Kumarbaz'ın kumar masasına otururken ki ahlak anlayışı

57 1 0
                                    

Kumarbaz eline geçen bir miktar para ile başkasının adına kumarhane girer ve gözlemleri ve yargılarıyla karşımıza çıkar. Kaybeden/kazanan, risk alan, tüm hayatını rulet masasına bırakan birinden ziyade kumarhane ortamında kendini varedişini ve başkalarına( elit veya düşkünler ) dair varoluş ve onların masada yer alma motivasyonunun kurgusunu açıklar.

Onu bu ruh haline iten aslında zihnen kendini adamasına gerek olmaması, başkasının parasıyla rahatça oynayabilmesidir. Kumarbaz aslında roman boyunca genellikle başkasının parasıyla oyun oynar. Bu da çoğu zaman bize gözlem ve tecrübelerini aktarma rahatlığını sağlar.

Risk alan kişiler genelde bu risk sürecini aktarım yerine yaşamaktan zevk alırlar. Kazananların içine girdiği zevkli bir anlatım süreci, hatta zaman geçtikçe anlattıklarında abartıya yer verilmesi zaman zaman Kumarbazı rahatsız eder. Yine de bence bir kumarbaz zevk aldığı anları abartmasından daha özgün başka ne hakka sahip olabilir ki?

Kumarbaz kumar oynayanları ( kendisi ve beraberindekilerin oynadığı tek oyun rulet ) ahlaken ikiye ayırır; kumardan kazanç sağlayıp köşeyi dönmeyi uman düşkünler ve kumarı zevk için oynayan ve bu duruşundan taviz vermeyen elitler. Kendisi de dahil olduğu bu hengamede vicdanın ve egonun külfetinden kaçamayarak tüm kumarbazlar gibi elit kesimi kıskacına alır, nefretini ve kendi ahlak anlayışını inşaa ettiği bir ortam eleştirisiyle okuyucunun karşısına çıkar. Bunun kaçınılmaz olduğunu kendisi de kabul eder çünkü 1 birim para kazanarak aylık ihtiyacını giderebilecek düşkünün, 1000 birim parayı bir dakika içerisinde kaybeden elit kumarbazdan nefret etmesi hayatın ona sunduğu en geniş düşün alanlarından biridir ve hatta hakkıdır.

Burda beni etkileyen kısım insanın duygularını varettiği alanlar ve her bir alanın kendine özgü farklı duygu yoğunluğu ile karşımıza çıkması. Bu aslında herkesin bildiği birşey. İnsanların kesişim noktaları olan ortamlarda biraraya geliş motivasyonlarındaki doğallığı ve o ortamlara dair genel duyguları birçok insan doğası gereği bilir. Dostoyevski'nin bu ortamlara dair fazladan söylediği şey ise ruhumuzu katmadan dahil olduğumuz ortamlara ışık tutuyor. Kendini masada kaybeden karakterin kendisi aynı zamanda bilgeliğiyle karşımıza çıkarak karşılaştığı ve yaşadığı durumları çift yönlü bize sunuyor. Biz insanoğlu, kendimizi varettiğimiz yaşama alanlarımızın hangi birini hem kendimizi yaşarken hem de aynı zamanda o ortamların bilgesi olarak birilerinin karşısına çıkabiliyoruz. Bunu ancak Dostoyevski gibi hayatın içine çok yönlü temas etmiş birinin karakterinden anlayabilmemiz aslında zayıf varlıklar olarak kendi varlığımızın evrene ait kısmından ne kadar da kopuk yaşayabileceğimizi gösteriyor. Hayatın kendisi ayrıntılarla dolu ve hayata dahil olmak yetisi insanoğlu için bu yüzyılda dahi çok büyük bir çaba gerektiriyor.

DostoyevskiWhere stories live. Discover now