(Lütfen yorum ve yıldızlarınızı eksik etmeyin güzellikler.)Kızıl bir boya külçesine batırdı Tanrı parmak uçlarını. Bulutlardan pürüzlere sahip göğün göğsüne kızıl başak tarlaları çizdi. Chanyeol, evreni görmenin Tanrı'yı görmeye ne kadar benziyor olduğunu düşünürdü kendi kendine. Sanatçı olmak isterdi tam da bu yüzden, hafif yamuk ve uzun parmaklarını renk paleti olarak kullanmak, Tanrı'yı evrenin gözlerinde gördüğü gibi, Tanrı'nın da onu sanatını ruhuyla yonttuğu çakış taşlarından görmesini isterdi.
Gel gelelim bugün, farkında olmasalar da yürürlerken uzundan kısaya -Chanyeol, Jongin, Kyungsoo- boy sıralanmış çocuklar, kızıl göğün tam altındaydı.
"Burası." dedi Jongin cebindeki anahtarı avcuna alıp kapının önünde durmuşken.
-
Yorucu bir günün sonrasında yapılması gereken şey elbette ki sıcak suyla ruhu ve bedeni gevşetmek olmalıydı.
Banyoya ilk girip çıkan, Kyungsoo olmuştu. Jongin birkaç sene önceden kalan ve artık içine sığamadığı pijamalarını vermişti Kyungsoo'ya giymesi için. Hafif(!) kısa olduğundan bu pijamaların uygun olacağını düşünmüştü.
"Ne?" dedi Kyungsoo üzerine hâyli bol gelen pijamanın kollarını yukarı doğru sıyırıp aşağı kayan altını çekiştirirken. "Gülecek bir şey mi var?"
Chanyeol ve Jongin oturdukları koltukta gülmemek için dudaklarını sıkarken, birbirlerinin bu hâline bakıp gülmeye başlamışlardı.
"Pijamaların," dedi Chanyeol koltuktan kalkıp banyoya ilerlerken. "Tam olmuş."
Kyungsoo omuzlarındaki havluyu eline aldıktan sonra kıvırıp Chanyeol'a doğru sallamıştı ki, Chanyeol hızla banyo kapısını açıp kendini içeri atmıştı.
Jongin televizyonun altındaki çekmeceleri karıştırdıktan sonra aradığı ağrı kesici-kas gevşetici kremi bulup tekrardan koltuğa, Kyungsoo'nun yanına oturmuştu. Kremi ona doğru uzattıktan sonra, "İyi gelecektir." dedi.
Kyungsoo kısa bir vakit evirip çevirdiği kremin kapağını açıp sızlayan yerlerine azar azar sürmeye başlamıştı. Kavga ederken hissetmese de, yumruk attığı esnada fazlasıyla gerdiği omuz kasları şuanda gayet kendini hissettiriyordu. Krem sürmek için oraya doğru uzandığında yetişememişti.
"Yardım edeyim mi?" Kaşları hafifçe havalanarak sormuştu Jongin.
"Halledebilirim." Kyungsoo yardımı kabul etmese de, reddederken hafifçe gülümsemişti.
Çok değil, belki bir on dakika kadar sonra uzun bacaklarına ve kollarına kısa gelen pijama ve rahatsız bir ifadeyle banyodan çıkmıştı Chanyeol.
Jongin dudaklarının arasından sırıtırken Kyunsgoo Chanyeol'un açıkta kalan bileklerini işaret ederek "Pijamaların," dedi. "Tam olmuş."
-
"Ne sırıtıyorsun öyle?" Chanyeol üç kişilik kanepeye bacaklarının bir kısmı dışarıda kalmış bir şekilde uzanıp telefonundan bir şeylere bakarken, karşı kanepeden kendini izlediğini bildiği çocuğun gülüşünü hissettiğinde soruvermişti.
Kyungsoo misafir odasındaki yatağa geçmiş ve şuanda belki üçüncü rüyasının kapısını açmıştı bile.
Jongin ise, üzerine küçük gelen pijamalarla kanepeye sıkışmış çocuğu izliyordu. Yanaklarında kırmızı horoz çiçekleri olduğunu düşündü Jongin, Chanyeol'un. Sıcak su oğlanın kepçe kulaklarına ve yanaklarına göğün kırmızıya çalan taraflarından getirmiş olmalıydı.