Cennet, ceza çekmemek için yalandan iyilik yapan insanlarla doluyken, cehennem en güzel cennettir.
Gözlerimi dikmiş, karşımdaki eve bakarken içim buz kesmişti. Karşımdaki manzara, düşüşümü en net biçimde gösteren görsellerden birisiydi, çünkü burası korkunçtu.
Yavaşça nefesimi verip cebimde kalan son birkaç parayı da taksiciye uzattığımda ellerimin titrediğini son anda fark etmiştim. Taksici göz ucuyla bana baktı ve ben arabadan iner inmez gaza basıp uzaklaştı.
Ona hak vermemek elde değildi.
Üzerimdeki kalın montumu düzelttim ve karşımdaki eve doğru ilerlerken sokakta durmuş beni izleyen insanlara bakmamaya çalıştım.
Burası bir depremden şans eseri sağ kalmış bir şehre benziyordu. Evler içinde sokak hayvanlarının bile barınmak istemeyeceği kadar yıkık dökük, sokaklar bira şişeleri ve -şarap olmasını umduğum?- kırmızı sıvılarla doluydu. Biraz ileride saçları rastalı bir kız yanında oturan esmer bir çocukla tütün sarıyor, hemen arkamdaki bir grup dövmeli insan arsızca kahkahalar atıyordu.
Kuzenimin neden böyle bir yerde yaşadığını bilmiyordum. Aslında onu en son ortaokula giderken görmüştüm ve bu adresi bulana kadar canım çıkmıştı.
Sanırım şu anda yirmili yaşlarının başında olmalıydı ve babaannemizin ölümünden sonra torunlarına bıraktığı birkaç arazi için imzası gerekiyordu.
Normal şartlar altındayken asla böyle şeylerle uğraşmazdım fakat babam birkaç hafta önce iflas etmişti.
Henüz geçen aya kadar Türkiye'nin sayılı zenginlerinden birisiyken şu anda kredi kartı borçlarımızı ödeyemiyor, değerli eşyalarımızı satılığa çıkartıyordu. Bu duruma üzülüyordum. Üstelik bu semt bana içinde bulunduğumuz durumu hatırlatıyordu.
Yavaşça ilerledim ve evin ahşaptan yapılmış eski kapısını ürkekçe tıklattım.
Kapıyı açan kimse olmamıştı.
Birkaç adım geriye gittim ve o anda evin tüm lambalarının kapalı olduğunu fark ettim. Kuzenimin uyuduğunu umarak tekrar kapıya yaklaştım, elimi kaldırdım ancak tam o sırada başka bir şey dikkatimi çekti.
Kapı daha önceden bariz bir şekilde zorlanmıştı ve kırılan kilidi merdivenin kenarına düşmüştü.
Bu içime bir kuşku salarken yaptığımın yanlış olduğunu bilsem de kapıyı yavaşça geriye doğru ittim. Gıcırdayarak açılan kapıdan içeri girdim ve koridora adımımı atar atmaz burnuma çok sert bir koku çarptı. Evin içi çürümüş et ve alkol kokuyordu. Yüzümü buruşturup adımlarımı hızlandırdım ve iki katlı olan evin koridor sonundaki merdivenlerine ulaştım.
Merdivenin başında kurumuş kan lekeleri vardı. Dehşetle gözlerimi açtım ve çığlık atmamak için dudaklarımı ısırırken sol kolumu trabzanlara attım.
O anda elime trabzanlardan ılık bir sıvı bulaştı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken koşar adımlarla merdivenleri tırmandım ve ikinci kata çıktım. Korkudan deli gibi titriyor fakat bir yandan da temkinli olmaya çalışıyordum. O sırada gözüme kenara atılmış bir bıçak çarptı. Normal bir bıçak değildi. Kasaplarda sert etleri kesmek ve kemikleri parçalamak için kullanılan bir bıçak türüydü. Üstelik üstü kanla kaplıydı.
Ne zaman aktığını bilmediğim gözyaşlarım tişörtümü ıslatırken ilerledim ve o kasap bıçağını elime aldım.
Belli ki bu evin içinde bir ceset vardı. Ancak katili ikinci kurbanı için pusuya yatmış olabilirdi. Elimle soğuk bıçağı kavrarken onu asla kullanamayacağımı biliyordum. Ancak yine de bir avantajım olsun istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARMADAĞIN
Teen Fiction[Yetişkin içerikli yerler bulundurur. Lütfen uyarıları dikkate alın.] Karanlık sandığım o ruh, içine düşenin kaybolduğu katrandan bir okyanusmuş. Kendimi kurtarmak için yaptığım her hamlede suları göz boşluklarıma doluyormuş. Bu ruhun denizine gire...