Eski kapıyı on dakikadan fazladır zorlamama rağmen hâlâ açmayı başaramadım. Bir ara pencereden çıkabileceğimi düşündüğümde karşıma çıkan insanın kafasının bile zar zor geçeceği darlıkta olan pencereyle bu mümkün görünmedi. İşin ilginç tarafı yardım çağrılarıma da kimse ses vermiyordu anlayamadığım konu şu kapının önünden allah'ın bir kulu dahi geçmiyormuydu? Telefonum da yanımda değildi. Acele ile indiğimden unutmuştum otobüste.
Sinirime inat önüme düşen saç tutamını geriye doğru ittim. Kızgınlık seviyemi yükseltmek istercesine yeniden alnıma döküldü. Zorlamayı kenara bırakarak kapıya vurdum "Hey! Kimse yok mu? İçeri de kilitli kaldım" kaçtır aynı kelimeleri telaffuz etmeme rağmen bir insan evladı da ses vermemişti. İlla ki beni buradan çıkaracak birileri gelecek ti. Tabi o zamana kadar otobüs benzin istasyonunu terk ederek beni burda unutmazsa! Neyse ki feyzullah ve cansu sayesinde bu mümkün değildi. Onlar beni burda hayatta bırakmazdı.
Ama sinan hocanın söylediği dakikayı geçeli bir on dakikadan fazla olmuştu. Hâlâ ne gelen vardı, ne de giden. İçeride kilitli kalmam mide bulantı mı bile unutturmuş tu. Halbuki kötü kokudan midem daha çalkantılı durumda olması gerekirken, bulunduğum durumda aklıma gelmiyor du.Öfkeyle kapıya bir tekme savurduğum da sert darbe tahta kapıdan çok ayağımı acıtmış tı. Kirler desen hakine gelmiş tuvalette kaldığıma mı, öfkemin acısını yaşıyan ayağıma mı yanıyım bilemedim.
"Su!" Uzaktan gelen kime ait olduğu belli olmayan ses duyuldu, sonrada koşar adım bu tarafa gelen ayak sesleri.
"Burdayım. Tuvalette kilitli kaldım." Kapıya yanaşıp elimden geldiğince bağırdım. Aynı adım sesleri bu sefer kapının önüne geldi.
"Su. Geri çekil." Dediğini dinleyerek yan tarafa kaydım. Aradan dört saniye geçmedi uygulanan basınçla kapı geriye gitti, duvara çarptı. Kırılma olmadı, sadece kapı pervazında duran menşete parçası yamulmuş ve kapının kilitinin olduğu kısımda küçük tahta parçaları yere dökülmüş, kilit kısmını açıkta bırakmıştı. İçeriye giren kişinin endişeli bakışlarını üstümde hissedince yeni hatırlamışcasına gözlerim ona döndü. Kurtulmamda yardımcı olan kişi kampa geldiğini görmediğim Arastı (hatırlamadıysanız 9. Bölümde ki aras) muhtemelen diğer gruptay dı o yüzden o nu görmemiştim. İki adımlık mesafeyi kapatarak yanıma geldi. "İyi misin?"
"Buradan çıktığıma göre artık iyiyim."
"O halde gidelim. Herkes seni arıyor du. Burada ki tuvaleti kullanıcağın kimsenin aklına gelmedi. Markettin iç kısmındakini kullanırsın diye düşünmüştük. Ters strateji yapmış oldum iyi ki aklıma geldi ve buraya geldim. Yoksa daha çok burada kalacaktın."
Gülümsedim. "Sağol." Dar alandan dışarıya çıktığımızda ilk işim pek temiz olmasa da araba egzoslarıyla kokulu havayı içime çektim. Bu biraz iyi gelmişti. Aras'ın yönlendirmesiyle otobüsün ben ayrıldıktan sonra park edildiği yere geldik. Tanıdığım tanımadığım tüm öğrenciler, başta feyzullah, cansu ve sinan hoca olmak üzere hepsi dibimde bittiler. Etrafımda kalabalık çember oluşturdu.
"Nereye kayboldun kızım sen?" Bunu söyleyen sianan hocaydı. Diğer öğrencilerin kargaşa olarak sordukları soruları kalın, gür sesiyle bastırmıştı.
"Lavabodaydım hocam. Kapı sıkışmıştı herhalde. Benden önce çıkan kişi de kapatınca kilitlendi sanırım. Allah'tan aras geldi de sonunda çıkabildim." Dedim arasa bakıp gülümseyerek.
Yalan söylemediğimi bildiği için başka soru sorma gereksimi duymadı. Diğer öğrencilere döndü. "Herkes otobüse binsin. Geç kaldık zaten. Biraz daha burda dikilerek geç kalmayalım. Seninle kamp alanında tekrar konuşucaz su." İnanmıştı ama yine de beni gelecek olan cezadan kurtaramayacaktı anlaşılan. Sinan hocanın öğrencilerin arasından otobüse binmesini izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sevilmeyi hissetmek
Teen FictionSevildiğini hissettmek isteyen her daim mutlu görünen bir kız ve sevgisini hissetiremeyen 3 abi herşeyden habersiz hayatını değiştiricek 3 kız ve kardeşi