-Bölüm 2-

129 31 6
                                    

           

Günaydın. Güne puanım iki. En azından iki! Gece dedemin dırdırını dinleyip sabaha kadar internetten bir ton iş araştırıp numara kaydettim. İki puanla başlamam bence bir mucize.

"Zühre erken kalkıp çayımı demlerdi. Ah Zührem ah! İki aydır seni mumla arıyorum." Dedem salonda yine sızlanıyordu. Odam çıkıp mutfağa gittim ve hafif bergamot aromalı bir çay demlemeye başladım. Benimde çaya ihtiyacım vardı.

"Demliyorum dede!" Diye seslendim.

"Saatten haberin var mı? On bir. On bir! Zührem dokuzda çayımızı hazır ederdi. Hiç bir şey öğrenememişsin ondan. Nasıl ev kurup evleneceksin sen?" Mutfaktan çıkıp salon kapısına dikildim. Ondan hiç bir şey öğrenememişsin ne demek? Bu yaşıma kadar gelip, okulumdan adam akıllı mezun olup,dedeme tek kelime saygısızlık etmediysem anneannem sayesinde.

"İş aradım dede. İş. İşe gir diye başımın etini yiyen sensin." Dedim.

"Ben sana sabaha kadar ara sonrada öğlene kadar yat demedim..." tam lafına devam edecekken "Olur uykumada karış dede. O kalmıştı." Dedim.

"Birde laf yetiştiriyor bana. Terbiyesiz." Sinirden kıpkırmızı oldu. Ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdım. "Tamam tamam. Hiçbir şey demedim." Mutfağa geri dönüp kahvaltı hazırlamaya devam ettim. Buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıp tek tek masaya dizdim. Ardından domates salatalık doğramaya başladım. Tam o sırada içerden gelen öksürük sesleri midemi kaldırdı ve elimdekileri zar zor bitirip masaya koydum. "Kahvaltı hazırrr!" diye seslendim çayları doldururken.

Sofraya oturup bir zeytin batırdım çatalıma ve ağzıma attım. Dedem gözlerini ayırmadan suratıma bakıyordu. "Birşey mi oldu Rıza Bey" dedim. Bende aynı şekilde inatla yüzüne bakmaya başladım. "Artık kendi ayaklarının üstünde durman lazım. Ben sana daha fazla para yediremem. Okuyacağım ben diye tutturdun. Eee artık okulda bitti malum. Bundan sonra işe girer kendine yeni bir yer mi bulursun ya da iyi bir kısmet bulur evlenir misin bilemem." Aldığım nefes ciğerlerime ulaşmadı. Elimdeki bardağı sakin bir şekilde masaya bıraktım. Çünkü bu konuşmayı yapacağımızı biliyordum ama bu kadar hızlı olmasını beklememiştim. Boğazımı temizleyip sesimi bulmaya çalıştım.  "Bu söylediklerine söyleyecek bir şey bulamıyorum. Sadece bana iki ay kadar bir zaman tanımanı istiyorum." Başını sallayarak onay verdi söylediklerime. "İzninle" diyip odama geçtim.

Bir an önce bir iş bulup kendimi bu adamdan kurtarmam gerekiyordu. Tek istediğim şey kendi ayaklarımın üstünde durabilmekti. Bulunduğum oda üstüme gelmeye başladı. Tam bu sırada telefonum çalmaya başladı. Tanımadığım numarayı görünce önce meşgule atmayı düşündüm.Fakat sonra iş başvurularım yüzünden aramış olabileceklerini düşünüp cevapladım."Alo?"

"Alo. Sedef kızım nerelerdesin? Hiç sesin çıkmıyor. Özlettin kendini." Ben bu sesi bir yerden tanıyordum. Ama bir türlü çıkaramadım. "Pardon kusura bakmayın numaranız kayıtlı değil. Kiminle görüşüyorum acaba?"

"Vaayyy demek tanıyamadın. Numaramı da sildin öyle mi? Aşkolsun.". "Şeyyy.." dedim tereddütlü bir şekilde. Ardından karşı taraftan bir gülme sesi geldi. Daha sonra bu gülme kahkahaya dönüştü. "Kim olduğunuzu söylemeyecekseniz kapatacağım." Dedim sesimi yükseleterek. "Tamam kuzum sakin ol. Ben Sıla." "Sıla!! İnanamıyorum. Kızım sen yurtdışında değil miydin?" dedim bir yandan üstümü değiştirmeye çalışıyordum.

"Öyleydi. Ama temelli döndüm Türkiye'ye ve aklıma biricik arkadaşım geldi. Seni ne kadar özledim bir bilsen." Dedi.

"Ne demek temelli döndüm. Nereden çıktı bu? Yani ben çok sevindim dönemene tabii." Dedim. Bir yandan çantama ihtiyacım olan şeyleri doldurmaya başladım.

SEDEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin