❥taegi
Kafamın içinde binlerce ses vardı, çoğunun benden nefret ettiği. Bütün seslerin arasında en güzel ses ise,
onun sessizliğiydi.
Min Yoongi'nin sessizliği.
**angst değil.
| Her bir satır Min Yoongi kokacaktır büyük ihtimalle, zira ben de oldu...
Günler geçiyor; gün doğuyor, gün batıyor ama olan her şey onun saç telleri arasında oluyor benim için.
Karşısına oturuyorum her gün. Aynı saatte orada oluyorum. Tam karşısında.
Gözlerimi de üstünden almıyorum. Merhaba diyorum her gün. Cesaretime göre konuşuyorum onunla.
Bazen dönüp bakıyor bana. Gülümsüyor ama gözlerinin arkasında acılar asılı biliyorum. Bazen kafasını hiç kaldırmıyor defterinden. Hızlıca, bir şeylere yetişmek istercesine çiziyor. Görmüyorum da ne çizdiğini. Çiziyor... Çiziyor.
Beyaz, kemikli ve damarlı elleri.
Ah, o kadar güzeller ki... O kadar güçlü duruyor ki...
İçim çekiliyor. İçim bile ona çekiliyor.
Belki bir ay, belki bir buçuk ay oluyor onunla her gün bu trende yolculuk yapmaya başlayalı.
Yaşıyorum, yaşamaz olur muyum hiç?
Günüm onun saçları arasında sallanırken nasıl yaşamam yahu.
Hem konuşmasa bile benimle, arada gülümsüyor ya bana. Yetiyor bana.
Bugün de karşısında oturuyorum.
Sarı bir kazak giymiş boğazlı, teni beyaz, gülüşü beyaz, elleri beyaz.
"Kış iyice geldi." diye mırıldanıyorum. "Kar yağacak."
Gözümün ucuyla dışarı bakarken gözünün ucuyla bakıyor bana.
"Sizin de tenini kar gibi," diyorum. "Ama yanınızdayken hiç üşürmüşüm gibi hissetmiyorum.