Andrienne-3

447 19 3
                                    

 1925 - Fransa

Hıçkırıklarım karanlık odada yankı yapıyordu. Ne zaman ağlamaya başlasam, çok ağlamaktan olsa gerek hıçkırıklarım engel oluyordu. Kaç gündür buradayım bilmiyorum. Zaman zaman önüme yemek atıyorlar su getiriyorlar bir köpek gibi bakıyorlar bana. 

Düşünüyorum, neden ben. Küçücük bedenim çok fazla acı çekti. Doğumum sırasında annem öldü, babam beni istemeyip yetimhaneye bıraktı. Bazen gözlerimi kapatıp annemi hayal etmeye çalışıyorum, hayallerimde çok güzel bir kadın gibi geliyor. Kızıl saçları olan, mavi gözleri olan ince uzun bir kadın hayal ediyorum hep. Sokakta bu tarife uyan bir kadın rastlasam 'anne' diyorum içimden. 

Özlemim yakıyor içimi. Kokusunu merak ediyorum mesela annemin. Katili benmişim gibi hissediyorum. Ben doğmasaydım ölmezdi diyorum. Binlerce kez kafamı duvarlara vuruyorum bu düşünceden kurtulmak için. Binlerce kez... Susmuyorlar, o sesler, görüntüler, düşünceler silinmiyor aklımdan. Babamı hayal meyal hatırlıyorum. Dürütçe söylemek gerekirse bana dünyanın kralıymış gibi geliyor. Uzun boylu, yakışıklı ve gözleri derin bakan bir adam.

Her gece yalnız kaldığımda aklıma gelmiyor bunlar. Günün her saati her saniyesi aklımda oluyor. Kızıl saçlarımı annemden aldığımı söyler Bayan Bernice. Derin ve anlamlı bakan gözlerimi ise babamdan. Her zaman ailem olsun istemiştim. Yetimhane de 0-5 yaş arası çocukların daha fazla evlatlık edindiğini biliyordum, açıkcası artık beni kimsenin istemediğini de biliyordum. Sonuçta öz babam bile beni istememişken neden başka bir aile istesin ki? Sevgi hiç göremedim ben. Kimseden.. Yaralandığım da yere yatıp saatlerce 'annee' diye ağlardım. 

 28 Haziran günü her şey farklı olacak, sonunda bir ailem olacak demiştim kendime. Clarice ve Avian geldiğinde içim birden ısınmıştı. Her şey çok farklı oldu elbette. Yıkılmanın ve çökmenin eşiğine gelmiştim. 

Gözlerimi kapatmış bunları düşünürken kafamı dinlendiriyordum. En azından içinde bulunduğum karanlık yerden beni çekip alıyordu. Karanlıktan korkuyordum. Aslında şu an her şeyden korkuyordum. Köşeme çekilmiş Bay ayıcığa sarılıp ağlamakla meşgulken ayak sesleri duydum. Büyük ihtimalle siyahlı adam geliyordu. Zaten Clarice ve Avian'ın o iğrenç yüzlerini bir daha görmemiştim. Aracı olarak hep siyahlı adamı kullanıyorlardı. 

Yaklaştı yaklaştı.. Ve durdu. Kapı metalik bir sesle açıldı. Koridordan gelen ışık bir anda yüzüme vurmuştu. Uzun zamandır ışık görmeyince gözlerimi acıtmıştı. Hafif kıstım. Işığın ortasında siyahlı adam duruyordu. Yüzünü hala görememiştim. Boğazını temizledi ve ağır adımlarla yanıma geldi. Bana doğru yaklaştıkça istemsiz olarak kendimi duvara iyice ittim. Elinde siyah bir torba vardı. Önce torbaya ve sonra ona baktım. Ne yapacağını anlamıştım.

"Hayıır sakın o şeyi kafama geçirme. Senii uyarı...." sözlerimi yarıda keserek kafama torbayı geçirdi. Bir çığlık patlattım. Çırpınmaya başladım. Artık her yer zifiri karanlıktı. Gözlerim açık mı kapalı mı onu bile hissedemiyordum. Ellerimi tutarak çırpınmalarımı engelledi. Elleri çok soğuktu, tenimle temas edince ürperdim. Çırpınmamı engelleyince beni kaldırıp omuzuna attı. Karnım çok sert çarpmıştı omuzuna. Çırpınmamın o iri vücuda bir etkisinin olmayacağını bilsem de istemsiz olarak çırpınmaya devam ettim. "Bırak beniii, hayvan, domuz. Bırak dedim nereye gidiyoruz? Lütfen bırak korkuyorum." dedim korku dolu sesimle. Beni takmadı bile, cevap vermek yerine sadece yürüdü. Kalın botları gürültülü sesler yayarak yürüdü. 

O bir adımını atınca benim karnım onun omuzuna iyice çarpıyordu. Bir an kusacağımı zannettim. "Bırak beni içinde biraz insanlık varsa lütfen." dedim son umut kırıntısını da bu cümlelerde kullanarak. Biraz ses gelmedi, sonra hafif homurdayarak, "E e yeter be senin vızıltını dinlemek için bunu yapmadım ben. Sesini kes bir daha konuşursan omuzumdan aşağıya atarım seni!" dedi. Nefret dolu cümleleri benim beynimde ki soruları da ağzımdan çıkmamak üzere geriye itmişti. 

Sesi o kadar  nefret ve emin geliyordu ki beni aşağıya atacağından hiç şüphem yoktu. Zaten buradan kurtulmamın da ihtimali yoktu. Sesimi kesip başıma geleni beklemeye başladım. Tam dört dakikadır yürüyorduk. En sonunda beni omuzundan sert bir şekilde indirerek sandalyeye oturttu. Ellerimi arkada birleştirdi ve bağladı. Ayaklarmı da bağladı. Ayaklarımda ki ipe son düğümünü de atarak ayak seslerinden hissettiğim kadarıyla önüme doğru geldi. Siyah torbayı ucundan tutarak çekti. Siyah torba kalkerken istemsizce gözlerimi kapattım. Koyu kızıl saçlarım elektiriklenerek havaya doğru kalktı. Torba tamamen gittiğinde gözlerimi açtım. 

Clarice ve Avian karşımda sandalyelerini ters çevirmişler oturuyorlardı. Clarice halimi görünce güldü, kafasını yere eğdi ve ellerini gülümsemesini engellemek istercesine dudaklarına götürdü. Çok utanmıştım. "Ona biraz daha iyi bakmalısınız." dedi Avian siyahlı adama dönerek. "Yemeklerini daha sık verin, onu kaybetmek istemeyiz biliyorsun." gözlerini bana doğru kaydırdı. "Bu sıkı bir parça." dedi piç gibi gülümseyerek. Söylediklerini onaylarmış gibi kafasını salladı siyahlı adam. 

Clarice sandalyesinden kalktı, Avian da onu takip etti. Clarice siyahlı adamın yanına gitti. "Hadi başla biz yukarıda olacağız. İzleriz seni." dedi biraz daha ses tonunu düşürerek. "Bunu yeni yapmıyorum Clarice rahatla biraz." dedi siyahlı adam. "Aah tatlım unutmuşum biliyorsun her zaman işimi iyi yapmayı severim." dedi ve cevap beklemeden bana doğru döndü. Yüzünde o kadar küçümseyici bir ifade vardı ki, yetimhanede gördüğüm kadının o olduğuna şüphe ettim. Clarice odadan çıktı. Siyahlı adamla baş başa kalmıştık. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki eminim kalp atışlarımı siyahlı adam bile duyuyordu. 

Siyahlı adam biraz bana baktıktan sonra yanda ki beyaz odaya girdi. İçeriden metalik sesler geliyordu. Ellerim bağlı biçimde o kadar acizdim ki.. Bir kaç dakika kadar yanda ki odada durduktan sonra içeriye girdi. Kafamı merakla arka tarafa odanın olduğu yere doğru çevirmeye çalıştım. Tekerlekli tahta bir masayla içeriye girdi. Masayı önüme kadar getirdi ve bir metre ilerimde durdu. Masanın üstünde ki aletlere bakınca beynim olduğu yerde dehşete kapıldı. Kalbimin atışları daha da hızlandı.

Masanın üstünde bıçak, delici aletler, pense gibi eşyalar vardı. Kalbim sıkıştı. Gözlerimi kapattım sımsıkı. Kabus olması için dua ettim. "O-onlarla ne yapacaksın bana?" diyebildim gözlerim hala sımsıkı kapalıyken. Siyahlı adam bana daha da yaklaştı. Gözlerimi açtım. Kafasını eğdi ve yüzünü göremesem de gözleriyle aynı hizada olduğumu biliyordum. Nefesini hissedebiliyordum. Yoğun şekilde nane kokuyordu. Ağzından kelimelerin dökülmesiyle kanım dondu. Duygularım, hislerim, damarlarım, hatta kalp atışlarım o sözler bitene kadar geriye çekildi. 

"Seninle çok eğleneceğiz hırçın kız." 

Sadist AileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin