kalem atmıştı sepetin içine.

Aşağı eğilip not defterlerine baktı. Üstünde renkli kelebeklerin olduğu defteri eline aldı ve onu da sepetin içine attı.

Birkaç şey daha aldıktan sonra barbielerin yanına gelmiştik. Hepsine sıra sıra bakıyordu. Eline iki tane farklı barbie alıp bana göstermişti.

"jiwoo bunları beğenir mi sence ?"

jiwoo, jennie'nin 10 yaşındaki kız kardeşiydi. Onu sadece fotoğraflardan görmüştüm. Birkaç kere jennie'nin evine gitmiştim ama kardeşi sürekli kurslarda oluyordu.

"hangi kız beğenmez ki ?"

gülümseyip onları da sepete attı. Oyuncak mağazasının içinde biraz daha dolaştıktan sonra peluş oyuncakların olduğu yere gelmiştik.

Jennie sepeti bana tutturup onların yanına koştu ve hepsine teker teker baktı.

Jennie'nin en sevdiği oyuncaklar peluş hayvanlardı. Koltukları, yatağı, masanın üstünde her yerde o peluş oyuncaklardan vardı.

Jennie, peluş hayvanlardan bir sürü alıp sepete koydu ve yüzünde geniş bir gülümseme ile kasaya doğru ilerledi.

Gözüme korku maskeleri takılınca sırıttım ve sepeti jennie'nin eline verdim.

"ben birazdan geleceğim."

"hm hm"

Jennie sıraya dizilirken ben çoktan korku maskelerinin yanına varmış, bir tanesini seçmeye çalışıyordum.

En korkunç olan maskeyi seçtim ve yüzüme taktım. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıp hâlâ sırada bekleyen jennie'nin arkasında durdum.

Hafifçe omuzuna dokundum. Şaşkın bir bakışla arkasını döndüğünde hemen yüzü değişti, çığlık attı ve sepetten bir oyuncağı üzerime fırlattı.

Hepsi bize bakıyordu. Bazıları gülerken bazıları ise garip bakışlar atıyordular. Yüzümdeki maske'yi gülerek çıkarttım. Jennie ise elini sol göğüsünün üstüne koymuş şoku atlatmaya çalışıyordu.

Yüzüme hafif bir bakış attıktan sonra beni azarlayacağını düşünmüştüm ama gülmeye başlamıştı.

Bugün belki de jennie'nin sandığım kadar kötü biri olmadığını düşünmeye başlamıştım.

mean girl 愛 jenkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin