0.1

24 3 0
                                    


"Günaydın Laren."

"Gün pek aymadı sanki. Hava hâlâ karanlık ve lanet olsun biz bu saatte nasıl ders dinleyeceğiz?" diye cevapladım çocukluk arkadaşımı. Çantamı sıraya fırlatırken düşündüğüm tek şey uyumaktı. "Hadi ama! Bugün, son senemizin ilk günü. Biraz heyecanlı ol bari."dedi zıplayarak Can. Ne yazık ki bu sene benim için değişik olmayacaktı. Beni umursamayan ve ideallerine uymadığım için evden sürgün eden ailem zaten ben doğduğumda planlamıştı bütün hayatımı. Hangi üniversiteyi okuyacağım, hangi mesleği yapacağım hepsi belirlenmişti. Karşı çıktığımda ise direk sürgün edilmiştim. Başka bir şehirden ev tutup, Can'ı da yanıma göndermişlerdi. Can da neredeyse aynıydı benimle. Zaten en yakın arkadaş olma sebebimiz buydu. "Heyecanlı olacak bir olay yok ki ortada. Durumumuz belli. Sadece sakin bir sene geçirmek istiyorum." Dediklerimin üstüne göz devirip "Tamam o zaman. Bir anlaşma yapalım seninle. Okulun son senesi bitene kadar- ne kadar korkarsan kork- hiçbir şeyden kaçmayacaksın."

"Peki benim bu işten çıkarım ne? Yani anlaşmanın sen tarafı?"dedim. "Ben de... Uhh... Bilmem ki. Hep sınıf birincisi olurum?" Söylediği cümlenin saçmalığıyla ikimizde gülmeye başladık. Zaten hep ikimizden biri birinci oluyordu. Aklıma gelen fikirle gülmem, kahkahaya dönüştü. Can'ın en korktuğu olayı yaptıracaktım. "Sen de bu sene hayatının aşkını bul." Korkudan zümrüt yeşili gözleri büyümüş, sanırım ortaokulu hatırlamıştı. Aşk fobisinin oluştuğu zamanı yani. Sevdiği kız onu dövmüş sonra gidip en yakın arkadaşlarımızdan biriyle sevgili olmuştu. O günden beri "aşk" kelimesini duyduğu anda tüyleri diken diken oluyordu. "Olmaz. Yapamam. Hayır başka bir şey bul." "Anlaşma böyle. Kabul ettin varsayıyorum." Cevap vermek için ağzını açtığı sırada hoca sınıfa girdi ve susmak zorunda kaldı.

***

Okul bittiğinde eve doğru ilerlemeye başladık. Bir süre sonra Can, telefonunu cevaplamak için uzaklaştı. Tek başıma yola devam ederken kendimi müziğe kaptırıp yanlışlıkla ara sokağa girdim. Kulaklığımı çıkartıp etraftaki tabelalardan nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Bir anda çığlık sesleri duydum. Acı içerisinde bağırış ve kavga sesleri. Sese doğru ilerlerken sesin tanıdık olduğunu farkettim. Mahallenin dilencisi- onu böyle nitelendirmek istemiyorum ama adını bilmiyorum- yerde kanlar içinde yatıyordu. Hemen 112'yi aradım, yanına gidip "Gözlerinizi açık tutmaya çalışın,ambulans yolda!" Soğuk kanlılığımı korumam gerektiğini fark edip derin nefesler almaya başladım. Adam zar zor kaldırabildiği eliyle arkama doğru işaret etti "O...Arkanda..." Dediği cümleyle vücudumun bütün kasları gerilirken, adamın yüzündeki dehşete düşmüşlük pek yardımcı olmuyordu.Yavaşça arkamı döndüğümde bıçaklı maskeli birini gördüm. Kaçacak zamanım var ve büyük ihtimalle bu şansımı kullanmadığım için çok pişman olacağım ama yaptığımız anlaşma ve yaralı adamı yüzüstü bırakamam. Ya maskeli, adamı öldürürken ben böldüysem? Ya yarım kalan işini tamamlamak istiyorsa? Ya beni de araya kaynatıp öldürürse? Gittikçe yaklaşıyor bize, yapacak bir şey bulmam lazım diye düşünürken ambulans ve polisin sirenlerini duymak beni rahatlatmıştı. Maskeli ise arkasına bakmadan kaçıyordu.

LARENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin