Geceyi yine huzursuz geçirmiştim. Bütün bunlar benim yüzümden olmuştu. Max bunu öğrenirse ne düşünürdü acaba? Sonuçta her şey eski eşime yaptırdığım büyü yüzünden olmuştu.
Sabah uyandığımda her zamanki gibi Max’i öperek uyandırmak istedim. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Boynuna sarılıp neşeyle onu öpmeye devam ettim. Max bir anda irkildi. Hızlı bir şekilde yatakta doğruldu. Bana o kadar şaşkın bakıyordu ki. Ne yaptım ki? Sanki ilk kez onu öptüm.
‘Sen de nereden geldin?’
‘Aşkım şaka mı yapıyorsun.’
Gözleri gayet ciddi bakıyordu. Beni hiç tanımıyordu.
‘Destiny ben. Karın.’
‘Karım mı?’
‘Sanırım kullandığın ilaçların yan etkisi. Ah Max yasadışı bir şekilde deneme ilaç kullanıyorsun ondan olmalı.’
Şimdi bakışları hüzünlüydü. Eski haline dönmemesi için her şeye razıydım. Ellerimi usulca başına götürüp saçlarını okşamaya başladım.
‘Destiny. Ben neden böyle oldum?’
Beni tanıyormuş gibi yapmasına rağmen hala şaşkınlık içinde olduğunu anlayabiliyordum.
‘Hadi gel kahvaltı yapalım.’
Kahvaltı boyunca hiç konuşmadı. Kahvaltı masasında doğal davranmaya çalışırken bizim ruh halimizi umursamıyormuş gibi kahvaltı masasındaki her şeyi mideye indiren çocuklara şaşkın şaşkın bakıyordu. Yemeğimi yemeden ilaç firmasından George’yi aradım. George telefonda bir süre sessiz kaldıktan sonra muhtemelen geçici hafıza kaybı olduğunu endişe etmememizi başka herhangi bir problemde hemen aramam gerektiğini söyledi.
Bana güle güle öpücüğü vermeden ceketini aldı ve işe gitti. Hemen medyum kadının bana verdiği numarayı aradım. Durumu anlattı ve ertesi gün eve geleceklerini söylediler.
Akşam Max eve geldiğinde çoğunlukla düzelmiş gibiydi. Eve abuk subuk birilerini çağırdığımı nasıl söyleyecektim? Ne yapacaklarını bile bilmiyordum. Belki de uzun bir süre evde kalacaklardı. Cesaretimi toplayıp evde olan garip olaylardan dolayı birilerini çağırdığımı söyledim. Garip bir sekilde beklediğim tepkiyi vermedi. Neredeyse hiç umursamıyor gibiydi. Sanırım sabah olanlardan dolayı garip hissediyordu.
Gece yattığımda yine huzursuz bir uykuya dalmak üzereydim. Halen uyanıkken tavanda bir şey gördüğümü sandım. Gözümü kapatır kapatmaz uykuya dalan biri değildim. Gözüm de karanlığa yeni alışmaya başlamıştı. Sanırım bilinçaltım bana oyun oynuyordu. Ancak tavandaki gölgenin hızlıca hareket ettiğini fark edince oraya odaklandım. O sürekli gördüğüm yaratık sanki yerde emekliyor gibi tavanda emekliyordu. Hem de hızlı hareketlerle. Bunu fark ettiğim anda yatakta doğruldum. Elim hızlıca ışığın düğmesini buldu. Işığı açtığımda tavanda hiç bir şey yoktu. Max ani bir irkilmeyle yatakta döndü. Karnına bakıp inliyordu. O kadar kötü görünüyordu ki sanki karnına örümcekler çullanmıştı da onları kovalıyor gibiydi. Kim bilir karnında ne görüyordu. Kötü olanı gözünün açık olmasıydı. Ona seslendimse de uyanmadı. İki omzundan kavrayıp sarsmaya başladım. Sonunda kendine geldiğinde yüzü ter içinde kalmıştı.
‘Yalnızca bir kabus.’ Dedim. Hiç de inanmamıştım buna. Bana ne gördüğünü anlatmadı. Tekrar uykuya daldım ama bu şekilde bölük pörçük uyumaya devam edersem akıl sağlığım iyice bozulacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny
Horor‘Sadece bir rüyaydı.’ ‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’ ‘Gerçek değil o Aleyna.’ ‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek. Başımı çevirip karanlığa baktım. Kim bilir karanlığın içinde neler hayal ediyordu. ‘Ne var yavrum ora...