Gerçekten üzülmüştüm çünkü onunla paylaşmak istediğim şeyler vardı. o sırada camda dünkü maske takmış çocuk vardı. Korkudan yerimden sıçradım ve yere düştüm. Bir çığlık kopardım. Elini ağzına götürüp sus işareti yaptı. Ondan korktuğum için sustum. El işaretleriyle camı aç dedi.
Camı açtım. İçeri geldi. Hiç konuşmadı. Sadece bir kağıt uzattı.Kağıtta:
Odada gördüğün kanatlarla ilgili bildiğin ne varsa unut. Bunu unutacaksın yoksa bu senin için kötü sonuçlar doğurur. Ne kadar yasal olmasada. Ne biliyorsan unut.
İmza Minghao
O kitabın, defterin, neden bu kadar önemli olduğunu sordum. Sustu. İmzaladım. Sağ eliyle yumruk yaptı ve serçe parmağını kaldırdı. Bende aynı hareketi yaptım ve serçe parmağıyla serçe parmağımı sıktı. (Thanks işareti)
Camdan atladı. Ama yere yapıştı. Sürüne sürüne gitti. (Yazar gülme krizine girdi) Bunu söylememek benim için çok zor olacaktı. Sabah uyandım. Okula gittim. Herkes bana bakıyordu. Bazı alt sınıflar parmaaklarıyla beni gösterirken bazılarıda bana hakaret ediyordu. Sınıfa girdim ve bana kalem, silgi ne buldularsa fırlattılar. Nedenini bilmiyorum.
Ne yaptığımı sordum. Bir grup kız geldiler ve bana ''Katil zorba.'' diyerek vuruyorlardı. Yerde tekmelediler. Neden bilmiyorum fakat Jun ortada yoktu. Ayağa kalktım Öğretmen girdiğinde halimi gördü ve ne olduğunu sordu sustum. Bazıları ''Yolda giderken düştü'' dedi bana bakarak ve pis pis bakarak.
Öğretmen Jun'un bacağının kırıldığını söyledi herkes beni suçladı. Benim bir ilgim yoktu oysa ki. Onların dediğine göre Jun'un evi benim iki yanımdaki ev diye beni suçlamışlar. Ama Öğretmenlere Jun'la kavga ettiğimi söylediler. Bunu duyduğumda istemsizce sırıttım. Tabi doğal olarak öğretmen benden daha çok şüphelendi ve bana ''Seni böyle bilmezdim'' dedi. Yani yok artık. Hay şansıma tükürüyim.
Okul çıkışı Jun'u aradım cevap vermedi. Evine gittim kimse yoktu. Garipti. Jun'a mesaj attım geri dönüş bekledim. Ama gelmedi. Jun gideli üç gün geçti hala mesaj yada herhangi bir belirti yoktu. Sonra kapı çaldı. Kapıyı açtım ve yine o maskeli çocuk ama bu sefer ayakta zor duruyordu sanki. Yani bende olsam o kadar yüksekten gereksizce atlasam bende bacağımı kırardım. :D
Birden elini kaldırdı ve bana da elimi kaldırmamı söyledi kaldırdım. Çak yaptı. Kafamı tuttu ve sonra da kendi kafasını tuttu ve maskeyi çıkardı. Gülmeye başladı. Bu Jun idi. Bana gülüyordu. Jun'un da o zorbalardan olduğunu düşünmeye başladım. Odama çıktım. Jun sonra sakat ayağıyla içeri girdi. Sdece şaka yaptığını söyledi.
Sonra tekrar güldü yüzümü astım ve yastığa sarıldım. Bana sarıldı ve güldüğü şeyin ben değil bana şaka yapmak için aşağıya bilerek atlamış olmasıydı. Birden bende güldüm. Kahkaha attım. Gerçekten komik ve saçmaydı. Biraz şakalaştık ve ben ona kanatlı defteri sordum. O defterin onun hayatını temsil ettiğini söyledi.
Hayatında yaşadığı sorunları. Ama sadece sorunları. Birde benim baktığımın beyaz kanatlısı varmış. Ben siyah kanatlısını gördüm. Beyaz kanatlıda onun iyi anıları varmış. Ama gerçekten çok ince olduğunu söyledi. burdan anladım ki Jun ne kadar mutlu görünse de, aslında gerçekten çok mutsuzmuş. Nedenini sormadım morali bozulmasın diye.
Kanatların onun hayatı olduğunu söylerken gözleri doluydu. Ona baktım omzuma elimi koydum ve ona sıkıca sarıldım. Bir süre böyle kaldık. Sonra beraber yemek yedik. Jun eve gitti. Düşündüm sadece onu düşündüm. Onun için endişelenmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kanatları-JunHao
FanfictionHer şey, aslında bir meleğin oyunu olabilir. Ya da sadece bir yalandan ibaretttir.