0.7

668 108 49
                                    

Jimin ile birlikte sinemadan çıkmış gün batımıyla turuncu bir atmosfer kazanmış sokaklarda yürüyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jimin ile birlikte sinemadan çıkmış gün batımıyla turuncu bir atmosfer kazanmış sokaklarda yürüyorduk. Sinemadan çıkalı neredeyse yarım saat oluyordu. Yarım saattir boş bir şekilde sokaklarda geziyorduk. Sadece oturup hiçbir şey yapmadan onu izlemek fikri bile kulağa harika gelirken onunla sohbet ederek güneş ışığıyla rengi açılmış gözlerini izlemek benim için bir rüyadan kesilmiş bir parça gibi geliyordu.

"Jungkook sen beni dinliyor musun?" 

Jimin'in sesi ile dikkatimi sesine verdim. "Evet, hyung. Sadece biraz daldım." Jimin'in gözlerinden geçen endişe beni rahatsız etti. "Seni sıkmıyorum değil mi?" Söylediği şeyle gözlerimi abartılı bir şekilde büyüttüm. "Tabiki hayır hyung. Sakın böyle düşünme." Pek inanmış gözükmese de üstelemedi. 

Biraz yürüdükten sonra görünen park ile Jimin'in elime yapışması bir oldu. "Jungkook! Hadi beni salla." Elimi tutup koşarken ben de ona ayak uydurarak koşmaya başladım. 

O salıncağı oturunca ben de hemen arkasına geçerek onu ittirmeye başladım. Park boştu o yüzden rahatça parkta oynadık. Onu salladım, o da beni salladı ; kaydıraktan kaydık, tahterevalliye bindik. Hava artık iyice kararmaya başlayana kadar o parkta durduk. 

Yorulunca kendimizi çimenlere attık. Elimi göğsüme koyarak hızlanan kalp atışlarımı hissettim. Yaşadığımı hissediyordum. Sanki milyonlarca renk gözlerimin önünden geçiyordu. Gece olunca gökyüzü sadece siyah değildi artık. Siyahın üstünde parıldayan yıldızları görebiliyordum. Yanıma koyduğum elimin üstünde hissettiği sıcak elle birlikte düzene girmiş olan kalbim daha hızlı atmaya başladı. Her zaman üşüyen ellerim sıcaktan terleyecekti nerdeyse.

Jimin'in ellini biraz daha sıkarak konuşmaya başladım. Şimdi söylemezsem bir daha asla söyleyemezdim. 

"İlk önce klasik sorunlarla başladı. İnsanların önünde konuşamama, sahneye çıkamama... Sonra şiddetlenmeye başladı. Artık evden çıkmak istememeye başlamıştım. Arkadaşlarımın beni sevmediğini hissediyordum. Ailemle kavga ediyordum. iştahsızlık ve uykusuzluk problemlerim başladı. Etrafımdaki kişiler ergenlikten olduğunu söyleyerek geçiştiriyordu. Ama ben renklerimi kaybetmeye başlamıştım bile. Sonra bir gün fazla uykusuzluktan okulda bayıldım."

 Gözlerimi yıldızlardan alıp yana çevirince Jimin'in beni dikkatle dinlediğini gördüm. Tekrar gözlerimi gökyüzüne çevirip derin bir nefes alıp devam ettim.

"Hastanede ne zamandır böyle olduğumu sormuşlar. Sonra psikoloğa yönlendirildim, oradan da psikiyatriste. Yüksek dereceli anksiyete bozukluğumu iki yıl gibi bir sürede en aza indirebildim fakat depresyon hala benimleydi. Yine de artık ilaç almama gerek yoktu bu yüzen psikoloğa yönlendirildim. Bayan R... üç yıldır psikoloğum hafta bir kez onunla konuşuyorum. Biz duyguları renklerle bağdaştırıyoruz. Daha doğrusu hayata bağlayan duyguları. Yaşama sevincini gökkuşağında saklıyoruz. Ben renklerimi iyice kaybetmiştim. "

Kafamı Jimin'e çevirdim ama ona bakmaya korkarak gözlerimi kapatarak konuştum

"Biraz klişe olacak ama... Sonra seni gördüm. Daha iki haftadır seni tanıyorum fakat gözlerimi senden çekemiyorum. Çünkü sen kaybettiğim tüm renkleri barındıyorsun. Jimin, buna ne denir bilmiyorum. Sadece ne hissettiğimi biliyorum. Mutlu hissediyorum, kalbimin attığını hissediyorum." 

Yavaşça gözlerimi açtım. Bana dolu gözlerle bakıyordu. Bir an vazgeçmeyi düşündüm fakat devam ettim.

"Seni kollarımın arasına almak, sana dair her şeyi paylaşmak istiyorum. "  Hala sessiz duran Jimin ile birlikte gözlerimi kapattım. Gözlerimden akmaya çalışan yaşlara sahip çıkmaya çalıştım fakat birini tutamdan gözümden akıp yanağıma süzüldü. 

Gözyaşlarımı tutmuyordum artık. Kıkırdamaya çalışarak konuştum. 

"Özür dilerim seni rahats-" Yeni akan bir yaşın üstünde hissettiğim dudaklarla sözlerim kesildi. Nefesimi tutarak bekledim. 

Geri çekilen dudaklarla birlikte gözlerimi yavaşça açtım. Jimin bana gözlerinde parıldayan yaşlara rağmen yüzündeki büyük gülümsemeyle bakıyordu. "Jungkook ben buna ne dendiği biliyorum. Sen beni seviyorsun. Genelde insanlar Karşılıksız olduğu için bu konularda acı çeker sadece şanslı insanlar karşılık alabilir. " Bana biraz daha yaklaştı ve yavaşça üzerime tırmandı. Şimdi Bacakları iki yanımda, kolları başımın yanında ve yüzü yüzüme çok yakındı. Dudaklarıma doğru fısıldadı. "Ama iyi haber sen çok şanslı bir insansın. Çünkü ben de seni seviyorum."

Sonra beni öptü.

Bir çocuk parkında, yıldızlarla kaplı gökyüzünün altında Park Jimin ile öpüştüm.

Sonra bir şeyin farkında vardım

Onu sevmiyordum.

Ona aşıktım.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Lütfen hikaye hakkındaki fikirlerinizi paylaşın.

Bir sonraki bölüm final.



be somebody // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin