Av-Avcı İlişkisi

210 35 10
                                    

Gözlerimi açtığımda kendimi büyük bir ağacın altında buldum. Başım feci şekilde ağrıyordu. Acaba ne zamandır buradaydım?!

En son hatırladığım şey birşeye takılıp aşağı doğru yuvarlanmam ve Daniel'in adımı seslenmesiydi. Sis hakimiyetini hala sürdürüyordu. Yayım yanımda değildi.

Ayağı kalkıp üstümü silkeledim. Yürümeye başlayacakken bir kurdun  ulaması beni olduğum yere çiviledi. Hareket etmeye cesaretim yoktu. Arkamdan gelen adım sesleriyle korkmaya başlamıştım.Temkinli bir şekilde arkamı döndüğümde ise  o şeyle göz göze geldim. Hareket etmeden öylece bana bakıyordu. Ona bakmaya devam ettim. Geri adım atmaya çalıştığımda ise ayağım bir dala takıldı ve beni popomun üzerine düşmek zorunda bıraktı. Şuan o kadar savunmasızdım ki?!

Bana yaklaştı aramızda yarım metre kala durdu ,yüzü yüzümle hizalı bir şekilde direkt gözlerime bakıyordu. Bana saldıracağını  düşünürken olduğu  yere devrildi. İşte o zaman başından beri farketmediğim kalbinin yakını gelen fakat kalbine isabet etmemiş olan oku farkettim. Acı bir şekilde uluduğunda gözlerimi sıkıca kapattım. Okun ucundaki kurtboğan tozu yüzünden acı çekiyor olmalıydı.

Gözlerimi açıp yakınımda olan bedenine dizlerimin üzerinde yaklaştım.Gözlerim yine gözlerini bulduğunda yaptığım şeyleri dikkatle izlediğini gördüm. Aklıma gelen iki düşünceyle yerimde rahatsız bir şekilde kımıldandım.
•Ya ben ona yardım ettikten sonra bana saldırmayacaktı,
•Ya da ben ona yardım ettikten sonra bana saldıracaktı.

Beynimdeki terazide seçenekleri tartarken ikinci seçeneğin daha ağır basmasıyla tam ayağa kalkmaya karar verirken, yeniden acı bir şekilde ulumasıyla sonunda ki ölme ihtimalimi umursamadan kurt biçimindeki bedene ellerimi uzatıp elimi oka değdirdim fakat değdirdiğim an yeniden inlemesiyle elimi oktan uzaklaştırmam bir olmuştu. Onun gözlerinin içine bakarak konuştum .

"Şimdi oku hızlıca çıkaracağım. Çıkarmazsam ucundaki kurtboğan yüzünden yavaş ve acı veren bir şekilde öleceksin, o yüzden biraz dişini sık ve seni kurtarmama izin ver. Tamam mı?"
Hafifçe başını aşağı yukarı salladığında, beni anlamasının rahatlatmasıyla bakışlarımı vücuduna saplanmış olan oka sabitledim. Oku elimle kavradığım gibi  hiç zaman kaybetmeden hızlıca çektim.Sesli bir şekilde inlediğinde gözlerim yüzüne kaydı. Gözleri,kurt biçiminde olmasına rağmen belirgin bir şekilde yaşlıydı. Sol gözünden akan yaşı görmemle onun bir kurtadam olduğunu umursamadan içimden gelen bir refleksle elimi uzatıp yaşı sildim ve elimi hemen geri çekiyordum ki başını kaldırıp elimi yaladı. 'Aman tanrım!?'

Ben şaşkınca elime bakarken ,o yarasının hızlıca iyileşmiş olmasının çevikliğiyle hızlı bir şekilde ağaçların sık olduğu alana koştu. Ağaçların arasında kaybolmadan önce arkasına döndüğünde bana bir kaç saniyeliğine bakıp yeniden önüne dönüp ağaçların arasına girdi ve görüş alanımdan çıktı.

    Elimi yaladığı elime değdirdiğimde onun dilinin ıslattığı elim ilk başta yüzümü buruşturmama neden olsa da daha sonra yüzümde tebessüm oluşmasına engel olamamıştım.

Düşüncelerimi aklımın bir rafına kaldırıp saatte bakmak adına elimi cebime attığımda telefonumun olmayışıyla elimden gelen tek şey içimden  lanet okumaktı.

O sırada sağımdan gelen ışıkla korkuyla o tarafa döndüm. Bakışlarım Ian'ı bulduğunda rahatladım. Ian da endişeli bakışlarını vücudumda gezdirdikten sonra tebessüm ederek yanıma geldi. Hiçbir şey demeden sıkıca bana sarıldı. Vücudumun onun kollarında rahatladığını hissettim. Çok sürmeden beni koruyucu kollarından ayırdığında

"Seni o kadar çok merak ettik ki Hayley. Senin başına bu lanet gecede bir şey geldi diye Matt kendini suçlayıp durdu. Seni bugün gitmek istemediğin halde getirdiği için kendine çok kızgın. Tanrı dualarımızı kabul etmiş olmalı ki seni iyi bir şekilde bize kavuşturdu. Hadi gel,Matt'e haber verelim. O arabanın yanında çocuklardan birinin seninle dönmesini bekliyor. Bu lanet yerdede neden  telefonlar çekmiyorsa, zaten çekmediği içinde seni arayamadık."
  dedi gözlerindeki mutlulukla.

'Zaten arayamazlardı.'

Beni götürmek için eliyle elimi tuttuğu an hızla elimi bıraktı. Bakışlarındaki endişe yine tahtına çıkmıştı.

   "Bu ne ?!"
   dedi ,salyalı elini gözümün önünde elindeki fenerle aydınlatırken. Gözlerim büyüdü. Ne cevap verebilirdim ki. 'Kurtadam yaladı' diyemezdim ya?!
  Aklıma gelen saçma fikirle

"Yere düştüğümde oldu."
  dedim mantıklı bir cevap olduğunu düşünerek. Ian hiç yargılamadan ,ona bu zamana kadar hiç yalan söylemememinde büyük etkisiyle dediklerime inanmıştı. 'Ya da öyle olduğuna inanmak istediğim için onu o şekilde görüyordum.'

  Kafasını aşağı yukarı sallayıp,yüzünde oluşan zoraki bir tebessümle yeniden elimi -salyalı olmayan elimi-tutmuş ve beni ormanın içinde elindeki fenerle aydınlattığı yollardan arabayı parkettiğimiz yere kısa sürede getirmişti.

  Gözlerimle etrafı tararken arkası bize dönük bir şekilde arabaya yaslanmış stres nedeniyle olsa gerek başını hafif tempoda sallayan Matt'i gördüğümde tebessüm etmeden duramadım. Duygularını hiçbir zaman belli etmeyen Matt şuan da benim için bariz bir şekilde endişeniyordu. Bu beni mutlu ediyor ve bir ailem olduğunu hatırlatıyordu.

  Ben düşüncelerimle boğuşurken Ian Matt'e seslendi ve Matt duyduğu sesle kafasını sallamayı bıraktı.Arkasını dönmeden önce

"Onsuz gelmeyin demedim mi?"
diyerek arkasını döndü.

Endişe ve sinirin esir altına aldığı ela gözleri benimkilerle buluştuğunda tebessüm ettim. Bakışlarındaki endişe ve sinir yok olurken yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Gözleri bir kaç saniye de olsa Ian'a kaydı, ona minnettar bir şekilde bakıp yeniden bana döndü ve hızlıca yanıma gelip bir 'baba' edasıyla beni kolları arasına alıp bir eliyle saçımı okşamaya başladı.

Ben ise kötü birşey olduğunu bile bile onun huzurlu kollarındayken,erkek bile olduğundan tam olarak emin olmadığım bir kurtadamı düşünüyordum.

Avcı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin