PARK JİMİN
"Bakın son kez diyorum; kızların yanında götünüz başınız ayrı oynamasın. Korkutmayın sakın."
Omuzlarımı düşürüp ellerimi üzerimde ki kot ceketimin ceplerine soktum ve karşımızda duran Mark'a göz devirdim.
Jongin kolunu omzuma atıp kulağıma yaklaştı ve fısıldadı. "Şu mala bak, kendisinin bir tarafları oynuyo bide bize diyo." Jongin kıkırdayarak geri çekildiğinde ben de ona eşlik edip gülmüştüm.
Taeyong gözlerini kıstı ve Mark'ın gözlerine bakarak "kes lan sesini gevşek. Asıl senin bir tarafların oynuyo." Dedi. Ardından ise bizi arkasında bırakarak sinemanın girişine ilerlemeye başladı. Jongin ve ben, Taeyong'un dediğine gülerken Mark onun taklidini yapıyordu.
Taeyong'a yetişmek için hızlı adımlarla peşinden gittik. İçeri girdiğimizde kızların hâlâ gelmediğini fark etmiştik. Aslında centirmenlik yapıp onları evinden almamız daha mantıklı olurdu ama şimdi kim uğraşacak ona?
"Of bunlar daha gelmemiş. Bahse girerim iki saat daha burda bekleriz. En iyisi gitmek." İsyankar bir sesle konuşup bize yüzünü dönen Taeyong'la gözlerimi etraftan çektim ve yanımda ki Mark'ın hayıflandığını duydum.
"Tanrım beni neyle sınıyorsun?"
Elimi kaldırıp Mark'ın ensesine şaplak attım ve onu cevapladım. "Tanrı seni akılsız olmakla sınıyor kardeşim."
"Hah," burun kıvırıp gözlerini kıstı ve devam etti, "sana vermişte ne olmuş?" Gözlerimi kısıp tekrar ensesine şaplak attım ve gülerek geri çekildim. Bana vurmaya yelteneceği için direk Taeyong'un yanına gittiğimde sadece gözleri kısık bir şekilde bana bakmakla yetinmişti.
"Aa neden öyle diyorsun Mark? Jimin, aklını özel günler için saklıyor." Olayı dalgaya alan Jongin'e gülerek başımı salladım. Taeyong'un arkasında saklandığım için yüzünü bana dönüp kafama bir tane geçirmişti. "Çatal bıçak seti mi bu geri zekalı?" Hafif kızgın çıkan sesinden beklemekten sıkıldığını anlamıştım.
Tam ağzımı açacağım sırada girişin kapısı açılmıştı. Gözlerimi kapıyı bulduğunda dört tane kızın sırayla içeri girdiğini görmüştüm. İlk olarak Joohyun girmişti. Ardından güler yüzlü tavşan dişli bir kız vardı, koluna girdiği ise siyah saçlı başka bir kız. En son ise elinde telefonuyla Chae Young girmişti. Başını telefondan kaldırmadan yavaş adımlarla yürüyordu ve hâlâ bakmamış olması onu süzmem için güzel bir fırsattı.
Mini kot bir etek, üzerinde siyah tişört ve onun üzerinde de kısa bir kot ceket vardı. Gözlerim kendi üzerime kaydığında üzerimde ki siyah tişört ve kot ceket ile gülümsemeden edememiştim. Resmen habersiz bir şekilde uyumlu giyinmiştik ve istemsiz bir şekilde gülümsememi sağladı.
Tekrar Chae Young'a baktığımda başını kaldırmış etrafa merakla bakıyordu. Sanırım kızları arıyordu ve bizim yanımızda olduğunu görünce telefonunu kot ceketinin cebine koyup gülümseyerek yanımıza gelmeye başladı.
Kalbim ber adımında ağzımda atarken kimsenin duymaması için Tanrı'ya dua ediyordum.
Terleyen avuç içlerimi pantalonuma silip şu an tam çaprazımda duran Chae Young'dan bakışlarımı alıp Mark ve Joohyun ikilisine diktim.
"Siz tanışmıyordunuz öyle değil mi? İlk olarak tanışıp ardından salona girebiliriz. Filmin başlamasına yirmi dakika var." Mark'ın aniden değişen konuşma tarzına, hareketlerine dikkat etmiştim de.. bu çocuk cidden şerefsiz bir yavşaktı.
Joohyun yanında duran Mark'ı onayladığında herkes el sıkışarak tanışma faslına geçmişti. Tavşan dişli olan kızın ismi Nayeon'du. Şimdiden tatlı ve sıcak kanlı olduğunu düşünmüştüm. Diğeri ise Naeun'du. Doğru söylemek gerekirse yüzü güzeldi ve gülümsediğinde daha güzel oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Afraid •JiRose•
FanfictionBir insan, Bir şiiri Bu kadar güzel okuyabilir miydi? -PJM