Şafağın ilk ışıkları geceyi pembe ve soluk yeşile boyuyordu. Sehun 150 yıl önceki aile dostları D.O'nun evinden dışarıyı izliyordu. Bu eve en son girdiğinde D.O'nun büyük büyük babası ve ailesi burada yaşamaktaydı.
Ve Seul'de Sehun'un sırrını bilen bir tek D.O kalmıştı.
D.O'nun ailesi Vampirlerinin döneceğini haber almış, artık bu aile sırrını devam ettiremeyeceklerini düşünerek Amerika'ya taşınmışlardı.
Atalarının ne çektiklerini gayet iyi biliyorlardı.D.O bunlara kayıtsız kalan tek kişiydi, Sehun'un bu evde kalmasını dert etmemişti. Sehun'un bir vampir olduğunu biliyordu ama bu onun için sorun değildi. Ona göre insanlar vampirlerden daha korkunçtu.
D.O'ya özellikle ona tavanda bulunan ve çatıdaki küçük koridora açılan kapılı odayı istediğini söylemişti. Şimdi o kapak açıktı ve altındaki merdivene serin, ıslak bir esinti vuruyordu. Sehun giyinikti. Bunun nedeni erken kalkmış olması değildi. Hiç yatmamıştı.
Ormandan yeni dönmüştü ve çizmesinin yan tarafına birkaç ıslak yaprak yapışmıştı. Titiz bir tavırla hepsini silkeledi. Öğrencilerin önceki gün onun hakkında yaptıklan yorumlar dikkatinden kaçmamıştı ve giysilerine baktıklarını biliyordu. Daima iyi giyinirdi ve bunun nedeni kibir değil yapılacak en doğru şey olmasıydı. Öğretmeni ona daima "Bir aristokrat pozisyonuna uygun şekilde giyinmelidir. Bunu yapmazsa başkalarının küçümsemesiyle karşılaşır," derdi.
Kapısının açılmasıyla aniden ayağa fırladı. Gelen D.O'ydu. Ellerini havaya kaldırmış şaşkınca Sehun'a bakıyordu. "Sen iyi misin ? Şey beraber kahvaltı-" Kesik bir kahkaha bırakmıştı D.O gözlerini yavaşca yere indirirken. "Üzgünüm dostum,senin yemek yemediğini unutuyorum, bu aile sırrımızı koruyamayacağım anlamına mı geliyor bilmiyorum ama atalarım kadar profesyonel değilim."
Odadan çıkacakken Sehun'un gülümsediğini gördü ve o da aynı şekilde karşılık verip sessizce gitti.Herkesin dünyada bir yeri vardı ve Sehun'un yeri soylular arasındaydı. En azından bir zamanlar öyleydi.
Neden şimdi bunları düşünüyordu ki? Öğrenci rolü oynamanın kendi öğrencilik günlerini hatırlatacağını tahmin etmeliydi elbette. Anıları hızlı ve yoğun bir şekilde geri geliyor, sanki bir günlüğün sayfalarını karıştırıyormuş gibi zihin gözü orayı burayı yakalıyordu. Şimdi karşısında çok canlı olarak gördüğü bir anı vardı: Kai'nin üniversiteyi bırakacağını söylediği zaman babasının verdiği tepki. Bunu asla unutmayacaktı. Babasını hiç o kadar öfkeli görmemişti.
"Geri dönmeyeceğim de ne demek?" Bay Kim genellikle adil bir adamdı ama çabuk öfkelenirdi ve büyük oğlu içindeki şiddet eğilimini harekete geçirmişti.
Kai o zaman safran rengi ipek bir mendile dudaklarını silerken, "Böyle basit bir cümleyi senin bile anlayacağını tahmin ederdim baba. İngilizce de tekrar etmemi ister misin?" demişti.
"Kai" diye araya girmişti Sehun bu saygısızlık karşısında şaşırıp gerilerek. Ama babası onun konuşmasına izin vermemişti.
"Bana, Sehun ve senin baban olan insana, dostlarımın karşısına oğlumun bir işsiz olduğunu bilerek çıkacağımı mı söylüyorsun? Asla iyi iş çıkaramayan, asla başarılı olamayan biri? Kore'ye hiçbir katkısı olmayan bir aylak?" Bay Kim'in öfkesi artınca tüm hizmetçiler evin dört bir yanına kaçışmıştı.
Kai ise gözünü bile kırpmadı. "Görünüşe göre öyle. Tabi sana borç para vereceklerini umarak yalakalık ettiğin insanlara dost diyorsan."
"Kendine gel!" diye bağırmıştı Bay Kim sandalyesinden kalkarken. "Okuldayken paranı ve zamanını boşa harcaman yetmedi mi? Ah evet, bütün o turnuvalarını, kumarlarını ve kadınları biliyorum. Sekreterin ve öğretmenlerin olmasa, aldığın bütün derslerde başarısız olacağını da biliyorum. Ama şimdi beni tamamen aşağılamak istiyorsun. Ve neden? Neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE DIARIES - EXO
VampireMina: Altın kız, gözüne kestirdiği herkesi ele geçirebilecek biri. Sehun: Düşünceli ve gizemli, geçmişi lanetleyen, bütün kötülüklerden Mina'yı korumak için mücadele ederken bile, kızın cazibesine bir tek o karşı koyabiliyor. Kai: Seksi ve tehlikeli...