Pazartesi sabahı uyandığımda odam güneşin istilasına uğramıştı. Gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım hala çok uykum vardı. Elimi yüzümü yıkayıp, okula gitmek için giyindim. Aşağıya indiğimde herkes kahvaltı yapıyordu. Masaya oturup hızlıca birşeyler atıştırdım ve Daniel'le okula gitmek için evden çıktım
"Bilmem farkında mısın ama iki gün önce verdiğin sözü yerine getirmedin."
Daniel'e bön bön bakmaya başladığımda sormama gerek bile kalmadan devam etti.
"İki gün önce...yürüyüş...ok..atış...ben...sen.."
" Ahh özürdilerim özürdilerim cidden aklımdan çıkmış çok özürdilerim"
" Sana son günlerde birşeyler olmuş ne bu dalgınlık ,unutkanlık?!"
"Benim mi!? Hiç hiçbir şeyim yok!"
"İyi öyle olsun. Hadi binde gidelim." dedi arabasını göstererek. İkimizde arabaya bindik ve evi arkada bırakarak okulun yolunu tuttuk.
Okula vardığımızda dersin başlamasına iki dakika vardı. Sınıfa girdiğimde neredeyse her yer doluydu. Hızlaca en arkadaki sırama yerleştim ve bu dersin kitaplarını çıkardım. Kitabıma birşeyler karalamaya başladım o sırada biri masama sertçe elini koyup yanındaki "Buraya oturabilirsen Lucas" dediğinde irkildim ve kafamı kaldırıp bunu yapana baktım. Hocaydı ve yanındaki yanıma oturacak olan ise ...onun burada ne işi vardı. Ben ona bakarken o beni umursamayıp çantasını sıraya koydu ve yanıma oturup kitaplarını çıkardı. En sonunda delici bakışlarımdan rahatsız olmuş olacak ki konuşmaya karar verdi.
" Ne küçük bir kasaba değil mi?!"
" Senin burada ne işin var?"
" Senin ne işin varsa benimde o işim var."
" Dönemin ortasındayız ve okula gelmek şimdi mi aklına geldi."
" İmkansız birşey gibi mi geliyor önceden başka okulda olup buraya kaydolmuş olamazmıyım ve izin verirsen dersi dinlemem gerek sen ne yaparsın bilmem ama"
" Benimle dalga mı geçiyorsun?"
" Oradan öyle mi gözüküyor?!"
"Sen.." Hocanın sesiyle cümlem yarıda kaldı. "Mia bugün susarsan tüm arkadaşların çok mutlu olacak" Bu hocayıda... ne gıcık şey ya bu..Lanet olsun!
Tenefüs zili çaldığında herkes sınıftan çıkmaya başladı. Sınıfta sadece ikimiz kalmıştık.
"Peki neden burdasın? Neden o kadar okul arasında bu?"
"Salak mısın yoksa şaka falan mı yapıyorsun bu kasabada bir tane lise var farkındaysan"
" Peki neden bu sınıf hem sen nasıl okula gelebiliyorsun ki yani seni.." sözümü kesip
"Yani beni avlayabilirler mi? Hayır sen hariç kimse beni görmedi. Kısacası siz avcıların sen hariç beni görmeyenlerin beni tanıması için özel güçleri falan olmalı. Kısacası anca dolunayda avlayabilirler beni. Ama..."
"Seni..."
"Sözümü kesme! Ama sen benim ne olduğumu biliyorsun ve diğer avcılara söylemezsen ben yeniyim, yeni dönüştüm ve bu kasabaya yeni geldim o yüzden kimse beni tanımıyor."
"Gidip söylemeyeceğimi nereden biliyorsun?"
" Neyse şuanlık tanınmıyorum o yüzden önceden olduğu gibi okuluma devam edeceğim."
"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Seni avlayabilirim, diğerlerine söyleyebilirim! Ne kadar umursamazsın. Hayatın için korkmuyor musun?"
"Çünkü sen benim ne olduğumu diğerlerine söylersen , öleceğim.Ve bu büyük bir şey değil. Cidden bu en iyisi benim için. Bu şeyden kurtulmak için en iyisi. Hiçbir zaman böyle olmak istemedim. Ve eğer böyle olduğumu diğerlerine söylersen sana minnettar bile olabilirim. "
"Peki ailen, arkanda bırakacakların onları hiç umursamıyor musun? Bu kadar mı vurdum duymazsın?!"
"Ailem mi?! Güldürme beni. Kimsem yok anladın mı? Bu lanet şey yüzünden herkes mahvoldu. Dolunay gecesi ilk dönüştüğümde hepsi öldü. Hem de benim yüzümden.. Şuanda arkamda bıraktığım kimse yok sadece yanına gitmek istediklerim var."
Gözleri dolmuştu, hiçbir şey diyemedim diyemezdim. Çünkü bu duyguyu iyi bilirdim. Ailenin olmaması fakat benim yine de ailem gibi dostlarım var onunsa bir hiç... Çantasınıda alıp seri bir şekilde yanımdan kalkıp sınıftan çıkışını izledim. Gözümden bir damla yaş düştü. Ben ağlıyormuydum. Hem de ailem öldüğünden beri ağlamayan ben .. Gözlerimi sildim ve tam da o sırada zil çaldı. İyi zamanlama.
Diğer derslerim çabuk geçmişti ama o yoktu. Hiçbir derse gelmemişti. Okul çıkışında gözlerim her yerde onu arıyordu. O sırada Daniel'in "Hey Mia! Hadi gel!" diye bağırışıyla sesin geldiği yöne baktım. Arabasının camını açmış otoparktan bana eliyle 'gel ' işareti yapıyordu. Elimle '1 dakika' işareti yaptıktan sonra onu aramaya devam ettim.
Sonunda onu bulduğumda bir banka oturmuş biriyle sohbet ediyordu. Hızlı adımlarla yanına gittim.
" Biraz konuşabilir miyiz?"
" Neden?"
" Çünkü konuşmak istiyorum!" dedim sert bir şekilde. Yanındaki çocuğa 'Görüşürüz' deyip çantasını omzuna takıp ayağa kalktı. Yavaş adımlarla çıkış kapısına yürümeye başladık.
" Evet seni dinliyorum."
" Ben özür dilerim senin kendinden nefret ettiğini bilmiyorum ve..ve bir ailen olmadığınıda biraz ya da baya derin yaralarına dokundum. Bu yüzden cidden üzgünüm."
"Bir dakika ben kendimden nefret etmiyorum. Ben olduğum şeyden, olmaya zorlandığım şeyden nefret ediyorum."
"Tamam her neyse ben yinede özür dilerim. Sonuçta bu kendi isteğinle olan bir şey değil. Peki nasıl dönüştün?"
"Seni ilgilendirmez!" dedi sert ve seri bir şekilde. Daha sonra kafasıyla otoparkı işaret edip. "Arkadaşın bekliyor." dedi.
" Biliyorum." deyip otoparka doğru yürümeye başladım. Ne yaptığını merak edip arkama baktığımda olduğu yerde öylece bana bakıyordu. Önüme döndüm ve yürürken
" Onlara bir şey söylemeyeceğim." diye fısıldadım. Zaten beni duyabilirdi. Bu onun , olduğu şeyin bir özelliğiydi. Otoparka vardığımda Daniel bıkkın ve biraz da sinirli bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Tabi o kadar bekletirsem çocuğu.. Hala arabaya binmediğimi farketip kapıyı açıp ön koltuğa oturdum. Oturduğum an da Daniel arabayı çalıştırdı. Ne kadar onu düşünmemeye çalışsamda aklımdan hiç çıkmıyordu. Kafamı cama yaslayıp onu düşünerek dışarıyı izlemeye başladım...
Geciktiği için üzgünüm.Bu yıl nakil falan olduğum için derslere yetişmek bir yana, ödevler bir yana hiç boş vaktim yoktu. Bu arada multimedya Lucas...❤ Sonraki bölüm Lucas'ın ağzından olacak. Okuyan herkese şimdiden çok teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı (Düzenleniyor)
WerwolfHayley Moore henüz 17 yaşında ve 3 sene önce ailesinin öldürülmesine şahit oldu. Aynı zamanda Matthew , Ian , Daniel ve Nathaniel de. Hepsinin ortak noktası ailelerinin aynı gün , aynı saatte ve aynı olağanüstü yaratıklar tarafından öldürülmüş olma...