ben duydum ki seni,

431 70 27
                                    


Ölmeyi istemek, ölümden başka çarenin olmadığını düşünmek çok korkunç. Bütün hücrelerinin böyle acı çekmesi mümkün müydü bilmiyordum o ana kadar fakat o gece, her şeyin bitmesini istediğim o gece, daha fazla buna dayanamayacağımı düşünmüştüm. İnsan nefes almaktan dahi yorulur muydu? Ben yorulmuştum.

Mahvolmuş gibi hissediyordum. Yorulmuştum, kaybolmuştum. Süzülüyordu ruhum boşlukta ve karanlıkta; kimdim, ne istiyordum, ne için yaşıyordum bilmez olmuştum. Her şey o kadar zordu ki katlanamıyordum kendime ve beynimin içindeki o seslere. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Uyumak ve uyanmamak istiyordum. Sabah güneş doğduğunda üzülür olmuştum, geceye sırlarımı fısıldamaktan yorulmuştum artık. 

Öyle ağır hissediyordum ki bedenim ciğerlerimi eziyordu. Gökyüzü karanlıktı ve hava ciğerime dolmuyordu sanki. 

Hiç kimseyi düşünmemiştim üstelik. Geride bırakacaklarım bir an olsun aklıma gelmemişti. Tek derdim, acıyı söndürmekti. 

Tam olarak neden acıdığımı da bilmiyordum. Sorsanız, bir sebep sayamaz haldeydim.

Bitirmem gerektiğinden başka bir şey düşünemiyordum. 

Mermer soğuktu o gece. Göz yaşlarım sıcaktı unutmam, hıçkırıklarım da sessizdi. 

Ah, nasıl bir çaresizlik hissi o öyle? Nasıl bir sızı? 

O gece orada onun sesini duymamış olsam, sonsuzlukta mı süzülürdü ruhum yoksa yok mu olurdum bilmiyorum. Cennet var mı, cehenneme mi giderim, arafta mı kalırdım bilmiyorum. 

Şimdi yaşıyorum ve o adama bakarken usul usul bir sızı hissediyorum hala içimde. Ona bakarken ağlamak istiyorum, hıçkırmak, sarılmak, koklamak ve baştan yaratılmak istiyorum. 

Karşımda ona aldığım atkıyı takarak otururken aklımda dolaşıp duruyor bu düşünceler. Ağlamak üzereyim fakat kendimi sıkıyorum.

Defterine bir şeyler karalıyor yine. Ellerini izliyorum, ne çizdiğini göremesem de.

 Yüzünde bir tebessüm var ve neden bu kadar güzel diye merak ediyorum. Can yakacak kadar güzel burnundaki ben. Can yakacak kadar güzel alnına dökülen saçları ve beyaz elleri. Vişne kokusunu alıyorum az, biraz. 

İki ayı geride bıraktık burada, birlikte. Artık eminim ona olan muhtaçlığımın neyden kaynaklı olduğundan. 

Ona aşığım. 

Bunu düşünüyorum ona bakarken ve ben kendimi tutamadan göz yaşlarım teker teker düşüyor gözlerimden. 

Eğer ölseydim diyorum, onu göremeyecektim. 

Bu düşünceyle ağlamaya başlıyorum oturduğum yerde ve onun gözleri bana dönüyor anında. Şaşkınca bir bakış atıyor ve ağzı kocaman açılıyor. 

Hıçkırıklara boğulmama sebep olan şey, ağzını açıp konuşmaya çalışması ve sonra bir şeyi fark etmiş gibi ellerini dudaklarına kapatması oluyor. 

O konuşmuyor değil. Konuşamıyor. 

Bu düşünceden öylesine kaçmışım ki o ana kadar fark etmiyorum bile. 

Fark ettiğim an hıçkırıklarım sertçe kopuyor. Yere kayıyor bedenim ve orada, öylece ağlıyorum. Yanıma oturuyor yavaşça. Dokunmaya korkar hali, acılarını gözümün önüne seriyor.

Onu çok üzmüşler. Belki benden bile çok.

Ellerini yakalıyorum, ıslak gözlerim yüzünü tarıyor. O da ağlıyor. 

Bir de o ağlıyor diye ağlıyorum. 

Ellerini öpüyorum. Avuç içlerinde biriktirdiği acıları öpüyorum ve sonra fısıldıyorum ona acılarımı. Ona, onu anlatıyorum. O geceyi, onu ve onu, ona anlatıyorum.

Vişne Çürüğü'nü anlatıyorum yol boyunca.

Ve söylüyorum, sana aşık oldum diye. 

Ağlaması durmuyor, beni kurtardığını anlatıyorum. 

Onun için yaşıyorum yahu! Bunu ona uzun uzun anlatıyorum. Yemin ederim onun için yaşıyorum ben. Bana cevap veremese de anlatıyorum. 

Konuşamasa da seviyorum onu. Bunu da anlatıyorum. Sessizliğinin diğer sesleri nasıl susturduğunu anlatıyorum.

O gece, onun sesini duyduğumu hatırlıyorum tam o an. 

Önce kalakalıyorum, sonra ''Ben duydum ki seni,'' diyorum. ''Bana fısıldadın o gece. Adımı söyledin. Beni kurtardığın gece bana seslendin.''

Ağlıyor, göz yaşlarını öpüyorum. Ona söz veriyorum bütün acılarından öpeceğime dair. 

Söylüyorum ona. O beni sevmese de olur. Ben  onu görsem yeter. 

Fakat yol bittiğinde, ıslak gözleriyle terk ediyor vagonu. Koşarak kaçıyor benden. 

Bir sonraki gün gelmiyor. 

Üstelik defterini unutmuş olmasına rağmen vagonda, onu geri almaya bile gelmiyor. 

Ve ben sonradan fark ediyorum,

 o defterin zaten bana ait olduğunu. 


  🍒  


Geçen gün, rüyamda Min Yoongi'yi gördüm. Onunla bir sokakta karşılaşıyorum ve o da beni görüyor. Bir fan olduğumu düşünüp rahatsız oluyor ve ben de onu rahatsız etmemem gerektiğini düşünüyorum ancak o kadar hızlı çarpıyor ki kalbim delirmek üzere olduğumu düşünüyorum neredeyse. En sonunda Yoongi, bir tepki vermediğimi görünce yoluna gitmesi gerektiğini düşünüyor fakat ben, bu an için yaşadığım düşüncesiyle yanına gidiyorum. Hızlıca konuşuyorum zamanına almamak için. Rahatsız ettiğim için özür diliyorum ve her zaman yanımda taşıdığımı düşündüğüm mektubu ona uzatıyorum. Diyorum ki, ''Seninle karşılaşırsam diye hep yanımda taşıyordum, lütfen oku olur mu?'' Mektubu alıyor. Ben ağlamamak için kendimi tutarken, ''Özür dilerim ama sana sarılabilir miyim?'' diye soruyorum bu sefer de. Başını sallayıp kabul ediyor ve ona sarıldığım an ben hıçkırıklara boğuluyorum. 

Bunun ardından hıçkırarak uyanıyorum zaten. Uyandığımda bu rüyaya o kadar ağladım ki, inanın son zamanlarda bu kadar uzun süreli ve şiddetli ağladığımı hatırlamıyorum. Beni ağlatan kısım, mektupta Yoongi'nin beni nasıl ölümden kurtardığının yazıyor olması. O geceyi ve onun bana nasıl sesini duyurduğunu anlatmışım güya. Bunu yapmayı, ona benim gözümden kendini anlatmayı çok fazla istiyorum ve bunun bir rüyada bile gerçekleşmesi imkansızdı alsında benim için. Bu yüzden bu rüya beni çoook fazla etkiledi. 

Her neyse gereksiz bir şey anlattım ama paylaşmak istedim. 

Bu hikayeyi yazarken sürekli ağlayıp duruyorum. Gerçekten bütün bu hisler hala o kadar yoğun ki, biraz korkutucu oluyor. O hisleri tekrar hatırlamak, tekrar pes etmek istemiyorum çünkü. 

Bu da gereksiz bir bilgiydi. Neyse...

Bir iki bölüme final olacak zaten. 

Öpüyorum çok. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 08, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

feeble sour cherry 🍒 #beklemedeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin