Mina banyoya girdiğinde başı dönüyordu ve minnettardı ama çıktığında öfkeliydi.
Bu değişimin nasıl olduğundan pek emin değildi ama yüzündeki ve kollarındaki çizikleri yıkarken yanında ayna olmadığı, omuz çantasını Wook'un spor arabasında bıraktığı için sinirlenmiş ve tekrar hissetmeye başlamıştı. Hissettiği şey de öfkeydi.
Lanet olası Oh Sehun. Hayatını kurtarırken bile inanılmayacak kadar soğuk ve kontrollüydü. Mina onun kibarlığından, cesaretinden ve etrafını saran kalın, aşılmaz duvarlardan nefret ediyordu.
Saçlarındaki iğnelerin geri kalanlarını çıkardı ve elbisesinin ön tarafını bir arada tutmak için kullandı. Sonra açtığı saçlarını, lavaboda bulduğu oymalı bir kemik tarakla taradı.
Banyodan çıktığında başını dik tutuyordu ve kısık gözlerle bakıyordu. Sehun ceketini tekrar giymemişti. Üzerinde siyah kazağıyla, başı eğik, gergin bir halde pencerenin yanında bekliyordu. Başını kaldırmadan, bir sandalyenin sırtlığına bırakılmış uzun bir kadife kumaşı işaret etti.
"Şunu elbisenin üzerine giymek isteyebilirsin."
Oldukça kalın ve yumuşak bir kumaştan, kukuletası olan bir pelerindi bu. Mina kalın pelerini omuzlarına yerleştirdi ama hediye onu yumuşatmamıştı. Sehun'un kendisine yaklaşmadığını, hatta konuşurken ona bakmadığını farketmişti.
Mina pelerini omuzlarına geçirdi. Kumaşın sıcaklığıyla kendini çok daha iyi hissederek kasıtsal olarak Sehun'un kişisel alanına girdi. Ona doğru yürüdü ve pencerenin yanındaki ağır maun dolabı inceledi.
İçinde ürkütücü görünüşlü bir hançer duruyordu . Kabzası fildişinden yapılmış, kabza ucuna gümüş işlemeli bir akik yerleştirilmişti . İçinde bir tür kadran bulunan altın bir küre ve çok sayıda altın bozuk para da vardı.
Biraz ilgisini çektiği, biraz da eşyalarını karıştırdığını görmenin Sehun'un sinirlendireceğini bildiğinden, paralardan birini eline aldı. "Nedir bu?"
Sehun hemen cevap vermedi. "Altın bir florin" dedi sonra. "Floransa'dan."
"Ya şu?"
"Bir Alman saati. 15 yüzyıldan kalma," dedi Sehun.
Mina menteşeli kapağı olan küçük demir bir kutuya uzandı. "Ya şu? Açılıyor mu?"
"Hayır." Sehun'un refleksleri bir kedi gibiydi. Eli kutunun üzerine kapandı ve kapağı tuttu. "Bu özel," dedi belirgin şekilde gergin bir sesle.
Sehun'un elinin sadece demir kapağa dokunduğunu ve kendi tenine değmemeye dikkat ettiğini gördü. Mina parmaklarını geri çektiğinde, Sehun da hemen elini çekti.
Aniden öfkesi o kadar arttı ki Mina kendini daha fazla tutamadı. "Dikkat et," dedi vahşice. "Sakın bana dokunma, yoksa bir hastalık kapabilirsin."
Sehun pencereye doğru döndü.
Kendisi de uzaklaşarak odanın ortasına dönerken başını kaldırarak tavandaki kapağa baktı ve birinin yumuşak bir şekilde nefes aldığını duydu. Döndüğünde Sehun'un bakışlarının çıplak boğazına odaklandığını gördü. Bakışlarındaki parıltı onu şaşırtmıştı. Ama bir an sonra Sehun'un yüz ifadesi sertleşti ve Mina'yı yine kendinden uzaklaştırdı.
"Sanırım," dedi Sehun, "seni eve götürsem iyi olur."
O anda Mina onu incitmek, kendisi kadar kötü hissettirmek istedi. Ama aynı zamanda gerçeği de bilmek istiyordu. Bu oyundan, planlardan, Oh Sehun'un düşüncelerini okumaya çalışmaktan bıkmıştı. Uzun zamandır düşündüğü şeyleri kelimeye dökmek hem ürkütücü hem de rahatlatıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE DIARIES - EXO
VampireMina: Altın kız, gözüne kestirdiği herkesi ele geçirebilecek biri. Sehun: Düşünceli ve gizemli, geçmişi lanetleyen, bütün kötülüklerden Mina'yı korumak için mücadele ederken bile, kızın cazibesine bir tek o karşı koyabiliyor. Kai: Seksi ve tehlikeli...