Otobüsle yetiştiğim yere doğru giderken çarpık binaları, kaldırımlarda oynayan çocukları görünce kendimi garip hissettim. Sanki yabancı bir yerdi de bir yerlerden tanıdık gelmişti. Belli belirsiz bir sıcaklık vardı bu yerde ama geri dönmek istemeyeceğim bir yerdi. Artık daha güzel yerlere gelmiştim.
Yetiştirme yurduna gelince tüm bu duyguları daha yoğun hissettim. Yurdun artık yaşlanmış hizmetlisini gördüğümde içimde yankılanan sesler yarıda kesildi.
‘Kader değil misin sen? Bizi ziyarete mi geldin kuzum?’
‘Evet. Müdire odasındadır değil mi?’
‘Odasındadır. Geç kızım.’
Bir zamanlar bana kocaman gelen müdire odası şimdi gözümde küçücük daracık bir odaya dönüşmüştü. Bir zamanlar benim için disiplin demek olan müdire hanımsa artık anaç bir dosttan başkası değildi. Bir süre yüzümü inceledikten sonra beni tanıdı.
‘Kader hoş geldin. En iyi öğrencilerimizden biriydin. Eminim çok iyi bir hemşire olmuşsundur.’
‘Hemşire değildi. Hastanede çalışıyordum evet. Şimdi ikinci evliliğimi yapıp taşındım. Eşim yabancı. İngiltere'de yaşıyorum şimdi. Burada birkaç işim vardı da, hazır gelmişken uzun süreden sonra ziyaret edeyim dedim.’
‘İyi yapmışsın. Biz bildiğin gibiyiz işte. Çocuklarla uğraşıyoruz.’
‘Ben aslında size bir şey soracaktım. Çocuklar dedelerini ve ninelerini soruyorlar da. Acaba bana bakan, Nevin Teyzeydi adı... Yaşlı bir teyze. Onun hakkında bir bilginiz var mı? Belki dosyamda onunla ilgili bilgi vardır.’
‘Nevin Hanımla ilgili bilgi almak için dosyayı incelememize gerek yok. O buranın çalışanlarından biriydi. Buradan emekli oldu.’
Ayağa kalktı. Duvardaki eski resim çerçevelerinden birini gösterdi. Ayağa kalktım ve daha yakından baktım. Sepya fotoğrafta, göstermese asla tanıyamayacağım, tıknaz, 30’lu yaşlarında bir kadın gösteriyordu. Gözleri oldukça sevecen bakıyordu.
Bu süper bir şeydi. Ne kadar zorlanırım derken hemen kim olduğunu buluvermiştim. Buraya geldiğimde küçük olduğum için hiç sorgulamamıştım. Ama beni yetiştiren kişinin kaldığım yetimhanede çalışması garip bir tesadüftü.
‘Peki annemin kim olduğunu biliyor musunuz?’
‘Ayfer diye birisi ben de bilmiyorum. Aslında Nevin Hanımı tanıyan birini arayabiliriz. Ben çok iyi bilmiyorum çünkü ben işe başladığım sıralar o emekli olmak üzereydi. Onu daha iyi tanıyan emekli başka bir abla var ona soralım istersen.’
Telefonunu çıkarıp aramaya koyuldu. Sonra da telefondaki kişiyle uzun süre havadan sudan konuştu. Hala konu anneme gelmeden ve konuşma başladıktan on dakika sonra iyice neşelendi. Sanırım epeydir görüşmeyen iki arkadaşın yeniden iletişim kurmasına vesile olmuştum. Annemi sormaya başladıktan sonra bir sürü ‘Öyle mi? Gerçekten mi? Vay be ne tesadüf.’ Nidaları attı. Sonra iyice ciddileşti. Ardı ardına belki de on defa 'Hmm' sesleri çıkardı. Sonra uzun bir selamlaşma listesi verdikten sonra telefonu gülümseyerek kapattı ve bana döndü.
‘Tesadüfün böylesi. Tahmin et ne çıktı. Annen de bu yetimhanede kalmış. Onun dosyasına bakabiliriz. Arşivlere bakmamız lazım.’
Müdirenin arkasından tozlu arşivlerin olduğu odaya girdim. Birkaç dosyayı çıkartıp yerine koyduktan sonra ‘Hah buldum.’ Dedi.
Tekrar müdirenin odasına döndüğümüzde dosyadaki tüm sayfaları çevirerek gözlüğünün üstünden inceledi.
‘Evet canım.’ Dedi gözlerini sayfalardan ayırmadan ‘Senin gibi değilmiş. Sicili pek temiz değil. Uyuşturucu kullanmış. Okula gitmemiş. Korkarım babanın da kim olduğunu kesin olarak söyleyemeyeceğim.’ Dedi dosyayı kapatarak. ‘Çünkü annen hiç evlenmemiş ve eskortluk yapıyormuş. Beraber çalıştığı herhangi biri baban olabilir. Ancak canım belki şey olabilir.’
‘Kim?’
‘Bu biraz seni incitebilir canım. Nevin abla sana söylememiş olabilir. Annen öldürülmüş canım.’
Bu kötüydü elbet ama belki de onu hiç tanımadığım için içimde öyle olması gerektiği gibi fırtınalar kopmamıştı.
‘İsmini soyismini al ve onu kimin öldürdüğünü öğren. Lokal gazetelerde mutlaka haberi vardır.’
Teşekkür edip hemen oradan çıktım. Lokal gazetelerle hiç işim olmamıştı. Nerede olduğunu bile bilmiyordum. Yerini internetten öğrenirdim ama o kadar haber arşivinin içinden annemi nereden bulacaktım?
Gazeteye ulaştığımda arşivlere bakmam için hangi yıllar arasını taradığımı sordular. Tam tarihi de bilmiyordum. O yüzden üstünde durduğum bir iki yıl aralığını söyledim. Ancak benim gibi arşiv karıştıran biri sık gelmiyordu ki görevli başımdan ayrılmadı. Uzun bir süre de hiçbir şey bulamadım. Zaten her güne her sayfaya bakmak belki de günler alacaktı. Yaşlı enine çizgili gömleği olan bir adam gelip başımda dikilen adamla konuşmaya başladı. Ne konuştuklarına pek dikkat etmemiştim ama adam konuşma arasında gözleriyle beni gösterip ne iş gibilerinden kafasını sallamıştı. Görevli de beni umursamadan ‘Annesinin öldürülmesini araştırıyormuş.’dedi.
‘Hangi yıl oldu olay?’ diye sordu. Söyledim
‘Tabi ya belki sen bilirsin o yıllarda burada çalışıyordun.’ Dedi görevli.
‘Annesi ünlü biri değilse hatırlamam elbette ancak o dönem bir seri katil vardı. Baya ünlü olmuştu. Polis epey geniş soruşturmalar yapmıştı. Onunla ilgili bilgisayarda arşiv olmalı. Çünkü dosya kapanmadı.’
‘Dosya kapanmadı mı? Bunca yıldır?’
‘Evet çünkü katil asla bulunamadı.’
Adamın peşinden bilgisayarın başına gittim. Ben çocukken bu tarz kuruluşlarda bu kadar gelişmiş bilgisayarlar olduğunu sanmıyordum.
‘Bir eleman gelip dosyaları kopyalamıştı. Fotoğralarını çekmişti. Fakat arama programlarımız fotoğraflardan kelime taratacak kadar gelişmiş. Bahsettiğim eleman bir araştırma yapıyormuş. Adli psikolog muymuş neymiş?’
Annemin adını da söyledikten sonra hemen elektronik arşivlerden buldu.
‘Evet. Tam tahmin ettiğim gibi seri katil tarafından öldürülmüş. Çok tuhaf bedeni parçalanmamış. O seri katil kurbanlarının bedenini parçalamakla ünlüydü. Garip bir şey daha var. Annen katilin son kurbanıymış.’
‘Peki kim olduğu asla bulunamamış mı? Şüpheli de mi yok?’
‘Ah hayır öyle değil. Katilin kim olduğu bulunmuştu. Ancak adam asla ortaya çıkmadı. Yani annenin ölümüyle beraber kayıplara karışmış.’
İncecik ekranı bana çevirip annemin katilinin fotoğrafını gösterdiğinde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Bir taraftan adam konuşmaya devam ediyordu.
‘Çok garip değil mi? Adamın karısı çocukları falan varmış. Neden o kadar adam öldürdün be kardeşim? Bir de hunharca milleti kesmiş.’
Adam konuşmaya devam ederken ben katilin gözlerinin içine bakıyordum. Bu adam bana çok benziyordu. İçimdeki çılgın düşünceler bu adamın babam olduğunu söylüyordu.
Adamın hayattaysa karısı ve çocuklarıyla konuşmaya gidebilirdim ama içimden gelmedi. Kabul etmek istemiyordum ama aile tarihim korkunç gerçeklerle doluydu. Annem bir fahişe babamsa azılı bir katildi. Şimdi de cehennem zebanisine dönmüş benim hayatıma musallat olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny
Horror‘Sadece bir rüyaydı.’ ‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’ ‘Gerçek değil o Aleyna.’ ‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek. Başımı çevirip karanlığa baktım. Kim bilir karanlığın içinde neler hayal ediyordu. ‘Ne var yavrum ora...