Kalbimde bir ağırlık, boğazımda bir düğümle geçirdiğim belki de kaçıncı uykusuz geceydi. Ancak bu seferki ikinci evliliğimi yaptıktan sonraki ilkti. Max’leyken Türkiye’de yaşadığım paranormal olayların biteceğini düşünmüştüm. O şeyi en son gördüğümde henüz Maxle evlenmemiştim. Hastanede çalışırken yarı inşaa halindeki tuvaletin açık olan üstüne baktığımda o şeyin tepemden bakarken bulmuştum. Çığlığı basamamıştım bile. O kadar büyük bir şok geçirmiştim ki çığlık atacak nefesi bile bulamamıştım. Yanımda yatan Max’e baktım. Arkasını dönüktü. Battaniye şekilli sırtı ve kaslı kollarından hafifçe sıyrılmıştı. Yaşadıkları formunu hiç etkilememişti.
Max Türkiye’ye turist olarak gelmiş ancak başından çok trajik bir olay geçmişti. Geçirdiği trafik kazasından dolayı ciddi bir kafa travması geçirmiş çalıştığım yoğun bakıma getirilmişti. Bir süre bakımını yapmıştım. İnsanın bilincinin açık olmaması garip birşeydi. Karşısındaki yatakta öylece yatan yapılı, koyu sarı saçlı ve ilgi çekici bu kişi nerede olduğunun bilincinde bile değildi. Tansiyonunun, kalp atışlarının sayısına kadar birileri tarafından sürekli kontrol edildiğinin farkında değildi. Ne var ki zaman geçtikçe taş gibi vücut erimeye başladı. Kendine geldiğinde acı bir şekilde boynundan aşağısını hareket ettiremediğini farketti. Hem kendisi hem de korkunç durumu çok ilgimi çektiği için serviste onu ziyaret etmeye devam ettim. Sağlık hizmetleri kendi ülkesindeki sigortası tarafından karşılanıyordu. Allahtan İngilizce biliyordum. Konuşmak hem yalnızlığına iyi geliyordu hem de biraz olsun moral oluyordu. Sonra İngiltere’den bir takım adamlar geldi. Ellerinde onu iyi edecek bir ilaç olduğunu söylediler. Ancak ilacı sürekli kullanmaya devam edecekti.
Böyle bir ilaçtan kimsenin haberi yoktu. Tıpta bu tarz bir durumun çaresi yok diye biliniyordu ama görünen o ki bu adamlar birşeyler biliyordu. Bir sürü belge imzaladı. Çünkü ilaç deneme sürecindeydi. Henüz piyasaya sürülmemişti. İmkansız görünüyordu ama ilaç işe yaradı. Zaman içerisinde ellerini hareket ettirmeye ve yürümeye başladı. En son bastonu da attıktan sonra ülkesine döner ve beni unutur diye düşünmüştüm ama yaşadığı travma ruhunda derin izler bırakmıştı. Daha önce beraber olduğu kadınların yalan olduğunu anlamıştı. Hayatının en zor döneminde yanında olduğum için bana aşık olmuştu. Ve ülkesine beraber gitmeyi teklif etti.
Herşey rüya gibiydi. Max çok çekici ve tutkulu biriydi. İlk kocamdan iki kızımın da yanımda olmasını hiç sorun etmedi. 'Onlar da benim evladım.' dedi. Aleyna henüz çok küçüktü. Ama Nisa ergenlik dönemine girdiği için bana biraz eziyet etti. Ama ben çocuklarım daha iyi eğitim alacaklarını düşündüğüm için hiç tereddüt etmedim. İngiltere’nin küçük bir kasabasında yaşıyordu. Evi çok büyük ve güzel olmasına rağmen biraz ürkütücüydü. Bodrum katı saymazsak 3 katlıydı ve odaları çok genişti. Kocaman bir bahçesi vardı. Arka bahçesinde büyüklü küçüklü bir sürü ağaç vardı. Bahçesinde küçük bir klube bile vardı. Max orayı tamirathane olarak kullanıyordu. Ürkütücü olan kısmı bulunduğu yerin çok tenha olmasıydı. Şehir merkezine uzaktı. Evin dış kapısından girdiğimiz anda bizi köpeği karşıladı. Max neşeyle çömelip köpeğini severken kızlar da evi şaşkınlık dolu bakışlarıyla inceliyorlardı.
Max her şey usulüne uygun olsun istediği için evde daha ilk günlerimizi geçirirken yediğimiz romantik bir akşam yemeğinde bana evlenme teklif etti ve hemen ardından kasabanın kilisesinde evlendik.
Her şey rüya gibiyken Türkiye’de geçirdiğimiz açıklaması mümkün olmayan şeyler ve gördüğüm yaratık geçecek sanmıştım. Hepsi psikolojimin bozulmasıyla oldu sanmıştım. Peki şimdi neden bunları tekrar yaşıyordum?
![](https://img.wattpad.com/cover/21708069-288-k276605.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny
Horror‘Sadece bir rüyaydı.’ ‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’ ‘Gerçek değil o Aleyna.’ ‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek. Başımı çevirip karanlığa baktım. Kim bilir karanlığın içinde neler hayal ediyordu. ‘Ne var yavrum ora...