chaeyoung balkonda, gecenin bir yarısı bile ışıl ışıl olan seoul manzarasını izliyordu. yıldızları sayıyordu, eğer bütün yıldızları sayıp bitirebilirse lisa'ya kavuşabilirdi. bu oyunu hep oynardı çünkü, yıldızların hepsini saymak ne kadar imkansızsa, lisa'ya ulaşmak da bir o kadar imkansızdı.
gözyaşları yanaklarını ıslatmaya başlarken, geçen gün lisa'ya sarıldığı aklına geldi. uyandığında, çarşafın hiç bozulmamış oluşunu düşündü.
tanrı, chaeyoung'un zihniyle bir anlaşma yapıp, kıza komplo kurmak istemişti. yalan tanrısı chaeyoung'u seviyor olmalıydı.
şimdi arkadaşlarının söyledikleri kızın zihninde bir film şeridi gibi dönüyordu. "lisa bir daha asla geri dönmeyecek. artık lisa'yı unut. kafayı yiyeceksin." chaeyoung boş hayallere kapılıp, her gece kahve içerek yaşamını sürdürmeye çalışmayı çok acınası bulmaya başlıyordu.
gerçekler gecenin soğuk meltemiyle kızın yüzüne çarparken, gözyaşları şimdi sevgilisinin battaniyesine damlamaya başlamıştı.
arkadaşları haklıydı, lisa ölmüştü.. chaeyoung ile tartıştıkları o akşam alkol aldığında, arabası uçurumdan düşmüştü. chaeyoung'un yapabileceği tek şey, kızın arkasından yas tutmak olabilirdi.
chaeyoung uykusuz geçen bunca gecenin ardından, ilk defa sevgilisini beklemedi. usulca yatağına girdi ve, lisa'dan kalan peluş köpeğe sarıldı. göz pınarlarından damlayan inci taneleri yastığını ıslatırken, kız uykuya daldı. bu gece uykusunu güzelce almalıydı, yarın için güzel planları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cant sleep, chaelisa
Fanfictionchaeyoung her gece sevgilisinin kokusunu almadan uyuyamazdı. lisa hiç gelmezdi ama olsun, chaeyoung yine de beklerdi.