Ada
Toprak'la beklerken sabahki çocuğu sormuştum. İlk günden fazla samimiydiler sanki. Bide ben biraz meraklı olabilirim. Tam söylerken sabahki çocuk gelip "Sulugöz prensesim" dedi. Toprak'a cevap ver artık bakışı atmaya çalışıyordum ama bakışlarda iyi olmadığımı söylemiştim. Toprak sonunda konuşarak
"Ada bu kuzenim Batu, Kuzen buda yurtta oda arkadaşım Ada" dedi.
Demek kuzeniydi o zamn böyle davranmaları normaldi. Batu gülümseyerek memnun oldum dedi. Bense "bende" diyebilmiştim. Listelerin önündeki kalabalık azalınca sınıfa bakmaya gittik. Kendi adıma battıktan sonra bizim sınıf listesinde Toprak'ı bulmaya çalıştım ama yoktu. Hadi ama farklı sınıf nedendi.
"Sanırım aynı sınıfta değiliz ha"diyince kafa sallamakla yetindim.
Batuyla aynı sınıftalar mıydı acaba Çünkü Batu bizim sınıfta değildi. "Belki Batuyla aynıdır" dediğimde üzgünce kafa sallayarak "Batu bizden büyük aslinda 11 di fakat bu sebek kuzenim sınıfta kaldı ve şuan 10. sınıflarda "dedi.
"Şebek mi kuzen ne diyosun ya "
Toprak ona tatlı bakışlarından gönderice gülümsedi. Keske benimde böyle bi kuzenim olsaydı. Annemin tek kardeşi vardı ki o şuan evli bile değildi. Babamlarsa 3 kardeşti. Aslında 4 ama halamın birini hiç tanımadım ki babamda hakkında konuşturmazdı. Kübra çok sinir bozucuydu erkek kardeşi de kopyasıydı zaten. Amcamınsa 4 yaşında bi kızı vardı. Yani böyle bi kuzenim yoktu hatta böyle bi arkadaşım bile yoktu. Arkadaş çevresi geniş olanlardan değildim ki burda gelir gelmez Toprakl'a arkadaş olmam mucizeydi. İlk okuldan hiç bi arkadaşımla konuşmuyoruz diyebilirim. Sadece arada Asya ile konuşuyoruz onunla ilkokulda çokta iyi sayılmazdık ama bitince tek konuştuğum o oldu. Zaten en yakın arkadaşımla okulların kapanmasına az bi süre kala aramız bozulmuş konuşmamaya başlamıştık. 5 yıllık arkadaştık belki birazda fazla. Kavgayla başlamıştı arkadaşlığımız 2. yada 3. sınıfta hep kavga eder tartışırdık ama sonradan çok iyi arkadaş olduk. Taki 8. sınıfın ortalarına kadar. Yazın onunla tekrar tartışıp sabaha kadar ağlamaktan uyuyamadığım gün geldi aklıma aslında cok özlemiştim. Öykü'yle aramız keşke hiç bozulmasaydı. Aslında yurt planlarını beraber hayal ederdik. Hatta beraber bi evde kalacağımızı hayal ederdik. Hayalim gerçekleşti ama bi ayrıntıyla Öykü yanımda yoktu. Bunları düşünürken çalan zille sınıfa gitmenin vakti geldiğini anladım.
"Dersten sonra kantinde görüşürüz Öykü"
Öykü mü?? Ah yine aklım gitmişti.
"Pardon yani Toprak dalmışım kusura bakma "
"Sorun değil tamam kantinde görüşürüz "
Sınıfa girip etrafa göz gezdirdim. Pencere kenarı en arka boştu. Oraya gidip oturdum. Sınıfa baktığımda bi benim yanımın boş olduğunu gördüm. Zaten sınıflar 16 kişilikti ve yanlış hatırlamıyorsam 4 şubeden oluşuyodu. Aman banane ya. Bunlara dalmışken içeri uzun boylu aslında genç sayılabilecek bi kadın girdi.
"Merhaba cocuklar ben rehberlik öğretmeniniz Çiğdem umarım iyi bi yıl geçiririz" dedi. Ve sıkıcı olan tanışma faslı başladı. Önümdeki kıvırcık saçlı kısa boylu kız Miray yanındaki kız ise Melis idi. Sıra bana geldiğinde
"Merhaba ben Ada"
diyerek yerime oturdum.
Sınıfa göz attım. Vayy en arka köşede oturan çocuk yakışıklıydı aslında. Sıra ona geldiğinde sadece Emre demişti. Sıkıcı olan tanışma faslının ardından zil çalmıştı. Kantinin olduğu yeri bulmya çalışırken birine çarptım. Ah baya sertti ama yaaa. Kafamı kaldırıp baktigimda Batu'yu gördüm.Sert olmasının sebebi kaslarıydı sanırım. Toprak basketbol oynadığını söylemişti sanırım boyunun uzunlugu ve kasları ona borçluyuz. Uff ne diyom ben yine ya.
"Immm Batu'ydu sanırım. Şey ben kantini arıyorum Toprak'la buluşacaktık "
"Evet Batu'ydu ve kantin üst katta Toprak'ın sınıfıda o katta orda bulabilirsin"
"Teşekkürler " diyip üst kata çıktım. Toprak masaya oturmuş beni bekliyodu. Aslında okula göre kantini baya küçüktü ki şuan çok doluydu. Sabah ikimizde kahvaltı etmediğimiz için bişeyler alıp atıştırmaya başladık.
YAĞMUR
Okula sonunda gelmiştik annemler müdürle konuştuktan sonra yurda eşyalarımı yerleştirmeye giderken ben okulda sınıfımın olduğu yeri bulmaya çalışıyordum.
Katlar arasında dolaşırken kantini buldum. Sabah kahvaltı yapmamıştım ve suan midem bana iyi bi fikir olduğunu söylüyordu. Ufak bi atıştırma molasından sonra devam edebilirdim. Atıştırmak için bişeyler aldıktan sonra kantine baktım. Çok doluydu ki ben gürültüyü sevmem. Aklıma okulun önündeki banklar geldi tamam uzun işti ama zaten ilk dersi kaçırmıştım. İkinciyide kaçırsam nolurdu ki. Elimdekilerle beraber bahçeye çıktım. Hava oldukça güzeldi. Büyük bi iştahla elimdekileri yedim.
İşte şimdi sınıfımı bulabilirim. Zil çalalı 5 dakika olmuştu. Bahçede bi ben vardım. Tekrar katları gezinirken kantinin az ilerisinde görmüştüm. Demek ki midemi dinlemeyip az daha baksaydım bulmuştum ki dersin ortasında birden girmek cidden kötüydü ama yapcak bişey yoktu. Üstümü düzeltim. Ve kapıyı çaldım.